Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 nci maddesi. 3. Değerlendirme 1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. 2. Kadastro sonucu; dava konusu ... köyü çalışma alanında bulunan 521 ada 83 parsel sayılı 9.544,67 m2 yüz ölçümündeki taşınmaz Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olan yerlerden olmadığı, kültür arazisi olduğu ancak kim tarafından kullanıldığının bilinemediği belirtilerek herhangi bir hak kaybına neden olmamak için tarla vasfı ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. 3....
Dava, kadastrodan önce kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Uyuşmazlık konusu 365, 483, 815, 885, 1124, 1135, 1206 ve 1621 sayılı parsellerin kadastro tespitleri 1987 yılında yapılmış olup, 483, 815, 885, 1124, 1135, 1206 ve 1621 sayılı parsellerin kadastro tutanakları 1988 ve 365 sayılı parselin kadastro tutanağı ise kadastro tutanağı 1991 (tescil tarihine göre 1990) yıllarında kesinleştikleri anlaşılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında; “tutanaklarda belirtilen hakların, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” denilmiştir. Davacı kadastrodan önceki hukuki sebeplere ve haricen satın almaya ilişkin 1971 tarihli senede dayanmıştır....
Mahkemece, tescil tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde, tutanakta belirlenen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı öngörülmüştür. Davacı kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayandığından anılan hükmün somut olayda uygulanma olanağı yoktur. Mahkemece, bu yön nazara alınmadan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davanın esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 07.07.2009 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Taraflar arasında görülen davada; Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kadastro sonucu, Gülyalı İlçesi çalışma alanında bulunan 290 ve 291 parsel sayılı taşınmazlar paylı olarak davalılar ... ve müşterekleri adına hükmen tescil edilmiştir. Davacı ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazların kendi zilyetliklerinde olduğunu, her ne kadar taşınmazlar hükmen kesinleşmiş ise de kendilerinin bu davada taraf olmadıklarını, kendileri lehine olağanüstü zamanaşımı koşullarının oluştuğunu belirterek, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Cevap veren davalılar, çekişmeli taşınmazların kendilerine ait tapu kaydı sınırları içerisinde olduğunu, davalıların kendi taşınmazlarında yarıcı olduklarını, hiçbir zaman asli zilyetliklerinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece verilen önceki tarihli hüküm, Yargıtay 16....
Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada dayanılan sebebin kadastro öncesi bir neden olmayıp, tespitten sonraki bir işleme yönelik bulunduğu sabittir. O halde, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen, tespitten önceki nedenlere dayanılmak suretiyle 10 yıl geçtikten sonra dava açılamayacağı şeklindeki düzenlemenin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır. Hal böyle olunca; tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda bildirdikleri ve bildirecekleri delillerinin toplanması bu konuda gerekli inceleme ve araştırma yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir....
mahrum etmek amacıyla yapılan kadastro tespit ve tescil işlemi söz konusu olup hak düşürücü süre ve zaman aşımı süresine tabi olmadığı, itiraza konu davada tarafların kök murisinin 05.06.2005 tarihinde vefat edip kadastro çalışmalarının 13.08.2009 yılında kesinleştiğinden bahisle davanın tespitten önceki nedenlere dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olduğunu hukuki değerlendirmesiyle hak düşürücü sürenin aşımı sebebiyle davanın reddine karar verildiği, hukuki değerlendirmenin doğru olduğu hususu kabul edilmemekle birlikte yasalarımızda miras hakkı zaman ötesi olarak nitelendirildiği, miras hakkı uluslurarası sözleşmeler ile de koruma altına alındığı, bu nedenle davanın reddi halinde müvekkil davacılar tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yoluna da gidileceğini, bu hususlar dikkate alınarak istinaf itirazlarının kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Davacı vekili, yukarıda belirtilen tespit tarihlerinden sonra, fakat kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden önceki 01.06.1959 tarihli satın almaya dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Başka bir anlatımla, satış tespitten sonra ancak kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin olduğundan somut olayda, 3402 sayılı Kanunun 12/3.maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin uygulanmasına imkân bulunmadığından davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir Hal böyle olunca, davacının iddiası, davalıların savunması dikkate alınarak; yanların tüm delillerinin toplanıp; bir bütün halinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır....
Dava 3402 sayılı Kanun'un .../.... maddesi uyarınca açılan tapu iptal ve tescil istemine yönelik olup, zilyetlikle kazanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit tarihine göre belirlenmesi gerekir. Ne var ki, mahkemece bu kapsamda yeterli şekilde araştırma yapılmamış, taşınmazın kadastro tespiti ile dava tarihi arasında geçen sürede mi boş bırakıldığı, daha öncesinde kazanmaya elverişli zilyetlik bulunup bulunmadığı, tespitten önce de boş bırakılmış olup olmadığı, öyle ise bu durumun taşınmazın son yıllarda iradi terk niteliğinde olup olmadığı üzerinde durulmamış; taşınmazın kullanım durumunu en iyi belirleme yöntemi olan hava fotoğraflarından yararlanılmamış ve somut olayda zilyetlikle kazanma şartlarının tespit tarihine göre belirleneceği hususu gözden kaçırılarak keşif tarihindeki gözlem esas alınarak karar verilmiştir. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm verilemez....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 3.2....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 3.2. İlgili Hukuk 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde, kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilerek, mülkiyete ilişkin talepler yönünden hak düşürücü süre öngörülmüş olup, söz konusu yasa maddesindeki hak düşürücü süre, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilecektir. 3.3....