Satış vaadi sözleşmesi geçerli olmakla birlikte davanın açıldığı tarihte davalı vaat olunan taşınmazın maliki olmadığından aynen ifa mümkün değildir. Kural olarak, borcun ifa edilmemesi borçlunun sorumluluğunu meydana getirir ve borcun ifa edilmemesinde kusurlu kabul edilir. Bu durumda, vaat alacaklısı davacı aynen ifa yerine B.K. 96. ve devamı maddeleri uyarınca tazminat talep edebilir. Buradaki tazminat, alacaklının müspet zararıdır. Müspet zarar ise, alacaklının gereği gibi ve vaktinde olan ifaya taalluk eden menfaatine tekabül eder. Yani borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyet ile mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki farktır. Diğer bir ifadeyle müspet zarar aktin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Somut olayda, davacı 09.04.1991 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır....
Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Somut olayda, sözleşmenin ifasının mümkün olmadığından bu müspet zarara ilişkin talebin reddine yönelik karar dosya kapsamına uygundur....
Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanununun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar; sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından, müspet zarar ise; ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr....
TBK'nın, "Seçimlik Haklar" kenar başlıklı 125 ... maddesi şöyledir; "Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden ... zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir." g. TBK'nın, "Borçlunun temerrüdü" kenar başlıklı 117 nci maddesi şöyledir; " Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer....
Davacı, davalı arsa sahibinden harici sözleşme ile daire satın aldığını, davalı tarafından sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini öne sürerek, sözleşmenin 9.maddesi gereğince ödediği bedel ile, sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zarar toplamı olan 5.000.000.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, harici sözleşme hükümlerine göre satış bedelinin iade edilmeyeceğini öne sürerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının sözleşmeye aykırı davrandığı,ayrıca bu sözleşmenin geçersiz olduğu gerekçesiyle davalıya ödenen 1.096.000.000 liranın tahsiline karar verilmiş;hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davalı arsa sahibiyle davacı arasında yapılan 7.9.1992 günlü sözleşme haricen düzenlenmiştir. BK.nun 213....
Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar: sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482). Somut olayda; Davacı haklı fesihe dayanarak taşınmazı tahliye ettiğini belirterek tahliye nedeniyle müşterilere yapılan iadelerin tahsilini talep etmiş, mahkemece davacının talep edebileceği alacak kalemlerinin hesaplanması amacıyla alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 24.044TL'nin tahsiline karar verildiği görülmüştür....
TBK.m.112 ile, “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. TBK.m.125 ile, “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme halinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler....
Borçlu direnimi nedeniyle sözleşmeden dönülmesi (BK m. 106. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi) üzerine taraflar, BK'nın 108/I. maddesi uyarınca ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Ancak, karşısındaki kişiye güvenerek sözleşme akdetmiş olan ve haklı durumda bulunan tarafın, bu sözleşmenin karşı tarafça yerine getirilmemesinden kaynaklanan hayal kırıklığının yanında ayrıca, malvarlığında da eylemli bir azalma meydana gelmektedir. İşte, bu eylemli azalmaya, olumsuz zarar (negative interesse) denilir. Bu zararın tazminine ilişkin yasal dayanak, aynı maddenin ikinci fıkrasında (BK m. 108/II) düzenlenmiştir. Olumsuz zarar; sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır....
Davacı eldeki dava ile, davalı tarafından iade edilen kapora bedeli yönünden, ödeme ile dava tarihi arasındaki faiz kaybını, sözleşmenin kurulması için yapılan ekspertiz, emlakçı giderleri, yine taşınmazın alımı için satması gereken diğer gayrımenkullerinin satışından kaynaklanan zararlarını talep etmiş, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğunu, bu durumda davacının ancak ödediği bedeli talep edebileceği, ödenen bedelin iade edildiği, diğer zararlarını isteyemeyeceği gibi manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir. Genel itibariyle müspet zarar sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararı, menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından kaynaklanan zararı ifade etmektedir.(HGK’nun 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. 2010/427 K.)....
ın temyiz itirazlarına gelince; bu davacı, davalı ile imzalanan 29.12.1995 tarihli sözleşmenin tarafı olup, sözleşmenin ifa edilmemesinden veya dava konusu olayda olduğu gibi ayıplı ifasından doğan alacak haklarını sözleşmeye dayanarak talep edebileceğinden davacı sıfatı bulunmaktadır. Bu nedenle ... açtığı davanın da esasının incelenerek sonuçlandırılması yerine husumet yokluğundan dolayı reddi doğru olmamıştır. Davalı şirketin diğer temyiz itirazları incelendiğinde; davacı ... dahil bu davada tahsili istenen miktar 7.000,00 TL'dir. Mahkemece Yaşarı'ın açtığı dava reddedildiğine göre kabul şekli bakımından ... payına düşen miktar düşülerek kalanına hükmedilmesi gerekirken talebin tümünün tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır. Karar belirtilen sebeplerle bozulmalıdır....