Maddesi, "Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye'deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye'de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.” düzenlemesini içermektedir. Görüldüğü üzere ilgili madde, asliye mahkemesini görevli kabul etmekte ve davanın konusunu teşkil eden ihtilafın niteliğini göz önünde bulundurmamaktadır. İhtilâfsız yargı alanında verilen mahkeme kararlarının tanınması da aynı hükümlere tabi tutulmuştur (MÖHUK m. 58/2). Yabancı ülkedeki kararı veren yabancı mahkemenin sulh veya asliye yahut da istinaf mahkemesi olması tanıma ve tenfiz davasında görevli mahkemeyi etkilemez. Mevcut yasal düzenleme karşısında yabancı mahkeme kararlarının tanıması ve tenfizi davasında görevli mahkeme asliye mahkemesidir....
Bölge Adliye Mahkemesince, 5718 sayılı Kanun'un 54/1-ç bendinde "O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesi'ne itiraz etmemiş olması" tenfiz şartları arasında sayılmış olup davalının mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrıldığından bahsedilemeyeceği gibi davalılar vekilince de, bu husus ileri sürülerek tenfiz istemine itiraz edildiği ayrıca kesinleşme şerhinin de yeterli açıklıkta olmaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmediğinden, HMK 352/1/b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili kararı temyiz etmiştir....
.; 2014/14006 K. sayılı ilamla; davaya konu vasiyetnamenin, açılıp, okunduğu, duruşma gününü bildirir tebligatla birlikte davalıya 28.02.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davalının, "iptal davası açmaya gerek görmediğini" beyan ettiği, vasiyetnamenin iptal edilinceye kadar geçerli beyanlardan olduğu, vasiyetname, kanunun gösterdiği şekil şartlarına aykırı düzenlense bile iptal edilmedikçe hüküm ifade edeceği, hakimin tenfiz davasında kendiliğinden vasiyetnameyi geçersiz sayamayacağı, iptal sebeplerinin tenfiz davasında tartışılamayacağı, bu nedenle davacıların tenfiz talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir....
Davalı vekili, tenfizi istenen kararın Türk Mahkemelerinin münhasıran yetkisi dahilinde olduğunu, kesin yetki kuralına aykırılık sebebiyle kamu düzenine de uygun olmadığını, kararın gıyapta verildiğini, tenfiz için aranan savunma hakkına uyulmuş olması şartını taşımadığını, Türk Hukukunun uygulanması gerektiğini, TTK 405'inci madde hükümlerine göre anonim şirketlerde ortakların şirkete sermaye olarak verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, olayda Alman Hukukunun uygulanmasının mümkün olmadığını, tenfiz şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir....
Tüm dosya kapsamı ile; Davacı tarafça MÖHUK kapsamında yapılan talep ile ilgili gerekli ilam ve resmi tasdikli tercümesinin "cebri icra için düzenlendiği" hususunu da içerir şekilde apostil şerhli ibraz edildiği, 5718 sayılı Kanun şartlarının gerçekleştiği, her ne kadardavalı vekili müvekkilinin ekonomik ve sosyal durumunun dikkate alınmadığını iddia etmiş ise de bu hususun eldeki tenfiz davasında dikkate alınmasının mümkün olmadığı, tenfiz hâkiminin yabancı mahkeme ilamının maddi hukuk bakımından doğruluğunu inceleme ve değerlendirme yetkisinin olmadığı, bu çerçevede tenfiz hakiminin ilamda mevcut olan bir gerekçeyi inceleyip değerlendirmesinin de söz konusu olamayacağı gibi verilen hükmü de değiştiremeyeceği (Yargıtay 3.HD.nin 2016/22640 E-2018/9156 K.sayılı 27.09.2018 tarihli kararında da kabul edildiği üzere), davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içerisinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında hata yapılmadığı, yeterli, denetime açık, hükme elverişli...
Aile Mahkemesi’nin 10.10.2006 tarih, 2006/166 - 663 Esas ve Kararı ile tanınarak tenfiz edildiği, işbu kararın takibe dayanak olduğu görülmektedir. Anılan yabancı mahkeme kararında; tarafların boşanmalarına fakat birbirlerinden nafaka talep etmeyeceklerine hükmolunduğu; ülkemizde ise sadece boşanmaya ilişkin kısmının tanınarak tenfiz edildiği, nafaka ile ilgili bölümünden feragat edildiği için bu kısmın tenfiz edilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, gerek takip dosyası, gerekse işbu dava dosyası kapsamına göre; tarafların müşterek çocukları ... ve ... için 24.08.2006 tarihinden itibaren ... Ülkesi, ... Belediyesi aracılığıyla aldıkları borçlu tarafından beyan edilen ve mahkemece yapılan yazışmalar ile tespit olunan çocuk nafakasının ise; gerekçesi, hangi ilam nedeniyle verildiği, süresi ve anılan ilamın ülkemizde tanınarak tenfiz edilip edilmediği hususlarına dair açıklama yapılamadığı gibi takip dayanağı ilam gereği ülkemizde tanınan ve tenfiz olunan ......
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi Taraflar arasındaki tenfiz davasının yapılan yargılaması sonunda davanın kabulüne yönelik verilen yerel mahkeme kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve tenfiz talebinin reddine ilişkin olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş olması üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde davacı vek. Av....ile davalı vekilleri Av....ile Av....nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü....
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; yabancı mahkeme kararının savunma hakkının ihlali nedeniyle tenfiz edilemeyeceğini, kararın Lahey Sözleşmesine uygun bir şekilde tebliğ edilmesi gerektiğini, mahkeme kararına konu teşkil eden ihtilafta Türk Mahkemelerinin münhasır yetkili bulunduğunu, yabancı mahkemenin kendi usul kurallarına aykırı davranarak tesis ettiği kararın tenfiz edilemeyeceğini, ilamın kamu düzenine aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemişir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tenfiz şartları bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B....
Temyiz Sebepleri 1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tenfiz şartları bulunduğunu, kararın usulüne uygun olarak kesinleştiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir. 2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tenfiz şartları bulunmadığını, 7194 sayılı Kanun'un 41 inci maddesinin dava konusu ile ilgili olmadığını, Mahkemece dava usulden reddedilmesine rağmen esasa ilişkin değerlendirmeler yapılmasının hatalı olduğunu, vekalet ücretinin de maktu değil nispi olması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 54 üncü ve devamı maddeleri. 3. Değerlendirme Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre taraf vekillerinin bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....
Davalı, Yabancı mahkeme kararından haberi olmadığını, hastalığı ve seyahat cezası nedeniyle madalyaları teslim etmek üzere Türkiye'ye gelme imkanının bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir Mahkemece, tenfiz koşullarının mevcut olduğu belirtilerek, davanın kabülüne, 04 Haziran 2009 tarihli yabancı mahkeme kararının tanıma ve tenfizine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir....