Dahili davalılar T5 ve T4 vekili ibraz ettiği cevap dilekçesinde özetle; dahili davalıların murisin çocukları olduğunu, murisin sağlığında uzun süre görüşmediklerini murisin alacak ve borç ilişkileri konusunda bilgi sahibi olmadıklarını, bu nedenle dava konusu alacağı kabul etmediklerini, murisin mal varlığıyla ilgili bilgi sahibi olmadıklarından Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/20 esas sayılı dosyasında tereke tespiti talebinde bulunduklarını, tereke tespit davasının derdest olup dahili davalıların mirasçı olup olamayacaklarının belli olmadığını belirterek Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/20 esas sayılı terek tespiti dosyasının bekletici mesele yapılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, 07/03/2019 tarihli duruşmadaki beyanında ise terekenin borca batık olduğu tespit edilir ise mirası hükmen red davası açacaklarını beyan etmiştir....
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece eksik inceleme ile hatalı karar verildiği, savunma ve delillerinin dikkate alınmadığı, tüm aşamalarda ve özellikle 21.04.2016 tarihli beyan ve itiraz dilekçelerinde kusur oranına itiraz ettikleri, olay tarihinde müvekkilin ağır bir trafik kazası geçirmesi nedeniyle vücudunun muhtelif yerlerinde kırıklar oluşmasından dolayı evinde yattığını, davacının ekip başı olup, tecrübeli ve yetkili olduğunu, o gün normal işin raf ve terek yapmak olduğunu ancak sonradan iş yapılan iş yeri sahibi iş bittikten sonra üzerinin çatışının da kapamalarını istediğini, diğer işçilerin merdiven getirip bir gün sonra yapmalarını söylemesine rağmen davacı kendine güvenerek gerekli tedbirleri almadan tereklere tutunarak çatıya çıkıp, kapama işini yaptığını, işi bitirip inerken, dengesini kaybedip düşerek olayın meydana geldiğini, olayda tüm kusur ve sorumluluğun diğer işçilerin ikaz ve uyarılarına rağmen gerekli önlemleri almadan hareket...
Ancak davalılar murisi satış vaadi tarihinde murislerinden intikalen gelen taşınmazı satmakla babası İbrahim'den gelen hisselerini sattığı 1993 yılında sağ olan annesi Halime Kök miras payını satmadığı anlaşılmakla davalılar hissesi içerisinde olan Halime Kök payının da iptaline karar verilmiş olması isabetsizdir. 1993 yılında murisi T3 veraset ilamı alınmış olsaydı terek 24 pay kabul edildiğinde 1/4 pay yani 6 hisse Halime Kök'e verilecek geri kalan 18 pay ise 6 çocuk arasında 3'er pay olarak dağıtıldığında Penbe Acar'ın intikalen gelen hisse 3/24 pay olup bu payı davacılara sattığından davalılar üzerinde bulunan 1/18 payın ayrı ayrı 1/24 hissesinin iptal edilerek tapuya tescil kararı verilmesi gerekmektedir. Açıklanan bu nedenlerle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353- 1- b-2 maddesi uyarınca kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması ve yeniden karar verilmesi gerektiği düşünülmekle aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir....
Davacı kadının ise davalı erkeğe "siktirol git" şeklinde küfür ettiği, tartışmalarından sonra sıksık müşterek konutu terek ederek arkadaşının evinde kaldığı, davacı kadının da evlilik birliğinin sona ermesinde hafif kusurlu olduğu anlaşılmakla; her iki tarafça açılan boşanma davasının KABULÜNE karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Yoksulluk nafakası açısından; TMK 175.maddede "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir."şeklinde belirtilmiştir. Davalı kadının , düzenli bir işi ve geliri bulunduğu, kendi ailesiyle birlikte kirada kaldığı, asgari ücret aldığı, buna karşılıkaylık 4500- TL maaş karşılığı çalışltığı, kirada kaldığı, tarafların ekonomik durumlarının birbirine denk olduğu, davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği anlaşılmakla yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir....
yevmiye nolu cevabı ihtarını gönderdiklerini, Davacı tarafından haksız fesih ile talep edilen cezai şart alacaklarını kabul etmediklerini, ayrıca Yargıtay 19 HD sinin son kararlarına göre her yıl alınması gereken malın alınmamasına dayalı cezai şartın devam eden yıllar için istenebilmesinin şartı takip eden yıl ifasına başlamadan ihtar çekilmesi bunun yapılmadığını bu şarta dayalı cezai şartın istenemeyeceğini belir terek davanın reddine , yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava; İİK.nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, yapılan ilamsız ipoteğin paraya çevirilmesi yoluyla icra takibine karşı davalının vaki itirazının iptali ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkindir. ... İcra Müdürlüğü'nün 2017/......
Davalı T3 vekili mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın dava konusu taşınmazın tamamını ya da tamamına yakınını 3. şahıslara temlik ederek elden çıkarttığını, taşınmazın tahsis amacına uygun olarak kullanıldığını, davacının dava konusu taşınmazda herhangi bir ayni ve şahsi hakkının bulunmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, ortada şartlı bir bağış sözleşmesinin olmadığını, dava konusunun henüz imar uygulaması yapılmamış taşınmazlarda maliklerce imar uygulaması ile oluşacak netice yani değerlendirme ortaklık payları ve diğer kesintiler kamuya bedelsiz olarak terk edilmek sureti ile ifraz edilen alanlarda inşaat ruhsatı verilebildiğini, imar kanunu gereği bedelsiz terek uygulaması olduğunu, davacının da bu uygulamadan yararlanmak isteyerek bu taşınmazı belediyelerine imar kanunu gereği bir kısmını bedelsiz terk ettiğini ve imar ruhsatı ile inşaat iznini almak için bu yeri bedelsiz verdiğini, inşaat izni alarak bu yerde...
Dinlenen tanık beyanları ve dosyada mevcut deliller dikkate alındığında; tarafların 2020 yılının Ağustos ayından beri ayrı yaşadıkları, taraflar arasında çıkan tartışma neticesinde davacı erkeğin müşterek konutu terk ederek annesi ile birlikte yaşamaya başladığı, davalı kadının ise müşterek çocuklarla birlikte müşterek konutta kalmaya devam ettiği, davacı erkeğin evlilik birliği süresince sık sık evi terk ederek uzun süre müşterek konuta gelmediği, evi terk etmeyi alışkanlık haline getirdiği, evi terek ettiği zamanlarda evin ihtiyaçlarını karşılamadığı, taraflar arasında yaşanan son hadisede de yaşanan tartışma neticesinde davacı erkeğin müşterek konut terk etmek istediği, davalı kadının davacıya engel olmaya çalıştığı esnada taraflar arasında karşılıklı fiziksel şiddetin vuku bulduğu, bu tartışma sırasında tarafların karşılıklı olarak birbirlerini darp ettikleri, davalı kadının uğradığı şiddet neticesinde kolunda ve boğazında morlukların oluştuğu, davacı erkeğin evi terk ederek bir daha...
Dinlenen tanık beyanları ve dosyada mevcut deliller dikkate alındığında davalı kadının sık sık müşterek konutu terk ettiği, davacının işyerine gelerek davacıyı şikayet ettiği, davacının işyerine gelerek "ben artık çocuklara bakamıyorum" diyerek çocukları işyerine bıraktığı akabinde müşterek konuta geri dönmesine rağmen kısa bir süre sonra müşterek çocukları da yanına alarak kimseye haber vermeden müşterek konutu terek ettiği, müşterek konutu temizlemediği, davacı erkeğin ise Mahkememizce aldırılan sosyal inceleme raporundaki beyanında açıkça anlaşılacağı üzere davalı kadına 2 kez tokat atmak suretiyle fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmakla; eşine tokat atarak şiddet uygulayan davalı erkeğin evlilik birliğinin sona ermesinde hafif kusurlu, birlik görevlerini yerine getirmeyen, sık sık evi terk eden, eşinin işyerine giderek eşini şikayet ederek eşini işverenine karşı zor durumda bırakan kadının evlilik birliğinin sona ermesinde ağır kusurlu olduğu evlilik birliğinin devamının taraflardan...
Davacı erkeğin reddedilen boşanma davasında; TMK 164. maddesi gereğince Terk Nedenine dayalı boşanma davası açtığı, davalı kadının evi terek etmekte haklı olduğu kanaatine varılarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Terk eden eşe eve dönmesi için ihtarda bulunan eşin, ihtar öncesi evlilik içerisinde yaşanan olayları affetmiş, en azından hoşgörüde bulunduğu sayılmaktadır. Bu nedenle eve dönmesi için çağrıda bulunan eş, ihtardan önceki evlilik içerisinde yaşanılan olaylara dayanarak boşanma davası açamaz ( Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2017/2761 K. 2017/8043 T. 22/06/2017 kararı) Davacı erkeğin terk nedeni ile açtığı boşanma davasına esas olan ihtarnameyi davalıya göndermekle önceki olayları affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı anlaşıldığından, artık bu olaylara dayanarak kadına kusur yüklenemez. Davalı kadına fiili ayrılık süresi içerisinde atfedilebilecek yeni bir kusur da ispatlanmadığına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının bir kusuru bulunmamaktadır....
Veysel Bulut vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın davasını ispat edemediğini, maddi olgular bakımından tanık dahi dinletemediğini, davacı tarafın muvazaa ve vekaletnamenin geçersizliğini ileri sürdüğünü, her iki iddiasını kanıtlayacak yasal delil ortaya koyamadığını, vekaletnamenin ölümden sonra ve hatta medeni hakların kaybı halinde dahi geçerli olmak üzere verildiğini, bu şekilde vekaletname düzenlenmesinin mümkün olduğunu, bu hususla ilgili yasal dayanakların dosyaya sunulduğunu, dosya içerisine getirtilen Bulancak Noterliğince düzenlenen vekaletnamenin son sayfasında ölümden sonra hatta kanuni ehliyet zevali halinde dahi vekaletnamenin geçerli ve muteber olduğunun kayıt altına alındığını, ancak dosyadaki vekaletnamenin silik olduğundan tam olarak okunamamış olduğunun anlaşıldığını, vekaletnamenin okunabilir suretinin ekte sunduklarını, mahkemenin vekaletnamenin sağlar arası bir ilişki olduğu, ölümle birlikte vekilin mal varlığı üzerindeki haklarının mirasçılara terek...