Mahkemece, uyulan Hukuk Genel Kurulu bozma ilamı ve dosya kapsamına göre; davada menfi zarar talep edildiği, davacının önceki davada verdiği ....03.2004 tarihli ıslah dilekçesi ile tek taraflı fesih hakkını kullandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin münfesih olduğu konusunda tereddüt bulunmadığı, ancak bu nedenle oluştuğu iddia edilen zararın davacı tarafça ispatlanması gerektiği, sözleşme gereği sökülen ağaçların zarar olarak gösterilmesinin mümkün olmadığı, sözleşme gereği yapılan işlerin kaldırılması için yapılacak masrafın zarar olduğunun söylenebilmesi için davacının bu nedenle aynı koşullarda arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapmasına engel olma durumunun ve elde edeceği menfaatin bu nedenle azaldığının ortaya konulması gerektiği, ancak davacı tarafça böyle bir olay bildirilmediği, sadece taşınmazda yapılan işin kaldırılma bedelinin tazminat olarak talep edildiği, sonuç olarak oluşmuş ve talep edilebilecek bir menfi zarar bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir...
Ancak davacı tarafın arsa maliki ile anlaşma sağlanmadığı gerekçesi ile sözleşmenin feshini talep ettiği, sözleşme ilişkisi kurulması ve devamında basiretli bir tacir gibi davranmayarak sözleşmenin feshinde haksız olduğu kanaatine varılmıştır. Sözleşmenin haksız feshi halinde TBK’nın 125. maddesi uyarınca davalı yüklenici menfi zararlarının ödetilmesini de isteyebilir. Menfi zarar uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Sözleşmenin iptali, menfi tespit Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı sözleşmenin iptali ve menfi tespit davasına dair karar Dairemizin 09.09.2013 gün ve 10062-12003 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmesi üzerine bu defa davalı tarafından yasal süresinde karar düzeltme isteminde bulunulmuş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Mahkemenin kararında ve Yargıtay ilamında yazılı sebeplere göre 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 440.maddesinde yazılı hallerden hiçbirine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE ve aynı Yasanın 442.maddesi gereğince takdiren 226.00.-TL para cezası ile aşağıda yazılı harcın karar düzeltme isteyenden alınmasın, 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. "Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir....
Kök ve ek rapor oluşa ve dosya kapsamına uygun bulunarak hükme esas alınmıştır. DEĞERLENDİRME: Dava, alt taşeronluk sözleşmesinin haksız feshi nedeni ile zararın tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasında bir yıl süreli 12/12/2017 tarihli sözleşme ile Polatlı Belediyesi hudutlarında kaynakta ayırım geri kazanım projelerinin belediye ve yetkilendirilmiş kuruluş ile belirlenen program doğrultusunda yürütülmesi amacıyla toplama, taşıma, ayırma ve satış işlemleri için alt yüklenici sözleşmesi yapıldığı, davacının sözleşmenin haksız feshi iddiası ile uğradığı zararın tazmini amacıyla eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır. Davacı yan dava dilekçesinin içeriğinde, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile satılan katı atıklarının bedelinden mahrum kaldığını, işi yerine getirmek için yaptığı harcamalar ve aldığı araçların satımında zarara uğradığını açıklamış, sonuç olarak müspet zarar talebinde bulunduğunu bildirmiştir. Sözleşmenin devam etmediği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir....
Davacının menfi zarar kalemlerinin değerlendirilmesi için öncelikle dava konusu yapılan 6 kalem hakkında ne miktarda istekte bulunduğunun davacı vekiline açıklattırılması, diğer bir ifadeyle 30.000,00 TL'nin zarar kalemleri arasında paylaşımının belirlenmesi, bundan sonra da dava konusu yapılan altı kalem hakkında bilirkişilerden her kalemin kabul ve red nedenini gösterir rapor alınması sonucuna göre değerlendirme yapılıp hüküm kurulması zorunludur. Mahkemece 30.000,00 TL'nin menfi zarar kalemleri arasındaki paylaşım davalıdan istenmeden, bilirkişi rapor ve ek raporlarına dayanarak ve bütün kalemleri ayrı ayrı değerlendirir rapor alınmadan yazılı şekilde iş sahibinin menfi zarar isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır....
Uyuşmazlığın; Taraflar arasında tek elden dağıtım sözleşmesi imzalanmış olup, davalının bu sözleşmeye 20/01/2023 tarihinde fesih ihbarında ve cevap dilekçesinde yazılı nedenlerle fesih etmesi nedeniyle, bu feshin haklı mı haksız mı olduğunun tespiti, fesih haksız ise davacının 03/08/2023 tarihinde sunduğu dilekçesindeki 5 kalem menfi zarar kalemini isteyip isteyemeyeceği - isteyebilecek ise miktarının tespiti, yine bu talep dilekçesinde 2 kalem halinde müspet zarar ve 2 kalem halinde munzam zarar talep edilmesi nedeniyle davacının dilekçesindeki müspet zararları ve munzan zararları isteyip isteyemeyeceği, isteyebilecek ise miktarlarının tespiti ayrıca aynı anda menfi hemde müspet zararın talep edilmesinin mümkün olup olmadığı, menfi ve müspet zarar birlikte istenemeyecek ise dava konusu itibarı ile davacının menfi zarar mı yoksa müspet zarar mı isteyebileceği ve miktarları ile davacının manevi zararının bulunup bulunmadığının tespiti noktalarında toplanmaktadır....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili 03/11/2020 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Gerek menfi zararının hesaplanması ve gerekse müspet zarar açısından alınan araç ve gereçlerdeki değer kaybı açısından alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, yeniden yargılama yapılması talebinin yerinde görülmediği takdirde; sözleşmenin davalı tarafça 3 yıl, 317 gün önceden feshedilmesi nedeniyle bilirkişilerce tespit edilen araç ve gereçlerdeki değer kaybı olarak tespit edilen 87.400,00- TL müspet zararın reddinin doğru olmadığını beyan ederek talep edilen müspet ve menfi zarar hesaplarının denetlenebilir halde yeniden inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere dosyanı mahkemesine iadesine, dosyanın iadesi talebinin yerinde görülmediği takdirde menfi zarar olarak hüküm altına alınan 26.065,45- TL yönünde verilen kararın onanmasına, müspet zarar açısından hüküm mahkemesinin red kararının kaldırılarak, müspet zarar olarak tespit edilen 87.400,00- TL' nin 13/02/2017 sözleşmenin...
Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....
TBK'nun 112. maddesi kapsamında tazmini istenilen yani sözleşmeden doğan zarar, müspet yahut menfi zarar olabilir. Müspet zarar, borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının malvarlığı ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Müspet zarar ise alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur. Bu halde sözleşme ortadan kalkmamakta yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir. Menfi zarar ise uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır....