Noterliği'nin 21.04.2006 tarih ve 21633 yevmiye sayılı Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzalandığını, müvekkili tarafından yapı ruhsatı alınması için yapılan girişimlerin ilgili belediye tarafından ruhsat işlemlerinin durdurulması sebebiyle sonuçsuz kaldığını ve 2010 yılı Nisan ayına kadar bu durumun devam ettiğini, ruhsat işlemlerinin yeniden başlamasından sonra yapılan başvuruların ise yol durumu ve yeni imar planı değişiklikleri nedeniyle sonuçsuz kaldığını, ortaya çıkan mücbir sebepler ile inşaata başlanamadığını, yaşanan bu süreç nedeniyle davalı tarafından gönderilen fesih ihbarına da itiraz edildiğini ileri sürerek, sözleşmenin davalı tarafından ifasını, sözleşmeye uyulmadığı takdirde müvekkilinin işbu inşaat için harcadığı 2.973,00 TL maddi tazminatın, sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı şimdilik 5.000,00 TL kazanç kaybının, 5.000,00 TL kaçırılan fırsat kaybından kaynaklanan tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte...
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Türk Borçlar Kanunu'nun 126. maddesi uyarınca ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir....
Asıl dava, taşıma sözleşmesinin ihlal edilmesi ve sözleşmeye aykırı olarak işin başkasına yaptırılması nedeniyle kazanç kaybının tespiti ile tahsili, birleşen dava ise, sözleşmeden kaynaklanan cezai şart ve sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan tazminat istemlerine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile, birleşen davanın reddine, asıl davanın ise, kabulüne karar verilmiştir. Ancak, birleşen davada davacı-asıl davada davalı tarafça, davalı taşıyıcının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediği, sevkiyatta aksamalar olduğu, taşımayı gerçekleştiren tırların Karayolları Trafik Yönetmeliği'ne aykırı yük taşıdığı gerekçesiyle trafikten men edildiği, taşıyıcının kusurlu ve sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği ileri sürülmüş ve bu kapsamda deliller ibraz edilmiştir....
Davacının iddiası yapılan iş bedelinin ödenmediği davalının savunması ise makinelerin ayıplı çalışarak kendisinin kar kaybına sebep olup sözleşmenin haksız feshinin de yeni makine nakliye bedeline mal olduğunu öne sürmüştür. Davalı her ne kadar davacının sözleşmede öngörülen süre kadar çalışmadığını öne sürse de davacının talebi ve buna dayanak faturaların çalışılan günler bazında hesaplandığı ve takibin de buna göre başlatıldığı anlaşılmaktadır. Ticari defterlere göre ise davalının davacıya 59.030,95 TL borçlu olduğu görülmektedir. Davalının savunması mahsup talebi üzerine kurulmuştur. Taraflar arasındaki ilişki bir sözleşme ilişkisi olduğundan sözleşmenin gereği gibi ifa edildiğini ispat külfeti davacıya, sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden ötürü bir zarara uğradığını ispat külfeti ise davalıya düşmektedir. Yani sırf sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemiş olması karşı tarafa bir tazminat hakkı kazandırmaz; ayrıca bir zarara uğranıldığının da ispatı gerekir....
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşmenin uygulanamasından dolayı davacı zararlarının karşılanması gerektiği, bu zararların yapılan taksit ödemeleri, evin yıkımı nedeniyle oluşan enkaz ve ağaç bedeli, sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan müspet zararı ile sözleşmede kararlaştırıldığı halde ödenmeyen kira bedeli olduğu rapor edilmiştir. Davalı temyiz dilekçesi ile birlikte kira ödemelerini içeren ... Büyükşehir Belediyesi Mali Hizmetler Başkanlığı'nın yazısını mahkemeye sunmuştur. Bilindiği gibi ödeme bir itiraz olup, yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür....
GEREKÇE: Davacı, davalı ile aralarında ... isimli ürünün Türkiye'de tek satıcı olarak pazarlanmak üzere düzenlenen 04/07/2013 yürürlük tarihli distribütörlük sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini belirterek yatırım harcamaları ve kazanç kaybından kaynaklanan maddi zararının tazminini talep etmiştir.TBK'nın 112. maddesine göre; borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse, borçlu kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Aynı kanunun 125. maddesi kapsamında ise; karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde bir tarafın temerrüde düşmesi halinde, diğer taraf sözleşmeden dönebileceği gibi borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararın giderilmesini isteyebilir. Sözleşmeden dönme halinde, alacaklı sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olabileceği gibi, menfi (olumsuz) zarar da olabilir....
MUHALEFET ŞERHİ Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davanın açıldığı İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesince genel yetkili mahkeme olan davalının ikametgahı ve sözleşmenin ifa yerine göre yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş, verilen karar süresinde davacı tarafça temyiz edilmiştir. HMK’nın 5. ve devamı maddelerinde yetki kuralları düzenlenmiş olup, 6. maddesi gereğince genel yetki kuralı gereğince yetkili mahkeme (veya icra dairesi) davalının, davacı açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yine aynı yasanın 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabilir. TBK’nin 89. maddesinde (dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 73. maddesi) gereğince borcun ifa yeri tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir....
Menfi zarar uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden, sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıya ortaya çıkar (Tandoğan, Türk Mesuliye Hukuku. sh. 427). Bu husus, mülga 818 sayılı BK'nın 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklının, sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra, tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan sözedilemez, istenilecek zarar menfi zarardır. Hukuk öğretisinde menfi-müsbet zarar ayırımının, adaletsizliklere yol açtığı ileri sürülerek, terk edilmesi önerilmektedir (Serozan, Sözleşmeden Dönme, sh. 630 vd.)....
Türk Borçlar Kanunu'nun 26.maddesi uyarınca taraflar sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleyebilir. İstinası ise TBK'nun 27.maddesidir. Sözleşme özgürlüğü, tarafların hem sözleşme yapıp yapmamaktaki özgürlüğünü hem de sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleme özgürülüğünü içerir. Her iki tarafın tacir olduğu dikkate alındığında tarafların sözleşmenin içeriğini serbestçe ve özgürce ve tedbirli bir tacir gibi belirledikleri kural olarak benimsendiğinden, taraflar özgür iradeleriyle düzenledikleri sözleşme hükümleriyle bağlıdır. TBK'da borcun ifa zamanına ilişkin "diğer sürelerde vade" başlıklı 92.maddesine göre "Bir borcun veya taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda ifası gerekiyorsa, ifa zamanı aşağıdaki biçimde belirlenir: 1. Gün olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur....
Sözleşmenin ifasından vazgeçerek bağımsız bölüm bedelinin talep edilebilmesi için tüm arsa sahiplerinin davada taraf olmaları gerekir. Davada bu zorunluluk yerine getirilmeden hüküm kurulması bu nedenle doğru olmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; sözleşmede imzası bulunan dava dışı tüm arsa sahiplerinin bu davaya muvafakatlarının sağlanması veya davaya dahil ettirilmesi suretiyle işin esasına girilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmasından ibarettir. Öte yandan; sözleşme kooperatif ile yapıldığına göre sözleşmenin tarafı olan kooperatif yerine kooperatifin temsilcisi gerçek kişilerden tahsile karar verilmesi de kabul şekli yönünden isabetli görülmemiştir....