İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı T4 vekili dilekçesinde özetle; sırasına itiraz edilen icra takibinde asıl alacak tutarı 65.893,00 TL olup mahkemece verilen kararın istinafa tabi olduğunu, mahkemece kesin karar verilmesi başlı başına hukuka aykırı olduğunu, usule ilişkin beyanları: davacı dava dilekçesinde maaş haciz sırasına itiraz ettiğini belirterek sıra cetveline itiraz davası açtığını, ön inceleme aşamasında da davacı, açmış olduğu davanın muvazaa sebebiyle sıra cetveline itiraz davası olduğunu belirtmiş ve ön inceleme zaptı imzalanmış, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında davacı tarafça, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı ile hareket ettikleri ileri sürülmekte olup, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, kural olarak, davalı alacaklıda olduğu açıkça ortada olduğunu, istisnai durumlarda ispat yükü yer değiştirir...
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır. Davalı cevabında bedeli paylaşıma konu aracın borçlu tarafından kendisine satıldığını, bir müddet sonra geri alındığını ve arada düzenlenen sözleşme gereği satış bedelinin bir kısmının nakit olarak ödenip, kalanı için icra takibi yapılarak araç üzerine teminat maksatlı haciz konulduğunu; muvazaalı bir durum bulunmadığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır. Davalı vekili davacının alacağının da muvazaalı olduğunu; müvekkili ile borçlunun, borcun verildiği tarihte ortak olmayıp, sonradan ortak olduklarını, takibin daha sonra yapıldığını; borçlunun alacaklı vekili hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, meskeniyet iddiası ileri sürdüğünü, menfi tesbit davası açtığını, bedelsiz kalmış senedi takibe koymaktan suç duyurusunda bulunduğunu ancak bu konuda takipsizlik kararı verildiğini; davalı ile borçlu arasındaki bu işlemlerden de alacağın gerçek olduğunun anlaşıldığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü alacağına itiraz edilen davalı alacaklıya ait olduğu, davalı alacaklı alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını takipten önce düzenlenmiş ve birbirini teyid eden usulüne uygun delillerle ispatlaması gerektiği, davalı alacaklı ise sadece rehine konu aracın kendisi tarafından kullanıldığına dair adına kesilen trafik ve cezalarına ilişkin tutanaklar ile araç muayenesine ilişkin deliler sunmuş olduğu, davalı alacaklı lehine rehnin ihtar kararının borçluya tebliğinden bir gün sonra verildiği tespit edildiğinden, davalı alacaklı alacağını gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını takipten önce düzenlenmiş ve birbirini teyid eden usulüne uygun delillerle ispatlayamadığından araç üzerine konulan rehinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir....
Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir." şeklinde belirtildiği üzere muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasında ispat yükü davalı alacaklıdadır ve borcun doğum tarihinin tespiti uyuşmazlığın çözümü için oldukça önemlidir.Yargıtay kararı ışığında İİK 142. maddesi gereğince düzenlenen bir sıra cetvelinde sıra cetveli içeriğinin ve dahil alacağın muvazaalı olduğu yönündeki davanın genel mahkemece ispat yükü muvazaalı olduğu iddia edilen davalıda olduğu, davalının ilk defa istinaf dilekçesinde dile getirdiği hususlarında istinaf aşamasında değerlendirilemeyeceği, nedenle kararın doğru istinaf nedenlerinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır....
MAHKEMECE: "Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin, borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/4174 Esas, 2019/3990 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü alacağına itiraz edilen alacaklıya düşer. Alacaklı alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını takipten önce düzenlenmiş ve birbirini teyit eden usulüne uygun delillerle ispatlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir....
Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır....
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davada ispat yükünün davalı tarafta bulunduğunu, davalı alacaklının takibinin dayanağının senet olmasının muvazaa iddiasını bertaraf etmeyeceği, senedin taraflar arasında her zaman düzenlenebileceği, davalı tarafından alacağın muvazaalı olmadığı konusunda herhangi bir delil ileri sürülmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. ...) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir. ...) Dava, davalının alacağının muvazaalı olduğu iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz istemine ilişkindir....
, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulmasının, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar olmadığı, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu, davalı alacaklının alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamasının gerektiği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, senetler, faturalar ve çeklerin ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakatı bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanına...