Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kadastro Mahkemeleri kural olarak tespit tutanağı düzenlenip askı ilanına çıkartıldıktan sonra, askı ilan süresi içinde ve tespitten önceki hukuksal nedenlere dayalı olarak açılan davalara bakmakla görevlidir. Tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlara ilişkin davalarla, tutanaklar kesinleştikten sonra açılan davalara ve tespitten sonraki ../.hukuksal nedenlere dayalı olarak açılan davalara bakmak Kadastro Mahkemelerinin görevi dışında kalıp genel mahkemelerin görevine girmektedir. Görev kamu düzenine ilişkin olup taraflarca öne sürülmese bile mahkemelerce kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Somut olaya gelince ; davacı ... satın almaya dayanarak dava açmış, mahkemenin 18.06.2008 tarihli celsesi ile yapılan keşifte dava konusu taşınmazların yarı hissesini ... den 1995 yılında satın aldığını beyan etmiş, bu beyanını da imzası ile doğrulamıştır. Kısaca davacı ... dava konusu taşınmazları 1995 yılında satın aldığını öne sürmüştür....

    İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece "Dava, tapu iptali ve tescil davasıdır. Davacı vekili dava dilekçesinde; Kayseri İli, Talas İlçesi, Başakpınar Mahallesi, 436 parsel ve aynı yerde kain 967 parsel numaralı taşınmazların müvekkilinin dedesi Ömer' e ait olduğunu, müvekkilinin babası muris Mehmet Kılıçkaya'nın da 28/01/1984 tarihinde vefat ettiğini, davacının muris Ömer' in mirasçısı olduğunu, kadastro işlemi sırasında taşınmazların müvekkilinin amcası Salih Kılıçkaya adına yanlış tescil edildiğini belirterek huzurdaki davayı açmıştır. Yani davacı kadastro öncesi hukuki sebebe dayanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmüne yer verilmiştir....

      Dava, kadastrodan önce kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Uyuşmazlık konusu 365, 483, 815, 885, 1124, 1135, 1206 ve 1621 sayılı parsellerin kadastro tespitleri 1987 yılında yapılmış olup, 483, 815, 885, 1124, 1135, 1206 ve 1621 sayılı parsellerin kadastro tutanakları 1988 ve 365 sayılı parselin kadastro tutanağı ise kadastro tutanağı 1991 (tescil tarihine göre 1990) yıllarında kesinleştikleri anlaşılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında; “tutanaklarda belirtilen hakların, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” denilmiştir. Davacı kadastrodan önceki hukuki sebeplere ve haricen satın almaya ilişkin 1971 tarihli senede dayanmıştır....

        HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2023/475 KARAR NO : 2023/905 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ŞİRAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 18.10.2022 NUMARASI : 2019/45 ESAS - 2022/192 KARAR DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Tespitten Önceki Hukuki Sebeplere KARAR : Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen nihai karara karşı davalı T5 vekili ve davalı T3 vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, HMK'nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi....

        Mahkemece, tescil tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde, tutanakta belirlenen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı öngörülmüştür. Davacı kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayandığından anılan hükmün somut olayda uygulanma olanağı yoktur. Mahkemece, bu yön nazara alınmadan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davanın esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 07.07.2009 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

          Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 3.2. İlgili Hukuk 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde, kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilerek, mülkiyete ilişkin talepler yönünden hak düşürücü süre öngörülmüş olup, söz konusu yasa maddesindeki hak düşürücü süre, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilecektir. 3.3....

            Taraflar arasında görülen davada; Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kadastro sonucu, Gülyalı İlçesi çalışma alanında bulunan 290 ve 291 parsel sayılı taşınmazlar paylı olarak davalılar ... ve müşterekleri adına hükmen tescil edilmiştir. Davacı ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazların kendi zilyetliklerinde olduğunu, her ne kadar taşınmazlar hükmen kesinleşmiş ise de kendilerinin bu davada taraf olmadıklarını, kendileri lehine olağanüstü zamanaşımı koşullarının oluştuğunu belirterek, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Cevap veren davalılar, çekişmeli taşınmazların kendilerine ait tapu kaydı sınırları içerisinde olduğunu, davalıların kendi taşınmazlarında yarıcı olduklarını, hiçbir zaman asli zilyetliklerinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece verilen önceki tarihli hüküm, Yargıtay 16....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TESCİL Yargıtaya Geliş Tarihi: 07/07/2021 -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre, dava; kadastro sırasında “miktar fazlalığının Hazineye ait olduğu” yönünde kesinleşmiş tespite göre tapunun beyanlar hanesine yazılan şerhin paya dönüştürülmesine yönelik tespitten sonraki sebebe dayalı olarak açılan tescil istemine ilişkindir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 26/01/2022 tarihli ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 28/01/2022 günü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca bu davanın temyiz incelenmesi Yargıtay 7. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hâl böyle olunca, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 23.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince dosyanın Yargıtay 7. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 24/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada dayanılan sebebin kadastro öncesi bir neden olmayıp, tespitten sonraki bir işleme yönelik bulunduğu sabittir. O halde, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen, tespitten önceki nedenlere dayanılmak suretiyle 10 yıl geçtikten sonra dava açılamayacağı şeklindeki düzenlemenin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır. Hal böyle olunca; tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda bildirdikleri ve bildirecekleri delillerinin toplanması bu konuda gerekli inceleme ve araştırma yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir....

                  Davacı vekili, yukarıda belirtilen tespit tarihlerinden sonra, fakat kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden önceki 01.06.1959 tarihli satın almaya dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Başka bir anlatımla, satış tespitten sonra ancak kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin olduğundan somut olayda, 3402 sayılı Kanunun 12/3.maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin uygulanmasına imkân bulunmadığından davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir Hal böyle olunca, davacının iddiası, davalıların savunması dikkate alınarak; yanların tüm delillerinin toplanıp; bir bütün halinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır....

                    UYAP Entegrasyonu