Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı taraf dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu miras konusu taşınmazların rızai taksime konu yapıldığını bildirmiş iseler de esasında mirasbırakanın ölümü tarihinden sonra mirasçılar arasında yapılacak taksim sözleşmesinin “Paylaşma Sözleşmesi” olup, bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 676’da ele alınmıştır. Buna göre; “Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları aranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.” düzenlemesi bulunmaktadır....

Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Vekilin aldıklarını geri verme borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; ilk derece mahkemesince, taraflar arasında harici taksim yapıldığı kabulüne dayanarak davanın reddine karar verilmiş ise de, TMK 676. maddesi uyarınca miras taksim sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması geçerlilik şartı olup, taraflarca sunulan miras taksim sözleşmesi bulunmadığı, davacının mirasçılar arasında taksim sözleşmesi yapılmadığını beyan ettiği, davacının iddiasının, vekilin özen ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıldığı dosya kapsamı ile sabittir....

    TMK'nun 676. , 680. , 706/1. , 716/1. ve 1013. maddeleri ile 6098 s. TBK'nun 97. maddesidir. Öncelikle, şu ifade edilmelidir ki, taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için miras bırakanın ölümünden sonra bütün mirasçıların veya temsilcilerinin iradelerinin birleşmesi asıldır. Bir başka ifadeyle, tüm mirasçıların veya temsilcilerinin bir araya gelerek taşınmazları paylaşıp herbirinin kendi payına düşeni aldığı ve diğer mirasçıların paylarına düşenler bakımından da karşılıklı olarak vazgeçtikleri açık ve kesin şekilde belirlenmedikçe taksimin sabit olduğu kabul edilemez. İşte bunun içindir ki, gerek 4721 s. TMK'nun 676/2. maddesi hükmünde ve gerekse 10. 12. 1952 tarih ve 2/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında taksim sözleşmesinin "tüm mirasçıların katılımı" ve "yazılı olması" taksimin geçerliliği için yeterli kabul edilmiştir. Miras taksim sözleşmesinin iptalini isteme hakkı ise; bu sözleşmenin tarafı olan mirasçılara aittir....

    Zira Medeni Kanunu'nun 676. maddesine uygun olarak paylaşma sözleşmesi yapılmakla, ortaklık hali o sözleşme ile çözüme bağlanmış ve paylaşma yapılmış sayılır. Ancak, Medeni Kanunun sözü edilen maddesi, elbirliği halindeki mülkiyet hükümlerine tabi mallara ilişkin olup, paylı mülkiyette uygulanmaz. Davaya konu taşınmaz, taraflar adına paylı mülkiyet olarak tapuya kayıtlı olup pay oranları bellidir. Dosyaya ibraz edilen taksim sözleşmesinin geçerliliğinin kabul edilebilmesi için Türk Medeni Kanununun 676 vd. maddeleri uyarınca dava konusu taşınmazın muris adına kayıtlı ya da elbirliği mülkiyetine konu bir taşınmaz olması gerekir....

    Dava konusu taşınmazlar 17.1.1978 tarihinde tarafların ortak miras bırakanları Hüseyin Bakır adına tescil edilmiş, miras bırakanın 1.3.1982 tarihinde ölümünden sonra mirasçıları arasında taksim sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibarıyla taşınmazlar tapuludur. Üzerinde durulması gereken husus, 20.12.1982 tarihinde yapılan miras taksim sözleşmesinin hüküm ve sonuç meydana getirip getirmeyeceğidir....

      "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi _ K A R A R _ Dava, 4721 sayılı TMK'nın 676, 677 ve 678. maddesinden kaynaklanan miras taksim sözleşmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14/son maddesi gereğince 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun Hukuk Dairelerinin iş bölümünü düzenleyen 24.01.2014 tarihli ve 2014/1 sayılı Kararı uyarınca ve davanın açıklanan niteliği itibariyle temyiz inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın ilgisi yönünden Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 11.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dairemizce HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde; Asıl dava, miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil, birleşen dava ise taşınmaz üzerine konulan takyidatların kaldırılması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar bir kısım birleşen dosya davalısı tarafından istinaf edilmiştir. Miras taksim sözleşmesinin, üçüncü kişi durumundaki alacaklıların haklarını ancak tapu siciline şerh edilmesi ile etkileyebilir. Tapu siciline şerh edilmemiş şahsi hak doğuran taksim sözleşmesi, alacaklı davalılar için sonuç doğurmaz. Taksim sözleşmesine göre Tapu Müdürlüğü'nde yapılan tescil işlemlerinin üzerlerinde alacaklılar lehine hacizlerle birlikte geçerli olduğu kabul edilmelidir....

        Davacılar, eldeki davada, kadastrodan önce doğan iş bu miras haklarının adlarına tescilini talep ettiklerinden, davanın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Zira, iddiaları ve vakıaları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ise hakime ait bir görevdir. Her ne kadar, davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde müvekkillerinin talebinin kadastrodan önceki sebebe dayalı olmadığını ve kadastrodan sonra TMK'nın 676 ve 677. maddesine göre yapılan miras payının devri ve miras taksim sözleşmesinden kaynaklı olduğunu ileri sürmüş ise de, davacılar miras taksim ya da miras payının devri sözleşmesinden doğan bir hakkı değil, kadastrodan önce doğan miras haklarını talep ettiklerinden, davacılar vekilinin bu yöne değinen istinaf itirazları yerinde görülmemiştir....

          Görüldüğü üzere; iş bölümünde 1. maddesinde belirtilen anlamda ortada TMK 1025. maddede belirtilen yolsuz bir tescil bulunmadığı gibi, iptali istenen her hangi bir tescil de bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu; mirasçılar arasında taklit imza ile yapıldığı iddia edilen miras taksim sözleşmesinin geçerli olup olmadığının tespitidir ki; bu sözleşmeye dayalı olarak yapılmış temliki bir tasarruftan somut olayımızda bahsetmek de mümkün değildir. Hal böyle iken; geçersiz olduğu iddia edilen sözleşmenin davalılar tarafından tapuya tescil edilmesi ya da infaz edilmesi gibi bir durum bulunmadığından dairemizin görevli olduğundan da bahsedilemez. Hal böyle iken; Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 21/06/2019 tarih ve 678 sayılı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk ve Ceza Daireleri arasında yapılan iş bölümü ve Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3....

          Bu senet bakımından 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesine göre hak düşürücü sürenin geçmesinden bahisle davanın reddi doğrudur. Ancak 01.05.1984 tarihli ek protokol bakımından aynı gerekçe ile davanın reddi doğru değilse de 01.05.1984 tarihli sözleşmenin TMK.nun 677. maddesine göre sözleşme niteliğini kazanması için HUMK.nun 297. maddesine göre düzenlenmesi gerekir. Yazılı şekil şartı bu surette gerçekleşebilir. 01.05.1984 tarihli sözleşmede bir kısım mirasçıların parmak izi bulunmaktadır. HUMK.nun 297. maddesine göre sözleşmenin geçerli olması için şahitlerin yanında muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından tasdiki gerekir. TMK. nun 677. maddesinin aradığı anlamda usulüne uygun düzenlenmiş taksim sözleşmesi bulunmadığından dolayı 01.05.1984 tarihli mukaveleye dayanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddi gerekirken değişik gerekçeyle reddi doğru değil ise de hüküm sonuç itibari ile doğrudur....

            UYAP Entegrasyonu