Bu nedenle dava doğrudan tapu sicil müdürlüğüne yöneltilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.3.1999 tarihli ve 1999/14-165-149 sayılı kararı da bu yöndedir. Uygulamada davaların sıkça “Tapu Sicil Müdürlüğüne izafeten Hazine” hasım gösterilerek açıldığı görülmektedir. Hazine vekili, 4353 sayılı kanunun 18.maddesine göre kanuni temsilci sıfatıyla idareyi temsil eder. Bu nedenle “Tapu Sicil Müdürlüğüne izafeten Hazine” hasım gösterilerek dava açıldığında, davanın husumet yokluğundan reddi yerine dava dilekçesinin doğru hasım olan “Tapu Sicil Müdürlüğüne” tebliğinin sağlanması ve bundan sonra davaya devamla bir hüküm kurulması gerekir. Somut olayda, “Tapu Müdürlüğüne izafeten Hazine” hasım gösterilerek dava açıldığı görülmüştür....
Bu nedenle, 22.02.1960 tarih ve 93 ve Mayıs 1930 tarih ve 37 sıra numaralı tapu kayıtlarının ifraz haritaları ve ekleri ile kök tapu kaydının tedavüllerinden olan Ocak 937 tarih ve 13 sıra nolu tapu kaydının tedavülü (gittisi) olan kaydın getirtilerek dosya içine konulması, ayrıca temyiz incelemesi sırasında incelenmesine gerek görülen dava konusu taşınmaza komşu 6 ada 1 ve 11 ada 12 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanakları hükmen kesinleşmişse güncel tapu kayıtları (kadastro sonucu oluşan) ve dava dosyası asılları ile henüz davalı iseler, davalı oldukları dosyalardaki keşif, fen bilirkişi raporları ve krokilerinin onaylı örneklerinin getirtilmesi, yine Ocak 937 tarih ve 13 nolu tapu kaydı, Mart 324 daimi tarihli 51 nolu tapu kaydı ile Mart 1930 tarih ve 37 nolu tapu kaydının kadastro sırasında revizyon görüp görmediğinin araştırılarak varsa revizyon gördüğü taşınmazların kadastro tutanak örnekleri ile tapu kayıtlarının getirtilmesi, geri çevirme kararında sözü edilen eksikliklerin...
Mahkemece, “...istenen düzeltme için öncelikle Tapu İdaresine başvurulması gerektiği, böyle bir başvuru yapılmadan açılan davanın dinlenemeyeceği...” yönündeki Dairenin kesin bozmasına uyulmuş; ancak, istenen düzeltmenin bozma sonrasında Tapu İdaresine başvurularak gerçekleştirildiği, böylece davanın konusuz kaldığı belirtilmek suretiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davalı Tapu Müdürlüğü aleyhine yargılama gideri ile vekâlet ücretine hükmedilmiş; hüküm, davalı Tapu Müdürlüğü tarafından yargılama gideri ve vekâlet ücretine hasren temyiz edilmiştir. Bilindiği üzere, yeni Tapu Sicili Tüzüğü hükümleri ve özelikle 75. maddesi dikkate alındığında, tapu müdürlüklerine oldukça geniş yetkiler verilerek tapudaki hataların daha kısa bir sürede, idari yoldan düzeltilmesine imkân tanındığı ve kayıt düzeltimleri için öncelikle müdürlüklere başvuru yapılmasının zorunlu tutulduğu görülmektedir.....
"İçtihat Metni" Mahkemesi :Kadastro Mahkemesi YARGITAY İLAMI 1-Davacılar ....,‘ın dayandığı 26.06.1968 tarih 25 sayılı tapu kaydının revizyon gördüğü 121 ada 112 parsel, 26.06.1968 tarih 26 sayılı tapu kaydının revizyon gördüğü 122 ada 82, 84 parsel, 26.06.1968 tarih 21 sayılı tapu kaydının revizyon gördüğü 121 ada 111 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanakları ile dayanağı kayıtlar, dava konusu iseler dava dosyaları, 2-Davalı tarafın dayandığı Rebiyülevvel 1270 tarih 2-12 sayılı, Rebiyülevvel 1271 tarih 2/31 sayılı, ...1266 tarih 1/2 sayılı, ...1273 tarihli İsmail ve ...adına oluştuğu belirtilen tapu kayıtları, ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmeli, tapu kayıtlarının revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazlar ile revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlara...
Hemen belirtilmelidir ki, yeni Tapu Sicili Tüzüğü hükümleri ve özelikle 75. maddesi nazara alındığında, tapu müdürlüklerine oldukça geniş yetkiler verilerek tapudaki hataların daha kısa bir sürede, idari yoldan düzeltilmesine imkân verildiği ve kayıt düzeltmeleri için öncelikle müdürlüklere başvuru yapılmasının zorunlu tutulduğu görülmektedir. Bu nedenle, yeni Tapu Sicili Tüzüğünün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği 17.8.2013 tarihten itibaren, ilgililerin mahkemeye müracaat etmeden önce, ilk olarak tapu müdürlüklerine yukarıda açıklanan prosedüre uygun şekilde başvurması kaçınılmaz olup, değinilen prosedür izlenmeden mahkeme önüne getirilen davanın dinlenebilme olanağı yoktur. Bunun yanında, ilgililerin tapu müdürlüklerine yaptıkları düzeltim başvuruları üzerine, tapu müdürlüklerinin Tüzüğün 75. maddesinde belirtilen araştırma ve soruşturmayı yapmadan verdikleri soyut içerikli ret kararları da davayı mahkeme önünde dinlenebilir hale getirmez....
Bu sebeple, 1- Dava konusu 117 ada 3 parsele uyduğu belirtilen ve 238 numaralı belirtmelik parselinin dayanağı olan 27/6/1953 tarih ve 42 sıra numaralı ve Rebiulahir 1281 tarih ve 167 sıra numaralı tapu kayıtlarının tesislerinden itibaren birbirini takip edecek tedavülleri ile iktisap sebeplerini de gösterecek şekilde ayrıntılı kayıtların (bilgisayar ya da daktilo ile yazılı şekilde) ile varsa kroki ve haritalarının mahalli Tapu Müdürlüğünden (eski yazı tapu kayıtları varsa Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığından) ayrı ayrı sorulup getirtilmesi, 2- Dava konusu 115 ada 11 parselin dayanağı olan Rebiulahir 1281 tarih ve 165 sıra numaralı tapu kaydı tercüme edilmiş olduğu halde tedavülleri gönderilmediğinden, tapu kaydının birbirini takip edecek tedavülleri ile iktisap sebeplerini de gösterecek şekilde ayrıntılı kayıtların (bilgisayar ya da daktilo ile yazılı şekilde) ile varsa kroki ve haritalarının mahalli Tapu Müdürlüğünden (eski yazı tapu kayıtları varsa Tapu Kadastro...
Dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda oluşan tapu kaydına davacının soyadının hatalı şekilde yazıldığı, ancak imar uygulaması sonucu oluşan son tapu kaydında bu yanlışlığın giderildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, her ne kadar kadastro tutanağında düzeltme yapılmış ise de, idari nitelikteki tutanağın düzenlenmesi sırasında oluşan hataların yine idarece düzeltilmesi gerekir. Ancak, idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak dava açılan bu gibi durumlarda, tapu malikinin davacı ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmelidir. Somut olayda, tapu malikinin kadastro tutanağında hatalı yazılan soyadının düzeltilmesi mümkün olmadığından, tapu kayıtlarında intikal yaptırılabilmesi için mahkemece “dava konusu taşınmazın kadastro tutanağında tapu maliki olarak görünen ... ile davacı ...'...
Bu durumda, davalılar/müdahil davacı tarafın taşınmazlar üzerinde zilyetliğinin (1916-1926 yılları arası, Arazi Kanunnamesi, madde 20) kanıtlanamamış olması nazara alındığında tapu kayıtlarının hukuki kıymetini kaybettikleri kabul edilemeyeceğine göre, bu kayıtların mahalline doğru şekilde uygulanıp 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. (B-C) maddesinde öngörülen şekilde tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesi gerekir. Dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesinde izlenecek yöntem ise; öncelikle yukarıda bahsedildiği üzere tapu kayıtlarının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca miktarı ile geçerli tapu kayıtları olduğu gözetilerek kapsamının belirlenmesidir....
Çekişme konusu taşınmazlar tapu kaydı ve harici taksim nedeniyle tespit ve tescil edilmişlerdir. Tespite esas tapu kayıtlarından Eylül 1980 tarih ve 9 sıra numaralı tapu kaydı 8428/153600 payın davacı adına muris ....'nin hibesinden tescil edilmiştir. Tapu kayıtları mülkiyet belgesi olup, tapu kaydının çekişmeli taşınmazı kapsadığının saptanması halinde, zilyetliğe bakılmaksızın çekişmeli taşınmazın tapu kayıt maliki adına tescili gerekir. Ne var ki, mahkemece dosya arasına alınan tespite esas Eylül 1980 tarih ve 9 sıra numaralı tapu kaydı çekişme konusu taşınmazlara uygulanmamış, tespite esas diğer tapu kayıtları da hiç getirtilmemiştir. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için öncelikle tespite esas tapu kayıtları ile tüm komşu parsellerin onaylı tutanak suretleriyle dayanağı olan belgeler getirtilip, dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yerel bilirkişi, taraf tanıkları ve uzman bilirkişiler huzuruyla keşif icra edilmelidir....
Mahkemece; davacılar dayanağı olan tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsadığı, ancak tapu kaydında maliklerin paylarının belli olmadığı, tapu kayıt malikleri arasındaki ilişkinin iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu ve tüm ortakların birlikte dava açması gerektiği; davacıların kendi başlarına dava açma yetkilerinin bulunmadığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli olmadığı gibi değerlendirme de dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dosyada bulunan 12.03.1958 tarih 21 sıra numaralı tapu kaydının ...Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 29.07.1957 tarih ve 1957/202 sayılı kararı ile Haşim oğulları ..., ... ve ... adına oluştuğu ve tapu kayıt malikleri arasındaki ilişkinin müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Tapu kaydındaki pay oranlarının belirtilmemiş olması tapu malikleri arasındaki ilişkinin iştirak halinde mülkiyet olduğunu göstermez....