"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki asıl ve birleşen maddi ve manevi tazminat, tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü....
Her ne kadar, “sözleşmenin feshine ilişkin” muarazanın önlenmesi konusunda açılan dava, davacı yararına sonuçlanıp, kesinleşmişse de, davacı eczacının, “tahrifat yapılmış reçeteleri kuruma fatura ettiği” sabit olup, davalı kurumun, sözleşmenin feshini düzenleyen yukarıda belirtilen hükme aykırı davranıldığı gerekçesi ile sözleşmeyi feshetmesinde, tazminat ödemesini gerektiren kusurlu bir davranışı bulunmamaktadır. Fesih hakkının kötüye kullanıldığından da söz edilemez....
Her ne kadar, “sözleşmenin feshine ilişkin” muarazanın önlenmesi konusunda açılan dava, davacı yararına sonuçlanıp, kesinleşmişse de, davacı ..., “tahrifat yapılmış reçeteleri kuruma fatura ettiği” sabit olup, davalı kurumun, sözleşmenin feshini düzenleyen yukarıda belirtilen hükme aykırı davranıldığı gerekçesi ile sözleşmeyi feshetmesinde, tazminat ödemesini gerektiren kusurlu bir davranışı bulunmamaktadır. Fesih hakkının kötüye kullanıldığından da söz edilemez....
Davacının ikinci kademedeki tazminat talebine yönelik temyiz itirazına gelince; Kural olarak, özel hukuk alanında borç ilişkisi ya sözleşmeden yada yasaların açıkça hükme bağladığı konularda kanundan doğar. Sözleşmeden doğan hak ve borçlar ancak onun taraflarına karşı ileri sürülebilir. Somut uyuşmazlıkta; 22.10.2001 günlü “inşaat sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin tarafları; davalı yüklenici ... ile dava dışı ..., sözleşmenin işveren tarafı ise yine dava dışı ancak davacının babası olduğu anlaşılan ... ...’tır. Görülüyor ki, ne sözleşmenin ne de sözleşme içeriğinin tarafı olmayan davacı ...’ı sözleşme ile bağlı saymak imkanı yoktur. Kaldı ki, aynı kurala HUMK.nun 299.maddesinde de değinilmiş, imzası ikrar veya mahkemece onun olduğuna hükmolunan senedin ancak imza eden ile mirasçıları hakkında geçerli olacağı üçüncü kişiler hakkında hüküm ifade etmeyeceği kuralı getirmiştir....
Davacı da davalılar arasında düzenlenmiş arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu kanıtlayamamış ve 6.2.2007 tarihli dilekçesinde ellerinde arsa maliki ile ... arasında düzenlenmiş her hangi bir sözleşmenin bulunmadığını bildirmiştir. Arsa maliki ... ile ... arasında arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğu kanıtlanamadığından, ...’nin arsa payı devri sözleşmesinden kaynaklanan kişisel bir hakkının bulunduğu düşünülemeyeceğinden davacının da yüklenicinin halefi olarak kişisel hakkı temellük ettiği iddiasına dayanarak bu hakkını arsa sahibine karşı ileri sürme olanağı yoktur. Bu nedenle, tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin hüküm altına alınması doğru görülmemiştir. Ancak; davacı kademeli olarak tazminat isteminde bulunmuştur. Davacının bu istemi değerlendirilerek sonucuna göre ve bu isteme ilişkin olarak karar verilmesi gerekir....
Düzenleme şeklindeki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin yapılması ile arsa sahibi edimini yerine getirmiş olup, arsa sahibince sözleşme feshedilmemiş, sözleşmenin ifasını beklemektedir. Diğer yandan 08.04.2011 tarihli davalıların imzasını içeren beyanın, 04.06.2010 tarihli sözleşmedeki, sözleşmenin feshi halinde arsa sahibinin yüklendiği tazminat yükümlülüğünü amaçlayan garantörlük sözleşmesi olduğu açıktır. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 04.06.2010 tarihli protokoldeki yükümlülükler arsa sahibince yerine getirilip, sözleşmenin arsa sahibince feshi de söz konusu olmadığından arsa sahibinin protokolden kaynaklanan borcu bulunmadığından, edimi yüklenen davalı K.. C..'ın da sorumlu olduğu bir miktar bulunmamaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki birleşen sözleşmenin iptali, tapu iptali ve tescil, tazminat davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R- Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile davalı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşmeyi imzaladığı sırada sözleşmenin içeriğini anlayamayacak derecede yaşlı olduğunu, sözleşmeyi oğlunun baskısı ile okumadan imzaladığını, sözleşmeye rızasının bulunmadığını ve hataya düşürüldüğünü, ayrıca sözleşmeden itibaren on bir aylık bir süre geçmesine rağmen davalının inşaatla ilgili hiç bir girişimde bulunmadığını ileri sürerek, 23.09.2004 tarihli sözleşmenin feshini talep ve dava etmiştir....
atmasının önlenmesine ve sözleşme nedeniyle uğranılan zararın şimdilik 30.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; yargılama aşamasında tazminat taleplerini atiye bıraktıklarını belirterek ıslah dilekçesiyle sözleşmenin feshine de karar verilmesini talep etmiş; birleşen davada, taleplerin haksız olduğunu savunarak, birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere ... kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. ... ile davalılar vekili ... Altınsoy'un gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, taraflar arasında 09.08.2003 tarihinde imzalanan hizmet sözleşmesini ve sözleşmeye ek ücret sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, sözleşmenin 6. maddesinin davalılar tarafından ihlal edildiğini bu nedenle ücretin tamamının muaccel hale geldiğini iddia etmiştir....
Davalılar vekili, davacı ile davalı müvekkili şirket arasında imzalanan kira sözleşmesinde diğer müvekkilinin kefil olarak imzası olduğunu, müvekkilinin kiralananı bir süre kullandıktan sonra ekonomik nedenlerle işyerini kapatmak zorunda kaldığını, müvekkilinin sözleşmenin devamı süresince edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacının herhangi bir zararı doğmadığını, davacının işyerini dava dışı bir firmaya kiraya verdiğini öne sürerek davanın reddi ile % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında akdedilen sözleşmede, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca davalı kiracının sözleşmeyi fesih ettiği, en az (6) ay önceden davacı kiralayana bildirmediği için cezai şarttan sorumlu olduğu TTK.nun 24. maddesi uyarınca cezai şartın tenkis edilmesine ilişkin talebinin de yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davacının tazminat talebinin ise reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir....