Aile Mahkemesi 2018/283 Esas sayılı dosyası ile terk ihtarı yaptığını, davacının buna rağmen eve dönmediğini ancak kendisinin yine de barışmak için yol aradığını, davacının evi terk edip annesinde uzun süre kaldığını, davacının sebepsiz yere tartışma çıkartıp davalı aleyhinde uzaklaştırma kararı çıkarttığını, davalının annesi ile birlikte kendisine hakaretler ettiğini, davacının başka kadınla evlendi iddiasının asılsız olduğunu ve iftira attığını, müşterek çocuklarla görüşmesini davacının bizzat engellediğini ve bunlar hakkında ses kayıtları olduğunu, bu nedenle açılan boşanma davasının kısmen kabul ve kısmen reddi ile boşanmalarına, dava harç ve giderlerinin karşı tarafa yüklenilerek hükmedilmesini istemiştir....
Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde; davalı erkeğin ilk derece mahkemesince kabul edilen, evin geçimiyle ilgilenmediği, ailesinin eşine müdahalesine sessiz kaldığı ve eşine hakaret içerikli konuştuğu şeklindeki kusurlarının tanık anlatımlarından anlaşıldığı üzere gerçekleştiği ancak erkeğin bu davanın açılması öncesinde eşine terk ihtarı çekmesi ve onu eve davet etmesi karşısında, eşine izafe ettiği kusurları affetmiş sayıldığı, tanık anlatımından ya da başkaca bir belgeden, terk ihtarı ile boşanma davasının açıldığı tarih arasında kadına izafe edilen yeni bir kusurun bulunmadığı, dolayısıyla kadının kusurunun olmadığına yönelik tespitin yerinde olduğu; bu şekilde boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğu şeklinde, Bölge adliye mahkemesince hükmü temyiz eden aleyhine olacak şekilde kısmen kusur düzeltilmesi yapıldığı halde, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır....
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; Davalı kadın Ceyhan Aile Mahkemesinin 2018/289- 805 E-K sayılı dosyasında 18/05/2018 tarihinde Türk Medeni Kanunu'nun 197. maddesine dayalı olarak bağımsız tedbir nafakası davası açmış, davacı erkek ise terk ihtarını 29/05/2018 tarihinde talep etmiştir. Davalı kadının Türk Medeni Kanunu'nun 197. maddesine dayalı davasının açılmasından itibaren dört aylık ayrılık süresi geçmeden terk ihtarına muhatap olan kadının ortak konuta dönmesi beklenemez. Eş söyleyişle; ihtar muhatabının ihtar talep tarihinde Türk Medeni Kanunu'nun 197. maddesine dayalı bir nafaka davasının bulunması, Türk Medeni Kanunu'nun 164. maddesindeki altı aylık ayrılık süresinin, dönüş için verilen iki aylık yasal bekleme süresi dışında kalan dört aylık süresini bertaraf eder ve davacının terk ihtarı sonuç doğurucu kabul edilemez....
Aile Mahkemesinin 2019/550 Esas sayılı dosyasında tedbir nafakası davası açtıktan sonra davacının kendisine bu davayı ikame ettiğini, önce açtığı dava ile bu davanın birleştirilmesini talep ettiğini, açılan nafaka davası ile ayrı yaşamaya hak kazandığı için kendisine terk ihtarı gönderilmesinin haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğunu, samimi olmadığını, davacının terk ihtarı ile nafaka vermekten kurtulma amacı taşıdığını, açılan davada TMK'nın 164. maddesindeki şartların oluşmadığını, terk ihtarını öğrendikten sonra defalarca davacıyı aradığını, telefonlarına bakmadığı gibi anahtarı bıraktığını iddia ettiği dava dışı Serap'ı da aradığında telefonuna bakmadığını, davacının kızı ve gelini ile konuşmak için defalarca mesaj attığını, sosyal medyadan yazdığını, dönmediklerini, hatta davacının uzunca bir süre telefonunu kapattığını, anahtar bırakılan evde davacının çocukları Hatice ve Kerem ile oturduğunu, bu evde yatak odası takımı dahi bulunmadığını, çocukları ile aynı evde yaşamak zorunda...
Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtarın sonuçsuz kalması gerekir. Turgutlu Aile Mahkemesinin 12/08/2020 tarih, 2020/439 Değişik İş sayılı dosyasında ihtarı içerir tebligatın bilainfaz iade edilerek tebliğ edilemediği anlaşılmaktadır. Terk hukuki nedenine dayalı boşanma davasının kabulü için öncelikle ortak konutu haklı bir neden bulunmadan terk ettiği ileri sürülen eşin; usulüne uygun olarak ortak konuta davet edildiğinin kanıtlanması gerekir. Usulüne uygun bir davetin tebliğ edildiği davacı tarafça kanıtlanamadığına göre, davacı ,terk sebebine dayalı olarak dava açmakta haklı değildir....
Davalı vekili, davacıya iş değişikliği yapıldığına dair bir bildirim yapılmadığını, davacı ve kardeşinin hiçbir haklı bir sebep göstermeden şirket yetkililerine küfür edip 23/05/2011 tarihinde işyerini bildirimsiz ve mazeretsiz olarak terk edip gittiğini, bu durumun işyeri çalışanları tarafından tutanak altına alındığını, aynı gün noter ihtarı ile işe dön ihtarının çekildiğini, davacının işe dönmediğini ihtara da cevap vermediğini, bunun akabinde müvekkili şirket tarafından haklı olarak iş akdinin feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan işverence haklı sebeple feshin kanıtlanamadığı gerekçesiyle ihbar ve kıdem tazminatı istekleri hüküm altına alınmıştır....
Bu halde, ihtar kararında, mücerret olarak "anahtarın teslim alınacağı yerin gösterilmemiş" olması ihtarı sırf bu sebeple geçersiz hale getirmez ve bu eksiklik ihtar talebinde bulunan davacıyı kötü niyetli kılmaz. Davalı, haklı sebeple ihtara uymadığını ileri sürdüğüne göre, tarafların gösterdikleri deliller toplanıp, sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Bu husus nazara alınmadan savunma olarak ileri sürülmemiş, re'sen de gözetilemeyecek bir hususa dayanılarak eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.01.2016 (Çrş.)...
Davalı-davacı erkek 21/12/2016 tarihinde ihtar isteğinde bulunmuş, Beyşehir Noterliği'nin terk ihtarı davacı-davalı kadına 23/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Terk ihtarının tebliğ edilmesinden sonra kadının 24/02/2017 tarihinde Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı olarak, erkeğin de 07/03/2017 tarihinde terke dayalı karşı boşanma davası açtıkları anlaşılmaktadır. Fiilî ayrılığa neden olan olayların niteliği ve fiilî ayrılığın süresi gözönüne alındığında davalı-davacı kocanın terk ihtarı çekmesinde iyiniyet (TMK. md. 2) kurallarına aykırı hareket etmiş olduğundan söz edilemez. Buna karşılık kadının terk ihtarını alıp, müşterek konuta dönüş için kendisine tanınan 2 aylık sürenin bitimini takip eden gün Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesine dayalı davayı açması ihtarı etkisiz bırakmaya yönelik olup, iyiniyet kurallarına aykırıdır. Bu nedenle davacı-davalı kadının açtığı boşanma davasının kadına ihtara uymama hakkını verdiği de söylenemez....
Hukuk Dairesinin 2018/7965 Esas 2019/472 Karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere; terk ihtarı gönderen tarafın diğer tarafın ihtar tarihinden önceki kusurlu davranışlarını affettiğinin kabul edilmesinin gerektiği, ihtar tarihinden dava tarihine kadar olan dönem için de kadına isnat edilip ispatlanmış kusur bulunmadığı, terk ihtarı ile birlikte şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma talebinin ileri sürülemeyeceği, hem birlikte yaşamın imkansız olduğunu ileri sürmenin hem de ortak yaşama devam etme arzusu ile eve dön ihtarı göndermenin iyi niyetle bağdaşmayacağı, bu durumda terk ihtarının samimi olduğundan bahsedilemeyeceği, izah edilen nedenle erkeğin terke dayalı boşanma davasının reddinin isabetli olduğu, gerçekleşen olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, ortada evlilik birliğini temelinden sarsan birliğin devamına imkan vermeyen bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken davanın reddinin hatalı olduğu değerlendirilmiş...
Davacı, gerek dava dilekçesinde, gerek ihtar dilekçesinde, davalının terk tarihine ilişkin bir açıklama yapmamıştır. "Kanunda yazan süreden çok önce" şeklinde ibare bulunsa da dosya kapsamından terk tarihi belli değildir ve dolayısıyla terk tarihinden itibaren dört ay geçtikten sonra ihtar yapılıp yapılmadığı belli değildir. Davacı tanık deliline dayanmasına rağmen usulüne uygun olarak ve süresinde tanık bildirmediği başka da bir delil sunmadığı için, davacı terk tarihini ve dolayısıyla TMK'nın 164. Maddesinde sayılan kümülatif şartlardan olan terkten en az 4 ay geçtikten sonra ihtar çekme şartını yerine getirdiğini ispatlayamadığından, terk ihtarı usulüne uygun kabul edilemeyeceğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.(ANKARA BAM 2. HD. E: 2018/1770 K: 2020/1392; YARG. 2.HD. E. 2006/3190 K. 2006/9338 )" şeklindeki gerekçe ile "Davanın REDDİNE" karar verilmiştir....