Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: K A R A R Dava, taraflar arasındaki karma sözleşmeden kaynaklanmakta olup, öncelikle taraflar arasında işbu davanın konusunu oluşturmayan "tek satıcılık sözleşmesi"nin mevcut olduğu, diğer yandan işbu davanın konusunu oluşturan 24.01.2019 tarihli Fason Üretim ve Analiz Anlaşması başlıklı sözleşmenin bulunduğu, davalı şirketin, taraflar arasında yapılan ruhsat/lisans/üretim hakkı devir sözleşmesi ve ibraname gereğince ruhsatların devirini davacı şirkete yapmayarak sözleşmeye aykırı hareket edip, yine ürünlerin üretimini davacı şirket talimatlarına uygun şekilde yapmayıp sözleşmeye aykırı olarak davacı şirketten başka kişi ve kurumlar için üretim yapması...

    Mahkemece benimsenen bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda; davacının takip tarihi itibariyle alacağının 2.843.80 TL turarında olduğu, davalının takip tarihinden 6 gün sonra 23.6.2008 tarihinden bu bedeli ödediği, davacının kendisine diğer alıcılardan daha yüksek fiyatla satış yapıldığından bahisle ileri sürdüğü tazminat talebi açısından tek yetkili satıcı sözleşmesinden satım değeri belirleme yetkisinin davalıya tanındığı, 22.500 Euro tazminat talebinin ise sözleşme haklı sebeple feshedildiğinde davacının ancak müspet zararını tanziminini talep edebileceği oysa davacının talebinin menfi zarar kalemi olduğu buna yönelik talebin koşullarınında oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....

      A.G. isimli Alman firmasının satılan bu ürünler nedeniyle patent ihlali ve men davası olmak üzere iki ayrı dava açması üzerine araştırmada davalı firmanın... şirketine tıbbi malzeme satma yetkisinin bulunduğunu, bu yetkinin tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklandığını, davalı firmanın bu sözleşme yasağından kaçabilmek amacıyla kendisi ile belirtilen şekilde ilişkiye girdiğini, davacının Almanya'da açılan dava nedeniyle de maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek, davacının uğradığı zarardan dolayı 10.000,00 TL'nin zarar tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir....

        yazılı olması zorunlu olmayıp, sözlü olarak yapılmış olmasının da mümkün olduğunu, fiili olarak da yapılabileceğini ,10/05/2017 tarihli celseden sonra firmalara yazılan müzekkerelere cevaben bu firmalarca dosyaya gönderilen yazıların içeriklerine bakıldığında durumun böyle olduğunun net olarak anlaşıldığını, bu delillerin ve ayrıca tarafların ticari defterlerindeki kayıtların da tek satıcılık sözleşmesinin diğer iki unsuru olan tekel hakkı tanıma ve sürekli bir sözleşme olması unsurlarının somut olayda mevcut olduğunu, Mahkemenin bu cevabı yazıları hiç değerlendirmediğini, uzun yıllarca süreklilik arz eden mal alışverişinin bir tek satıcılık ilişkisi bulunduğunu teyit ettiği gerçeğini görmezden gelmesi ve bu sürekliliğin tek satıcılığa işaret etmeyeceği gibi hukuka açıkça aykırı bir kabulü ortaya koymasının başka bir bilirkişi incelemesi yapılmamasına ve davanın reddine karar verilmesinin kabul edilemez bir durum olduğunu, distribütörün sözleşmeyi haklı feshi halinde, yatırımını geri alması...

          Dava, tek satıcılık sözleşmesinin sona ermiş olması nedeniyle yoksun kalınan kar, yatırım nedeniyle uğranılan zarar ve portföy tazminatı talebine ilişkindir....

            GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : TALEP : İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili, müvvekkilinin uzun yıllardır metal el aleti tasarım ve pazarlama alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili adına tescilli 2003/32684 ve 2020/32201 nolu "...." markası bulunduğunu, davalının bu ibareyi tescilli markasıymış gibi satışını yaptığı ürünlerde kullandığını, taraflar arasında 2010 yılında aktedilen tek satıcılık sözleşmesinin 2020 yılı Ekim ayında sona erdiğini, davalının müvekkilinden satın almadığı ürünleri, kanuna ve marka sahibinin rızasına aykırı bir şekilde üreterek satışını gerçekleştirdiğini, bu haliyle tek satıcılık sözleşmesini de ihlal ettiğini, davalının müvekkilinden aldığı malların bedelini ödememesi nedeniyle davalı aleyhine itirazın iptali davası açıldığını, davalının kalitesi ve tanınırlığı ekonomik piyasada sabit olan markayı sahiplendiğini, 2021/14 D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti sonrasında hazırlanan bilirkişi raporunda davalının müvekkiline ait markaya tecavüz ettiği ve haksız...

