Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

TMK.nun 240/3.fıkrasında belirtilen haklar olan intifa veya oturma hakkı ya da bunların yerine konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınması isteği sağ kalan eşe tanınmıştır. Yani sağ kalan eş seçimlik hakka sahip olup bunlardan birini seçebilir. Bu konuda bir duraksama söz konusu değildir. Mal rejimi tasfiyesi sonucunda, sağ kalan eşin bir katılma alacağı saptanmayıp, sadece değer artış payı alacağı bulunuyorsa bu durumda TMK.nun 240.maddesine göre bir istek hakkı olup olmayacağı doktrinde tartışmalıdır. Uygulamada da bu konuda bir açıklığa rastlanılmamıştır. Şu halde, acaba hak sahibi eş aynı hakkın, değer artış payını mahsup edilerek tanınmasını isteyebilir mi? Az önce de açıklandığı gibi madde metninde sadece artık değer (katılma) alacağına mahsup edilmesinden söz edilmektedir....

    (TMK.m.d. 565/3) Tasarruf nisabı ve saklı pay terekenin vefat günündeki haline göre ve net tereke üzerinden hesaplanır. Mirasçılar arasında eş varsa, sağ eşin miras payına eşit olan saklı payı net tereke tutarından indirildikten sonra geriye kalan üzerinden tasarruf nisabı ve alt soyun saklı payının hesaplanması gerekir. Toplanan delillere göre; miras bırakanın eşi sağ olup, tenkise konu olan temlik eş yararına yapılmıştır. Lehine kazandırma yapılan davalı eş de mirasta saklı pay sahibi olduğundan, ona yapılan kazandırma tutarından kendi saklı payı indirildikten sonra, tenkise tabi kazandırma miktarının dikkate alınması gerekmekte olup, kabule göre de hatalı olarak belirlenen sabit tenkis oranı bulunduktan sonra, Belediyeden alınan cevabi yazıda dava konusu taşınmazın sabit tenkis oranında bölünemeyeceği belirtilmesine karşın, davalının taşınmazın aynını tercih ettiği belirtilmek suretiyle, davacılar yararına belirlenen bu sabit tenkis oranında pay verilmesi de hatalıdır....

      İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçıya karşı açılan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katkı payı alacağı terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak(4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen(TMK 641 m) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan ...'in mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte birleşmiştir....

        Zira, evliliğin ölümle sona ermesi durumunda sağ kalan eş mirasçı konumundadır. Diğer durumlarda ise eşler birbirine mirasçı olamazlar. Bu sebeple, evliliğin ölümle sona ermesi durumunda sağ kalan eşin miras hakları devam etmekte, ayrıca Türk Medeni Kanunu'nun 240 ve 652. maddesinde aile konutuyla ilgili kendisine tanınan yasal hakları bulunmaktadır. Sağ kalan eşin, bu düzenlemelerde yer alan haklarını diğer mirasçılara karşı kullanabilmesi için ayrıca bir dava açması zorunlu olmayabilir. Çünkü, sağ kalan eş ve diğer mirasçılar, dava açılmadan, yasal düzenlemeye uygun şekilde mirası taksim edebilirler. ..... dayalı miras taksimi olmaz ise sağ kalan eş, haklarını kullanmak için her zaman diğer mirasçılara karşı ayrı bir dava da açabilir. Bu yüzden, dava konusu taşınmazın aile konutu niteliği, sağ kalan eş açısından, eşinin ölümünden sonra da devam etmektedir. Yasanın amacı sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirmesini sağlamaktır....

          Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK m. 599/2) ve müteselsilen (TMK m. 641) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan ...'nin mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun m. 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de birleşmiştir. Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK m. 511 vd, 578 vd, 605 vd.) iddia edilip kanıtlanmamıştır. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar....

            Valiliği İl Nüfus Müdürlüğü tarafından Türk Medeni Kanunu'nun 404. maddesi gereğince küçüklere vasi atanması istenilmiş, mahkemece davanın kabulü ile dede ... vasi tayin edilmiş, karar ilgili kişi anne ... tarafından temyiz edilmiştir Türk Medeni Kanunu'nun 336.maddesine göre boşanma halinde velayet çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olup velayet hakkı sahibinin ölümü durumunda çocuğun velayeti doğrudan sağ eşe geçmez. Velayet altında bulunmayan çocuk vesayet altına alınır ise de aslolan velayet olup velayetin kendisine verilmesini isteyen sağ eşe velayet davası açma imkanı verilip bu davanın sonucuna göre karar verilmelidir. Anne ... duruşmada velayetin kendisine verilmesini istediği gibi temyiz dilekçesinde de aynı talebini tekrar etttiğine göre, anneye aile mahkemesinde velayetin kendisine verilmesi için dava açması için süre verilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

              Sağ eşin açtığı dava sonucu; mahkemece; ölene ait, eşlerin birlikte yaşadıkları konut üzerinde Türk Medeni Kanununun 255/2. maddesi gereğince sağ eşe, hayatta olduğu sürece oturma hakkı tanınmasına karar verilmiştir. Türk Medeni Kanununun 255. maddesi; eşler arasında “paylaşmalı mal ayrılığı rejimi” geçerli ise uygulanabilir. Taşınmaz, ölen eş tarafından 1964 yılında satın alınmış, imar uygulaması sonucu 18.2.1991 tarihinde müstakil olarak ölenin adına tescil edilmiştir. Eşler arasında, evlendikleri tarihten 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar eski yasadaki “mal ayrılığı rejimi” (TKM. md. 170), bu tarihten itibaren de, bir yıllık süre içinde, yasal mal rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağına ilişkin sözleşme yapmadıklarına göre, “edinilmiş mallara katılma rejimi” geçerlidir. (4722 s....

                “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir” (TMK.m.240/3). “Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir (TMK.m.652/1). “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir” (TMK.m.652/2). Evliliğin, boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi ile eşlerin birinin ölümü sebebiyle sona ermesinin, hukuki sonuçları farklıdır. Zira, evliliğin ölümle sona ermesi durumunda sağ kalan eş mirasçı konumundadır. Sağ kalan eşin, yukarıda açıklanan düzenlemelerdeki hakları için ayrıca bir dava açması gerekmeyebilir....

                  ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14'er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5'er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekirken, yukarıda anlatıldığı şekilde davacı anneye...

                    dan birinin vefatı halinde ölenin terekesine dahil olan her türlü taşınır ve taşınmaz mallar, paralar, tahviller, ticari değer taşıyan her türlü haklar, malzeme ve eşyalar doğrudan doğruya sağ kalan eşe; her ikisinin vefatı halinde de hiçbir merasim ve muamele yapılmasına lüzum olmaksızın doğrudan doğruya, kurulmuş bulunan vakfa intikal edeceği ve tescil işlemlerinin ifa ve ikmal edileceği belirtilmiş olup, vakfa özgülenen malvarlığı ölüme bağlı tasarruf şeklinde düzenlenmiştir. Yani vakfedenlerin terekesine dahil olan malvarlığı ilk önce sağ kalan eşe, onun da ölümü ile vakfa intikal edecektir. Ölüme bağlı tasarruf kavramı, kısaca, mirasbırakanın ölümünden sonra sonuç doğurmak üzere yaptığı hukuki işlemleri ifade eder. Ölüme bağlı tasarruf, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan, iradi veya yasal temsilci tarafından bu tip tasarruflarda bulunulamaz; bu hak doğrudan doğruya kişinin kendisi tarafından kullanılmalıdır....

                      UYAP Entegrasyonu