Davalı erkeğin eve dön ihtarı muhatabı kadına 11/12/2017 de tebliğ edilmiş ve davacı kadın tarafından somut dava 19/12/2017 tarihinde açılmıştır. Tartışılması gereken husus kadının açtığı davanın ihtarı etkisiz kılmaya yönelik olup olmadığına ilişkindir. Kadının kızı ile birlikte evden kovulduğu ve davalı tarafından kadının kız kardeşine "bacınızın kuyruğu yandı ,buraya gelin bunları götürün ,dul kadınlar iyi para ediyor,bunları pazarda satın " dediği ve fiili ayrılığın bu şekilde başladığı anlaşıldığına göre ,kadının evden ayrılmakta haklı olduğu anlaşılmaktadır. Terkte haklı olmanın ilanihaye ortak konuta dönmeme hakkı vermeyeceği de kuşkusuzdur. Ancak bunun için ,terk eden eşte ki kin, öfke ve kızgınlığın etkisinin tamamen son bulacağı makul ve kabul edilebilir bir sürenin geçmesi de gereklidir....
ihtarının 23.12.2016 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihten sonra kadın tarafından 24.02.2017 tarihinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı eldeki asıl davanın açıldığı, buna karşılık erkeğin de 07.03.2017 tarihinde terke dayalı karşı boşanma davasını açtığı, fiili ayrılığa neden olan olayların niteliği ve ayrılığın süresi göz önüne alındığında erkeğin terk ihtarı çekmesinde iyiniyet kurallarına aykırı hareket ettiğinden söz edilemeyeceği, kadının ise terk ihtarını aldıktan sonra kendisine tanınan iki aylık sürenin bitimini takip eden gün boşanma davası açmasının ihtarı etkisiz bırakmaya yönelik bir davranış olduğu ve iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir....
Davalı-davacı vekili, cevap-karşı dava dilekçesinde özetle; davacı-davalının tarafların müşterek konutu yönünden terk ihtarı göndermediğini, erkeğin terk ihtarı ile kadını annesi ile birlikte ikamet ettiği ve müşterek konut niteliği taşımayan yere davet ettiğini, yol giderinin de ödenmediğini, davacı-davalının annesinin evinden iki sokak ötede müşterek konut kiraladığını, kadının akrabalarının müşterek konuta gelmesini yasakladığını, bir süre sonra erkeğin annesinin müşterek konuta gelip burada ikamet etmeye başladığını, erkeğin annesinin baskı, hakaret ve küçük düşürücü davranışlar sergilediğini, davacı-davalı erkeğin alkol alışkanlığını arttırdığını, hakaret ve tehdit ettiğini, müşterek konutu terk ettiğini, yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ziynet eşyalarını kadının elinden peyderpey aldığını ve iade etmediğini beyanla, terk nedeniyle açılan boşanma davasının reddine, tarafların TMK'nın 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına, Tosya Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 2014/290 E sayılı...
TMK 164 maddesine dayalı terk olgusu bir ihtara dayandırılmadıkça kadının dilekçesinde erkeğin ortak konutu terk ettiğinden söz etmesi o davayı TMK'nın 164. maddesi uyarınca terk nedenli bir boşanma davası haline getirmez. Her ne kadar davacı kadın dava dilekçesinde terk olgusundan bahsetmiş ise de terk olgusunu ihtara dayandırmadığı gibi dilekçe içeriğinde de herhangi bir terk ihtarının varlığı ve girişiminden söz etmemiştir. Bu durum karşısında davacı kadının hem 166/1, hem de TMK'nın 164. maddesine birlikte dayandığının kabulü ile terk ihtarı nedeniyle kadının eşini affettiği ve TMK'nın 166/1. maddesine dayalı boşanma davasının reddi gerektiği sonucuna uluşmak mümkün bulunmamaktadır. Bu husus Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 10/12/2021 tarihli ve 2021/697 E. - 2021/988 K sayılı kararının Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28/04/2022 tarihli ve 2022/2059 E.- 2022/4092 K sayılı onama kararında da belirtilmiştir....
nın beraat hükmüne ilişkin katılan vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde; Sanığın savunmalarında, 40 nolu Türk Telekom bayiliğini 2010 yılına kadar kendisinin işlettiğini, bayilik sözleşmesi bitiminde 31/12/2010 tarihinde Ceyhan Vergi Dairesi’ne işi terk bildiriminde bulunduğunu, terk işleminden sonra burada herhangi bir işlem yapmadığını belirtmesi, Ceyhan Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 25/07/2012 tarihli cevabi yazısında; ...'nın 7050010437 vergi no da gerçek usulde mükellef iken 31/12/2010 tarihi itibariyle mükellefiyetini terk ettiği, ... Adana Bölge Müdürlüğü’nün 16/03/2012 tarihli cevabi yazısında; sanık ...'nın Türk Telekom bayisi ile Türk Telekomünikasyon A.Ş arasında imzalanan sözleşme 18/10/2010 tarihinde feshedildiğinin bildirilmesi, bilirkişi raporu, müştekilerin beyanları ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir....