              Mahkemece, davalının üç ayrı markasına ait ürünlerin Türkiye'de satışı konusunda davacının münhasıran yetkilendirilmesi nedeniyle taraflar arasında tek satıcılık anlaşmasının bulunduğu ancak süresinin üç yıl olduğu iddiasının davacı tarafından kanıtlamadığı, 2011/2012 İlkbahar/Yaz sezonu için yapılan anlaşmanın süre sonunda davalı tarafından yapılan bildirim ile sonlandırıldığı kabul edilerek yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar, davalı tarafından istinaf edilmemiş olmakla; taraflar arasında tek satıcılık anlaşmasının bulunduğu tartışmasız hale gelmiştir. İstinafa konu uyuşmazlık, tek satıcılık sözleşmesinin üç yıl süreli olup olmadığı, sözleşmenin davalının gönderdiği 19/07/2012 tarihli e-posta ile sonlandırılmasının haksız fesih sayılıp sayılamayacağı buna bağlı olarak davacının kar kaybına ilişkin maddi tazminat talebinin haklı olup olmadığı ve portföy tazminatı hakkaniyet indiriminin yerinde bulunup bulunmadığı noktasındadır....

                Davacı taraf, taraflar arasındaki üç yıl süreli olan tek satıcılık anlaşmasının davalı tarafından haksız feshedilmesi nedeniyle uğradığı kar kaybı, menfi zararının tazmin edilmesi gerektiği gibi portföy tazminatının da ödenmesi gerektiğini ileri sürmüş, davalı ise davacının müşteri konumunda olup, tek satıcılık yetkisi verilmediği ve anlaşmanın süresinin sona ermesi üzerine ticari ilişkiye devam edilmeyeceğinin bildirilmesi ile sonlandırıldığını ve davanın haksız olduğunu savunmuştur....

                TTK'nın 122. maddesi uyarınca, bir bayinin denkleştirme tazminatı talep edebilmesinin ön şartının, taraflar arasında bir münhasır satıcılık ilişkisinin kurulması olduğu; denkleştirme isteminde bulunulabilmesi için, sözleşmenin tekel hakkı vermesinin şart olduğu; taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi ile davacıya münhasır satıcılık yetkisinin verildiği; tekel hakkının tanınmadığını, bayilik sözleşmesinin IV. maddesi ile sözleşmenin münhasır satıcılık hakkı vermediği hususunun hükme bağlandığı; bayilik sözleşmesinin VIL. maddesi ile de davalının yeni bayilikler kurmaya yetkili olduğu; davalının ayrıca gerek kendi adına gerekse üçüncü kişiler adına mağazalar açmaya yetkili olduğunun kararlaştırılmış olduğunu, dolayısıyla, TTK'nın denkleştirme istemini düzenleyen 122. maddesi uyarınca, tekel hakkı olmayan davacının portföy tazminat talep etmesinin yasanın açık hükmü ve emsal Yargıtay ilamları çerçevesinde hukuken mümkün olmadığı; davalının, aylardır tek bir satışının olmadığı ve Türkiye'de...

                  koşullar çerçevesinde tek satıcıya tanındığı, somut olayda söz konusu markanın "Pınar" markası olduğu bu markanın tanınırlığının yadsınamayacağı ancak markanın tanınır olmasının denkleştirme talebinin yok sayılmasının da gerekçesi olamayacağı, mali açıdan yapılan incelemede, davacıdan sonra tek satıcılık hakkı verilen dava dışı üçüncü kişi ile davalı arasındaki satış ilişkisinin hacmini artırmak suretiyle devam ettiği, bu durumda davacının bulduğu yeni müşteriler sayesinde davalının tek satıcılık sözleşmesinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ettiği kanaatinin oluştuğu, markanın tanınır olması nedeniyle hakkaniyete uygun bir miktar denkleştirme olarak verilmesini gerekli kıldığı, bu çerçevede hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, 5 yıllık ortalama brüt karın 237.908,00 TL olduğu, hakkaniyet ilkesi gözönünde bulundurularak ortalama 90.042,00 TL net gelir üzerinden değerlendirme yapılmasının hakkaniyete uygun olduğu, kar kaybı, atıl kalan yatırımlar ve kira kaybı nedeniyle...

                    UYAP Entegrasyonu