Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Tandoğan, Hâluk: Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul, 2010, s. 426). Örneğin, davacı davalının sözleşme gereği kabul ettiği fiyattan malı alamayınca başkasından ve daha fazla fiyatla almak zorunda kalması hâlinde bu iki fiyat arasındaki fark onun müspet zararıdır. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir deyişle, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427).Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur....

    Çünkü sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Menfi zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir. Sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler: harçlar, posta giderleri, noter ücreti gibi; sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar; sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar: gönderilen şeyin yolda kaybolması gibi; sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar; hükümsüz sayılan sözleşmeyle satın alınan şey, örneğin o zaman başkasından 100 liraya alınabilirken şimdi 120 liraya alınabilmesi; başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar; dava masrafları. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder. (Bkz....

    Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme halinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Somut olayda; taraflar arasında baz istasyonunun kurulmasına ilişkin kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır....

      Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davacı arsa sahiplerince dava dilekçesinde asıl talep olarak sözleşmenin ifası kapsamında yapılan bloklardan sekiz adet bağımsız bölümün tapu kayıtlarının iptâl ve tescili mümkün olmaması halinde teminat talep edilmiş olup 6098 sayılı TBK'nın 125/II. maddesi gereğince borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararlarının giderilmesini istememiş olmasına, yüklenici kooperatifin temerrüdü ve sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından, ayrıca sözleşmenin feshine yönelik dava açmalarının mümkün bulunmamasına göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 2.037,00 TL duruşma...

        Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." denilmiştir. Somut olaya gelince; davacı-karşı davalı yüklenici, edimlerin sözleşmede belirlenen iş programa göre yerine getirilmediğini, davalı-karşı davacının işçilerin yurt dışında çalışabilmesi için gerekli prosedürü izleyerek yapılması gereken işlemleri yaptırmadığını, işçileri kaçak çalıştırdığını ve yurt dışındaki vergi mükellefiyeti işlemlerini tamamlamadığını belirterek davalı-karşı davacının sözleşmesini feshetmek zorunda kaldığını ve kusursuz olduğunu iddia etmektedir....

          Mahkemece, iddia, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmeyle 17.07.2010 tarihine kadar inşaatın anahtar teslimi eksiksiz olarak bitirilerek arsa sahibine teslim edileceğinin ve bu tarihte teslim edilmediği taktirde kira tazminatı ödeneceğinin kararlaştırıldığı, 27.04.2010 tarihinde yapı ruhsatı verilen inşaatta iskân ruhsatı bulunmadığı, inşaatın seviyesinin % 98 oranında olduğu, bir kısım bağımsız bölümlerde fiilen oturanların olduğu tespit edilmiş ise de taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesinde yapı kullanma ruhsatının alınmasını kapsayacak şekilde eksiksiz teslim olmadığından teslim tarihi ile dava tarihi arası davacıya teslimi gereken 9 daire için sözleşmenin 5. maddesi uyarınca, davacının toplam 71.455,50 TL kira tazminatı alacağının bulunduğu, davacının, seçimlik haklarından borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini talep ettiği, dolayısıyla, sözleşmenin feshini istemediği, ıslah talebiyle sözleşmenin devamını kabul ettiği...

            Sözleşmenin 19. maddesinde, bankanın üye iş yerinin kartla işlem gerçekleştirmemesi halinde sözleşmeyi derhal fesih hakkına sahip olduğu ve fesih halinde banka tarafından verilen tüm teçhizatların iade edileceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 20. maddesinde de sözleşmenin feshi halinde bankaca verilen maktu evrak, POS cihazı ve eklentilerinin, sağlam ve çalışır halde iki iş günü içeresinde bankaya iade edileceği, iade edilmemesi halinde belirlenecek değerlerinin sözleşmenin 7. maddesinde belirlenen temerrüt faizi ile birlikte iade edileceği belirlenmiştir. Sözleşmenin 7. maddesinde ise bankanın mevzuat gereğince tespit ettiği kredi faiz oranlarının temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın % 50'sinin ilavesi ile bulunacak temerrüt faizinin ödeneceği kabul edilmiştir. Davalının ticareti terk etmesi nedeniyle POS cihazının kullanmadığı sabittir....

              Davacı ile davalıların murisi arasında düzenlenen 4.9.2001 tarihli düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi resmi biçimde yapıldığı için geçerlidir.Davacı sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı uğradığı ... zararı davalılardan isteyebilir. Davacı talebinde taşınmazın sözleşme tarihindeki ... değerinin tespit edilerek ödetilmesini istemiştir. HUMK'nun 74.maddeye göre talebi ile bağlıdır. Mahkemece taşınmazın sözleşme tarihindeki rayiç değeri uzman bilirkişilerden alınacak raporla belirlenip bu miktara hükmedilmesi gerekirken yanlış değerledirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 2.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Birleşen davada davacı vekili, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde kira tazminatı kararlaştırıldığını, sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı zararın meydana geldiğini ileri sürerek 10.000,00 TL tazminat talep ve etmiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kooperatifin sözleşmeye yönelik inşaat ile ilgili herhangi bir faaliyette bulunmadığı, inşaat ruhsatı almadığı, inşaat ile ilgili temel atma kazı çalışması yapmadığının anlaşıldığı, diğer davalının kooperatif ile olan ilişkisi ve açıkça beyanlarında dava konusu payı hak ediş karşılığı aldığını beyan etmesi karşısında iyi niyetli olarak taşınmazdaki payı devraldığı iddiası yerinde görülmediği gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne, asıl davada sözleşmenin geriye doğru feshinin talep edilmesi karşısında kira talep edilemeyeceği gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir....

                  İSTİNAF NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Dava, eser sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında eser sözleşmesi olduğunu, yüklenicinin edimini tam olarak yerine getirmediğin ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise davanın yetkili Alaplı Mahkemesi'nde açılması gerektiğinden bahisle yetki itirazında bulunarak, esasa yönelik olarak da sözleşmenin gereği gibi ifa edilmesine rağmen iş bedelinin ödenmediği savunmasında bulunmuştur. Mahkemece yazılı gerekçe ile yetki itirazının kabulüne karar verilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu