Dosyanın incelenmesinde davalı arsa sahibi tarafından sözleşmenin feshi amacıyla ikame olunan davanın reddolunduğu ve bu kararın 20.01.2009 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Kararın kesinleşmesini müteakiben yüklenici tarafından arsa sahibine 16.04.2009 tarihli ihtarname keşide edilerek taşınmazın tahliyesi talep edilmiştir ve arsa sahibi tarafından 19.09.2011 tarihinde yeni bir yüklenici ile sözleşme yapıldığı anlaşılmıştır. İkinci sözleşme tarihine kadar arada bir işin yapılmadığı gözetilerek yüklenicinin de müspet ve menfi zarar istemekle bu davayı açarak fesih iradesi gösterdiği, arsa sahibinin 19.09.2011 tarihinde yeni bir yüklenici ile sözleşme yaptığı ve fesih iradelerinin birleştiği göz önünde bulundurulduğunda fesihte kimin haklı olduğu uyuşmazlığın çözümünde önem arz etmektedir....
Davacı vekili, müvekkili işletmeye ait çay ocağının 20.3.1997 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalıya kiralandığını, davalının şartnamede belirtilen esaslara uymayarak kiralananı lokanta gibi işlettiğini, alkollü içkiler ve bakkaliye ürünleri sattığını, kiralananın farklı kişiler tarafından işletildiğini, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini, fesih bildiriminin davalıya adresten ayrılma nedeni ile tebliğ olunamadığını öne sürerek kiralananın tahliyesini istemiş, davalı vekili yıllık kira bedeline göre Sulh Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğunu, işletmece düzenlenen tutanakların mesnetsiz ve çay ocağının bizzat müvekkili tarafından çalıştırıldığım, davalının reddini savunmuştur. Borçlar Kanununun 256. maddesinde hükme bağlanan ve uygulamada akde aykırılık olarak adlandırılan akdin feshi ve kiralananın tahliyesi davasından önce kiralayan tarafından davalı kiracıya aykırılığın giderilmesi için uygun bir süre verilmesi ve bu süre sonunda davanın açılması gerekir....
Sözleşmenin hususi şartlar kısmının 8. maddesinde taraflar bir aylık feshi ihbar süresi getirerek bu süreyi bir ay olarak kararlaştırmışlardır. Bu durumda mahkemece yeniden kiraya vermek için gereken makul sürenin bir ay olarak kabulü gerekir. (Yargıtay 3. HD 11/03/2019 tarih ve 2017/5974 E 2019/1874 K) Somut olayımızda; Taraflar arasında imzalanan 25/06/2015 tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin hususi şartlar 2. Maddesinde kiracının 30 gün evvelden haber vererek dilediği zaman taşınmazı tahliye edebileceği kararlaştırılmıştır. Taşınmazın tahliye tarihi olarak daha önceden taraflar arasında görülen kira alacağına ilişkin davada, keşif tarihi olan 08/12/2017 tarihi tahliye tarihi olarak tespit edilmiş, bu karar dairemiz istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiş olup, tahliye tarihi olarak bu tarih kabul edilmesinde, davalının takas talebinin reddine karar verilmesinde ve sair hususlarda bir isabetsizlik yoktur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Devremülk sözleşmesinden cayma nedeniyle sözleşmenin feshi ve verilenlerin iadesi istemine istemine ilişkin olarak açılan davada ... 6. Tüketici ile ... 3. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, devremülk sözleşmesinden cayma nedeniyle sözleşmenin feshi ve verilenlerin iadesi istemine ilişkindir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Devremülk sözleşmesinden cayma nedeniyle sözleşmenin feshi ve verilenlerin iadesi istemine istemine ilişkin olarak açılan davada ... 6. Tüketici ile ... 3....
Davacı, dava konusu kiralananı 19/02/2014 tarihinde iktisap etmiş olup 03.03.2014 tarihinde keşide etmiş olduğu noter ihtarı ile de dava konusu kiralananı 19.02.2014 gününde iktisap ettiğini ve işyeri ihtiyaç nedeniyle kiralananı tahliye etmesini muhatap davalıya bildirmiş ve ihtarname 06.03.2014 tarihinde tebliğ olunmuştur. Davacı vekili, dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazın da bulunduğu binanın tamamının avukatların mesleki ,kültürel ve sosyal faaliyetlerde yardımlaşma ve dayanışmasını temin amacıyla Ankara Barosuna tahsis edilmek üzere Türkiye Barolar Birliği tarafından satın alındığını , taşınmaza müvekkilinin ihtiyacı olduğunu belirterek taşınmazın tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur....
Sözleşmenin feshedildiği tarihten sonraki döneme ilişkin varsa kira bedeli öncelikle kiracıdan alınacak tazminata mahsup edilir.” hükmü gereğince 2886 sayılı yasanın 62.Maddesi gereğince kira sözleşmesi idarece feshedildiğini, ilgili sözleşmenin 10.Maddesinde: “kiracı kira sözleşmesinin bitiminde derhal, sözleşmenin feshi halinde tebligatı müteakip on beş gün içinde taşınmazı tahliye etmek zorundadır.Kiracı taşınmazı tahliye etmezse ,08/09/1983 tarihli 2886 sayılı Kanunun 75.Maddesine göre kiracının tahliyesi sağlanacaktır.” hükmü gereğince yapılan işlemin usul yasa ve dosya kapsamına uygun olduğunu, Sözleşmenin feshi ve hastane kantin alanının boşaltılmasına ilişkin tebligata rağmen, 48 gün boyunca davalı tarafından hastane kantininin işgal edildiğini 2886 Sayılı Devlet İhale Kanunu 75. maddesi "Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz(1) malların, gerçek...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi KARAR TARİHİ :30.12.2009 ÜÇÜNCÜ ŞAHIS : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, 2887 Sayılı Yasanın 75. maddesi uyarınca sözleşme süresinin sona ermesi ve ihtiyaç nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 28.09.2001 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli olup otopark niteliğindeki taşınmazın kiraya verilmesine ilişkindir. Olaya uygulanacak olan 2886 sayılı Devle İhale Kanununun 75/3. maddesinde, kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren, işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede hüküm varsa ona göre hareket edileceği öngörülmüştür....
Mevcut uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinde görülmesi için davaya konu sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi gerekli olmayıp, şekil şartına uyulup uyulmadığı hususunun tüketici mahkemesince tartışılarak bir karara varılması gerektiğinden, 6502 sayılı Kanun kapsamındaki uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73/5. maddesinde tüketici davalarının tüketicinin yerleşim yerinin bağlı bulunduğu mahkemelerde de açılabileceği hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, dava taraflar arasındaki devremülk sözleşmesinin cayma hakkı kullanıldığından bahisle sözleşmenin feshi ve verilenin iadesi istemine ilişkin olup, dava dilekçesi ve dosya kapsamından taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın, davanın ilk açıldığı yer mahkemesi olan Adana 2. Tüketici Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
mezarlık altında bulunması ve kirlenmeye açık olması gibi nedenlerle alternatif yerlerin değerlendirmeye alınmadığını taşınmazın kamulaştırılmasının kamu yararı gereği olduğunu, eğer taşınmazın tahliyesi kararı uygulanır ise bölgede içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanamayacağını, kamu zararlarına yol açacağını, bölgenin alternatif bir sondajının bulunmaması, sondaj araştırmalarının en erken birkaç yıl sürmesi ve ilgili sondajların açılmasının ve faaliyete geçirilmesinin de maliyet, zaman ve külfet arz etmesi nedeniyle bölgenin içme suyu ihtiyacı karşılanamayacağından taşıma su hususunun dahi gündeme gelebileceğini, insan sağlığı için elzem olan su ihtiyacının karşılanmaması halinde bölgede salgın hastalık riski doğacağını, bu durumun telafisinin mümkün olmadığını belirterek konunun değerlendirilmesini ve tedbir kararı verilmesini talep etmiştir....