Diğer taraftan, dosya içeriğine göre davacının ayrıldığı iddia edilen ve tutanak tutulan 04.06.2013 tarihinde kurumda kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde belgeyi almış ve ertesi gün 05.06.2013 tarihinde noter ihtarı ile iş sözleşmesini feshettiğini bildirmiştir. Davalı işveren ise işveren vekili konumunda olan yeminsiz dinlenen tanıkların tek taraflı tuttuğu tutanak ile davacının “izin vermeyen amirine sende adam değilmişsin, böyle işinde işyerinin de içine edeyim, Allah hepinizi belasını versin” diyerek işyerini terkettiğini savunmuş ve iş sözleşmesini 06.06.20015 tarihli noter ihtarı ile haklı nedenle feshettiğini belirten ihtarı göndermiştir. Somut uyuşmazlıkta işverence tek taraflı her zaman düzenlenmesi muhtemel tutanağa bir an için itibar dilse bile davacı işçinin feshi daha öncedir. Davacı emeklilik koşulları nedeni ile iş sözleşmesini feshetmiştir....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 12/04/2023 NUMARASI : 2023/24 D.İŞ - 2023/27 KARAR DAVA KONUSU : Terk İhtarı KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda; mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm hakkında istinaf talebinde bulunulmakla, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü; Davacı asil dava dilekçesinde özetle; eşi Tülay ile 47 yıl önce evlendiklerini, davalı eşinin hiç bir haklı sebebi olmamasına rağmen evliliğin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla ortak evi terk edip babasının evine gittiğini, uzun süre geçmesine rağmen eve dönmediğini belirterek davalı eşinin eve dönmemesi halinde terk sebebi ile boşanma davası açacağının ihtaren bildirmesine karar verilmesini istemiştir....
TMK'nun 995.maddesinde ve 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı YİB kararında da kabul edildiği gibi, başkasına ait şeyi haksız olarak kullanmış olan ve bu kullanımı iyi niyete dayanmayan kimse o şeyi elinde tutmuş olmasından doğan zararları tazmin ile yükümlüdür.Somut olayda, mülkiyeti davacıya ait konutu davacı eşin boşanma talebiyle terk etmesi ve boşanma kararının kesinleşmesinden sonra men ihtarı göndermesine rağmen, davalı kadının boşaltmayarak haksız kullanımı nedeniyle ecrimisil istenilmektedir. Taraflar, 9.2.2009 tarihinde kesinleşen ilamla boşanmış olup, boşanmakla evlilik birliği ve davalının aile konutu olarak oturma hakkı sona ermiştir. Davalının bu tarihten sonra, evlenerek terk tarihine kadar davacıya ait malları kullanımı onun rızasını gerektirir....
Yapılan yargılama sonucunda mahkemece '' dava dilekçesinde boşanma nedeni olarak gösterilen olaylardan sonra davacının evine döndüğü, bu anlamda önceki olayların davacı tarafından affedildiği veya en azından hoşgörüyle karşılandığının kabulünün gerekeceği, davacı kadının son olayda eşinin kendisine tokat attığı iddiasını ispatlayamadığı, eşinin ilk evliliğinden olan çocuklarına şiddet uygulayan ev işi yaptıran davacının boşanmaya neden olan olaylarda kusurunun bulunduğu'' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosyada mevcut belgelerden davalı kocanın da 11/05/2015 tarihinde davacı eşine terk ihtarı gönderdiği, bu anlamda terk ihtarından önceki olayların kadına kusur olarak yüklenmesine olanak bulunmadığı anlaşılmakla, boşanmaya neden olan olaylarda kadının kusurlu olduğuna ilişkin gerekçe dairemizce yerinde görülmemiştir. Davacı, davalının kusurlu davranışlarını ve davasını ispatlayamamıştır....
Davalı karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı karşı davalı kadının sebepsiz yere evi 2016 yılında terk ettiğini, kadının iddialarının asılsız olduğunu, müvekkilinin 20/12/2016 tarihinde noterden terk ihtarı çektiğini, kadının tebliğ almaması üzerine 15/02/2017 tarihinde Kula Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi'nin 2017/16 D.iş sayılı dosyası ile terk ihtarı gönderdiğini, kadının eve dönmediğini, önceki evliliğinden olma eş ve çocuklarına aylık 654,95 TL nafaka ödediğini, kadının kusurlu olduğunu, tarafların boşanmalarına ve müvekkili lehine dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 30.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....