Dava dosyasının incelenmesinden; dava dilekçesinin, 'Konu' ve 'Sonuç' kısmında, 20/10/2023 tarih ve 32345 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali isteminde bulunulduğu görülmekle birlikte, 'Açıklamalar' kısmında ise, Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği'nin 4. maddesiyle asıl Yönetmeliğe eklenen Geçici 3. madde ile ilgili hukuka aykırılık iddiasında bulunulduğu, dolayısıyla iptali istenilen hususların açık ve net olarak ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır....
Diğer yandan; davalı idarenin 03/12/2023 tarihli işleminin dava dilekçesine ekli olarak gönderildiği ve anılan işlemde Yükseköğretim Yürütme Kurulu'nun 23/11/2023 tarihli toplantısında alınan kararla Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliği'nin 7. maddesinin 6. fıkrasının (d) bendi uyarınca davacının denklik başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla; davacı tarafından dava konusu edilen bireysel işlemlerle birlikte Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliği'nin 7. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinin mi yoksa (d) bendinin mi dava konusu edildiği anlaşılamamış olup; bu haliyle dava dilekçesinde 2577 sayılı Kanunun 3. maddesine uyarlılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır....
Kural olarak tanıma ve tenfiz, açılacak ayrı bir dava ile gerçekleştirilir. Tanıma veya tenfiz davası sonucu verilen karar ile birlikte yabancı mahkeme kararı, mahalli mahkeme kararı kuvvet ve niteliğini kazanır. Tanıma veya tenfiz davalarından hangisinin açılacağı ise etki doğurması istenen kararın içeriğine göre belirlenir. Yabancı mahkeme kararının içeriğinde icra dairesine başvurulmasını gerektiren yani o devletin icra organlarının harekete geçmesini gerektiren bir durum varsa, açılacak dava tenfiz davası olacaktır. Ancak kararın böyle bir özelliği yoksa açılması gereken dava tanıma davasıdır. İçerdiği hükümler sebebiyle tenfiz davası açılması gereken bir yabancı mahkeme kararı hakkında tanıma davası açılabilmesi için, davacının tenfiz yerine tanıma istemesinde haklı bir menfaatinin bulunması gerektiği kabul edilmektedir. 4. Türk hukukunda yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin hükümler 5718 sayılı Kanun'un İkinci Kısmının İkinci Bölümünde düzenlenmiştir....
Tanıma işlemi, Türk Kanunu Medenisi yürürlükte iken (1.11.1999 tarihinde) yapılmış, iptal davası ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğünden sonra (22.7.2003 tarihinde) açılmıştır. Tanımanın iptalini isteyen davacı; tanınan çocuğa, sigortalı iken ölen babası Fevzi'den dolayı Sosyal Sigortalar Kurumunca (...gelir) bağlanmış olması sebebiyle kurumun rücuan tazminat talep ettiği kişidir. Kurum tanıma nedeniyle hak sahibi olmuş olan çocuğa gelir bağlandığına-ve bağladığı bu geliri, sigortalısının ölümüne sebebiyet veren davacıdan rücuan talep ettiğine göre, tanıma işleminin geçersiz kılınmasında, davacının hukuki yararı bulunmaktadır. Bu bakımdan davacının "..diğer ilgili" (TMK. 298) olarak dava açma hakkının mevcut olduğu kabul edilmiştir....
Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında, tanımanın iptali davasını tanıyan ve tanıma işleminden hukuki menfaati etkilenen ilgililerin açabileceği anlaşılmaktadır. Somut olayda davacı kurum, her ne kadar evlat edinme davasında feri müdahil olsa da, davacı kurumu tanıma işleminden hukuki menfaati etkilenecek olan ilgililer kapsamında değerlendirmek yasanın amacına uygunluk oluşturmayacaktır. Bu durumda mahkemece, davacı kurumun davada aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek DNA incelemesinin sonucu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de, sonucu bakımından doğru olan kararın gerekçesi yukarıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi suretiyle hükmün ONANMASINA, 17.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Aile Mahkemesinin 2013/95 esas, 2013/796 karar sayılı kararı ile tanındığı ve tanıma kararının 03.01.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Tanıma, yabancı mahkeme kararına kesin delil veya kesin hüküm vasfını kazandırır (MÖHUK m. 58). Tanıma halinde, yabancı ilamın kesin hüküm ve kesin delil etkisi, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder (MÖHUK m. 59). Diğer bir ifade ile, taraflar yabancı mahkeme kararının kesinleştiği anda boşanmış sayılırlar. Boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme ilamında davalı erkeğe ilişkin bir kusur belirlemesi yapılmadığına ve artık yabancı mahkeme ilamı Türk Mahkemesi bakımından kesin delil ve kesin hüküm gücünü kazandığına göre, eldeki davada yazılı şekilde davalı erkeğe kusur yüklenmesi ve buna bağlı olarak davacı kadın yararına yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminata karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 3-Yargılama gideri haksız çıkan taraftan alınır (HMK m.326)....
Çocuk, anasının evlilik dışı ilişkisinden doğmuş, baba ile soybağı tanıma (TMK.md.295) ile kurulmuştur. Annenin yaşı küçük olup, çocuğun velisi yoktur. Kanun, ana küçük, kısıtlı veya ölmüş yada velayet kendisinden alınmışsa, hakimin, çocuğun menfaatine göre vasi atayacağını veya velayeti babaya vereceğini hükme bağlamıştır. (TMK.md.337/2). Baba ile soybağı tanıma ile kurulduğuna göre, babanın velayeti alma hakkı mevcuttur. Aslolan velayet olduğuna göre, sulh hukuk mahkemesi tarafından davanın, babaya ihbar edilmesi, beyanın alınması, onun tarafından velayetin kendisine verilmesi yönünde dava açılması halinde sonucunun beklenmesi, velayeti baba talep etmediği taktirde davanın sonuca bağlanması gerekir. –16873 E-K sayılı ilamı) Bu durumda uyuşmazlığın Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HUMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğincenin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 20/09/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Devletinin LG Bielefeld Mahkemesinin 5 O 1/09 sayılı kararı ve OLG Hammburg Mahkemesinin 6 U 15/12 sayılı kararı reddedildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, yabancı mahkeme kararının kesin hüküm ve kesin delil niteliği kazanması için tanıma şartlarının oluştuğunu ileri sürerek bu kararın tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; yabancı mahkeme kararının tanıma şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; dava konusu kararın usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ve kesinleştiği, tanıma şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmiştir. Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. ......
Yüksek Eyalet Mahkemesi'nin I-17 U 182/07 dosyasından verilen 16/01/2009 tarihli kararının kesinleştiğini, yabancı mahkeme kararının kesin hüküm ve kesin delil niteliği kazanması için tanıma şartlarının oluştuğunu ileri sürerek bu kararın tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; yabancı mahkeme kararının tanıma şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; dava konusu kararın usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ve kesinleştiği, tanıma şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmiştir. Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. ... Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tanıma ve Tenfiz Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen hüküm, duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhkameleri Kanununa 31.3.2011 tarihli 6217 sayılı Kanunun 30. maddesiyle ilave edilen Geçici 3. madde hükmü uyarınca, uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde; tanıma ve tenfizine ilişkin verilen kararların Yargıtay’da duruşmalı inceleneceğine ilişkin hüküm bulunmadığından duruşma isteğinin reddine, evrak üzerinde inceleme yapılmasına karar verildi. Evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı, yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınmasını istemiştir....