Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şikayete konu icra takip dosyasının incelenmesinde; borçlu hakkında başlayan takibin kesinleşmesi üzerine, en son 29/01/2001 tarihli haciz talebi üzerine zamanaşımının kesildiği anlaşılmış ise de; bu tarihten sonra 26/03/2012 tarihli yenileme talebine kadar, borçlu yönünden zamanaşımını kesen hiç bir işlem bulunmadığı görüldüğünden, borçlu yönünden 3 yıllık bono zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü gerekir ( Yargıtay 12.HD'nin 04.10.2018 tarihli, 2018/11259 E, 2018/9200 K. sayılı içtihadı). Belirtilen sebeplerle İlk Derece Mahkemesince borçlunun zamanaşımı şikayetinin kabulü ile İİK.nun 71/son maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı yasanın 33/a maddesi gereğince şikayetçi borçlu yönünden icranın geri bırakılmasına karar verilmesi yerindedir....

Borçlunun 18.3.2016 havale tarihli şikayet dilekçesinin incelenmesinde; usulsüz tebliğ şikayetinin kabul edilmemesi halinde talebin gecikmiş itiraz olarak kabulü ile takibin durdurulması ile tüm hacizlerin de fekkinin istendiği görülmüştür. Mahkemece, HMK'nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle başvurunun 7201 sayılı Tebligat Yasası'nın 32. maddesine dayalı tebligat usulsüzlüğü şikayeti olarak kabulü ile tebliğ tarihinin düzeltilmesi ve takibin kesinleşmesinden önceki hacizlerin fekkine karar verilmesi isabetli ise de; aynı Kanun'un 26. maddesi uyarınca, hakimin, talepten fazlaya ya da başka bir şeye hükmedemeyeceği sabit olup, usulsüz tebligat şikayeti nedeniyle mahkemece takibin durdurulmasına karar verilemez....

    nun 663/2. maddesi gereğince zamanaşımı kesilince son işlem tarihinden itibaren müddeti aynı olan yeni bir zamanaşımı işlemeye başlar. Ayrıca, alacaklının, takibin devamını sağlayıcı nitelikte her takip işlemi de zamanaşımı kesilir ve yeni bir süre işlemeye başlar. Somut olayda, takip dosyasında son usuli işlemin davacı-borçlu hakkında 21/01/2015 tarihinde yapıldığı, bu tarihten sonra 22/10/2020 tarihinde alacaklı tarafından yenileme talebinde bulunulduğu, söz konusu yenileme tarihine kadar dosyada icra takibini ilerletici nitelikte bir işlem yapılmadığı görülmektedir....

    Davacı tarafın usulsüz tebliğ şikayeti ve hacizlerin kaldırılması talebi yönünden yapılan incelemede; bozma sonrası verilen Bursa 4. İş Mahkemesi'nin 2018/235 Esas 2020/261 Karar sayılı ilamında davacı borçluların avukatı olarak Av. Ezgi Akdağ ismi yazılmış ise de; alacaklı vekilinin icra dosyasına sunduğu 05/08/2020 tarihli dilekçede açıkça davacı-borçluların avukatının Av. T4 olarak eklenmesi şeklinde beyanda bulunulduğu, yine, yeni ilama göre düzenlenen 05/08/2020 tarihli icra emrinde de davacı borçlular vekili olarak Av. T4 isminin yer almış olduğu, bu süreçte, karar başlığında yazılı olan önceki vekilin de 07/08/2020 tarihinde icra dosyasına istifa dilekçesi sunduğu, ancak buna rağmen yeni icra emrinin önceki vekile tebliğ edildiği anlaşılmaktadır....

    -KARAR- Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalının Mersin 1.İcra Müdürlüğünün 1998/176 sayılı dosyası ile takip başlattığını, takibin dayanağı bonoların tehdit ve baskı altında alındığını, müvekkilinin davalıyı işyerinde sigortalı olarak gösterdiğini, primlerini ödeyerek emekli olan davalıya maaş bağlandığını, tarafların arası açılınca davalının müvekkilini takip konusu senetleri imzalaması için tehdit ettiğini, sahte evrak düzenlemekten dolayı kendisini şikayet edeceğini belirttiğini, çaresiz kalan müvekkilinin senetleri imzaladığını, buna rağmen davalının müvekkilini şikayeti üzerine Mersin 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/464 Esas sayılı dosyasından yargılanarak ceza aldığını, ispat yükünün davalıda olduğunu ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile % 40 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      İcra Hukuk Mahkemesi'nin 13.12.2018 tarih 2017/249 Esas, 2018/1187 Karar sayılı kararıyla karar verildiği, iş bu davanın açılmasıyla davacının icra takibinden haberdar olduğu, bu nedenle dava tarihi itibariyle itirazların yasal süresinde olmadığı, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde, alacaklının zamanaşımı süresi içerisinde takibin devamını sağlayıcı işlemler yaptığı anlaşıldığından, dosya kapsamı ve delil durumu değerlendirildiğinde, istinaf olunan kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, istinaf sebep ve gerekçelerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun HMK.353/1- b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

      nin 2021/4045 esas sayılı dosyasında görüldüğünü, bu uygulamanın kanuna ve usule aykırı olduğunu, faiz şikayeti incelenirken aynı mahiyette inceleme ile karşı dava konusu aşkın zararın belirlenmesinin mahkemeye yük getirmeyeceğini, faiz tartışmalarının anlamsız olduğunu, bu sebeple TBK'nın 122/2. maddesi gereği işlem yapılması gerektiğini belirterek tefrik olunan istinaftaki davanın bu dava ile birleştirilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı/borçlunun başvurusu, faiz yönünden ilama aykırılık şikayeti olup, davalı alacaklı cevap dilekçesi ile karşı dava açtığını belirtip, karşı dava olarak alacaklarının değer kaybının TBK'nın 122/2. maddesi uyarınca belirlenerek takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı istinaf başvurusunda, davacının şikayeti bakımından verilen karara yönelik bir istinaf sebep ve gerekçesi göstermemiştir. Davalının istinafı, karşı davanın tefrik edilmesinin hatalı olduğu nedenine dayalıdır....

      Takip dosyası incelendiğinde; 15.10.2010 keşide tarihli çeke dayalı başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde, örnek 10 ödeme emrinin 28.05.2011 tarihinde borçlu tarafa tebliğ edildiği takibin kesinleştiği, şikayetçi borçlunun 26.09.2013 tarihinde, 01.06.2012 - 09.01.2013 tarihleri arası icra takip işlemi yapılmadığını ileri sürerek zamanaşımı şikayetinde bulunduğu, şikayetin halen derdest olduğu görülmektedir....

        İş Mahkemesi'nin ilamına dayanarak icra takibi başlattığını, takibe konu alacağı tahsil ettiğini, daha sonra dayanak ilamın Yargıtay'ca bozulduğunu ve bozma sonrası davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın henüz kesinleşmediğini, buna rağmen alacaklı tarafça .... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2014/2897 Esas sayılı dosyası ile ödenen paraların iadesi için müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, İİK'nun 40. maddesi gereğince icranın iadesi için öncelikle kararın kesinleşmesi gerektiğini bu nedenle takibin iptalini talep etmiştir. Mahkeme'ce, bozmadan sonra kesinleşmiş karar bulunmadan icranın iadesinin istenemeyeceği gerekçesi ile takibin iptaline karar verilmiş; hüküm, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kural olarak, İİK'nun 40. maddesi gereğince bir ilamın nakzı icra muamelelerini olduğu yerde durdurur....

          Şikayet süresinde satış istenmemesi nedeni ile takibin düşmesine ilişkin bulunduğundan bu şikayeti incelemeye yetkili mahkeme İİK'nun 4. maddesi hükmüne göre takibin yapıldığı yer icra dairesinin bağlı olduğu Bozüyük İcra Hukuk Mahkemesidir. O halde, işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile yetkisizlik yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            UYAP Entegrasyonu