Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki, çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti talebinin, muhdesatı meydana getirenin tespiti isteğini de kapsadığı kabul edilmelidir. Diğer yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “Beyanlar” başlıklı 1012/2, 3. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır. Tapu Sicili Tüzüğü'nün 60.maddesine göre de, kütüğün beyanlar sütununa, mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar tarih ve yevmiye numarası belirtilerek yazılır....
Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukuku'nda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları ./. anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bağşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 maddeler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez....
Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer(TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır(TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir....
İncelenen dosyada yapılan keşif, alınan beyanlar ile tüm dosya kapsamından, davaya konu muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiği sabit olmakla, mahkemece davaya konu muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğine hükmedilmiş olmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ancak muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında davanın kabulü halinde, davalıların yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden tapudaki hisseleri nispetinde sorumlu tutulmaları gerekirken, müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları hatalı olmakla, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
İlk derece mahkemesince; "…muhdesatın tespiti davalarında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini ortaklığın giderilmesi davasında açıkça kabul ederek uyuşmazlık çıkarmayanlar dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan diğer tüm tapu kayıt maliklerinin veya mirasçılarının davada taraf olmaları zorunludur. Bursa 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/139 Esas sayılı dosyasının 16/06/2020 tarihli celsesinde dosyamız davalıları Saliha ve Remziye'nin dosyamız davacı Ali'nin 3. Kata yönelik muhdesat iddiasını kabul ettiklerini beyan ettikleri anlaşılmış olup bu davalılar aleyhine muhdesat aidiyetinin tespitine ilişkin açılan davada davacının hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla davacının muhdesat aidiyetinin tespitine ilişkin davasının davalılar Saliha ve Remziye yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiştir....
Kabule göre de; taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Ne var ki; çoğun içinde azıda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718.md). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724 ve 729.md) sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez.Açıklanan bu ilke ve esaslara göre kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır....
Ne var ki; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespiti talebini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Somut olayda; dosya içeriğine, toplanan delillere, tanık beyanlarına göre dava konusu zeytin ağaçları ile evin 2.katının davacılar murisi .... tarafından meydana getirildiği sabit olmuştur....
Mahkemece, “davanın tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde aidiyetinin tespiti davası olduğunu, davacının oturduğu 2. katın kaçak yapıldığını, tapu kaydının bulunmadığını, parsel üzerinde bulunan 4 nolu bağımsız bölümün davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, tapusuz yer olması nedeniyle iptal ve tescile karar verilemeyeceğini, aidiyetinin tespiti isteğinin değerlendirilmesinde davadan önce açılan herhangi bir kamulaştırma veya ortaklığın giderilmesi davası olmadığından hukuki yararının olmadığı kanaatine varıldığını, 4 nolu bağımsız bölüm üzerine yapılan 1 ve 2. kat dava konusu yer olup aidiyetinin tespiti konusunda hukuki yarar yokluğu nedeniyle davacının davasının reddine" karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 5874 nolu parselde bulun binanın ikinci katının tapu kaydının iptal ve tescili, olmadığı takdirde söz konusu ikinci katın davacıya ait olduğunun tespiti isteğine ilişkindir....
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Bu açıklamalara göre somut olayda istinaf edenin sıfatı ve istinaf sebeplere ile bağlı inceleme sonucu, her ne kadar davacı vekilince taşınmazın değeri yönünden karar istinaf edilmiş ise de; ortaklığın giderilmesi davasının kesinleşmesi ve satış talep edilmesi halinde taşınmazın ve üzerindeki muhdesatın değerinin kıymet takdiri yapılmak suretiyle yeniden belirleneceği, satış bedelinden arz bedeli ve muhdesat bedeli oranlarına göre taraflar arasında dağıtım yapılması gerektiği anlaşılmakla yerel mahkemece yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....