Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda da, davalının hak sahipliğinin mülga 2510 sayılı İskan Kanunu′ndan kaynaklandığı tartışmasız olduğundan davanın reddi gerektiği kanaat ve görüşüne varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

Dosyanın incelenmesinden, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremler nedeniyle “… Merkez, … Mahallesi ,… Caddesi "adresinde bulunan konutunun ağır hasarlı olarak tespit edilmesi üzerine hak sahibi kabul edilen davacının, hak sahipliğinin 4.10.2007 tarihli Mahalli Hak Sahipliği İnceleme Komisyonu kararı ile iptal edildiği, anılan kararın 16.11.2007 gün ve … sayılı işlem ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylandığı, hak sahipliğinin iptaline ilişkin bu işlemlerin ekinde sunulan 11.12.2007 gün … sayılı işlemle, davacının kalıcı konuttan tahliyesinin istenilmesi üzerine, bakılan davanın açıldığı, dava dilekçesinde işlemin, Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu kaydının iptali davası açılması üzerine öğrenildiğinin belirtildiği, İdare Mahkemesince, ara kararı ile davalı idareden hak sahipliğinin iptalinin bildirimine ilişkin 11.12.2007 gün ve … sayılı işlemin davacıya tebliğ edildiği tarihinin sorulması üzerine, ara kararı cevabında anılan işlemin davacıya aynı gün elden...

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili 28/7/2010 tarihli dilekçesi ile Çamköy 130 parselin sınırlarının belirlenmesi sırasında 57 parsel sayılı taşınmaza tecavüz edildiğini belirterek Çamköy 57 parsel ile 130 parselin sınırlarının yeniden tespitini ve davacının 130 parseldeki hak sahipliğinin belirlenerek kaydın güncelleştirilmesini ve tapu siciline tescilini talep ederek dava açmıştır. Mahkemece bu parseller hakkında kullanım kadastrosu ile ilgili tutanak düzenlenmediğinden davanın görevsizlik nedeniyle reddine, dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

      Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : SİGORTALININ AYLIĞA HAK SAHİPLİĞİNİN BELİRLENMESİ Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 30.01.2019 tarihli ve 2019/1 sayılı kararı, 31.01.2019 tarihli ve 30672 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.02.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6723 sayılı Kanun 23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun anılan kararına göre, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’ndan kaynaklanan davalar hakkında verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin görev alanı içerisine girmektedir....

        Davacının borçlanma işleminin geçerliliğine karşın, sözü edilen 6. madde uyannca yaşlılık aylığına hak kazanma koşulları arasında yer alan yurda kesin dönüş yapma koşulunun davacı yönünden gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak saptanıp, sonucuna göre karar verilmeliyken; mahkemece, bu yönde herhangi bir inceleme yapılmamış, fiilen çalışılan ve işsizlik yardımı alınan süreler dışlanıp, bu dönemler dışında aylığa hak kazanıldığı yönünde hüküm kurulmuştur. Davacının yazılı beyanına karşın, borçlanma başvurusu ve tahsis talep tarihlerinde yurda kesin dönüş yapmadığı, içeriği davacı tarafından da kabul edilen belgede yer alan bilgiler ışığında çekişmesizdir. Kesin dönüş, yabancı ülkedeki çalışma ilişkilerinin her yönüyle sona erdiritip, yerleşmek niyetiyle yurda dönülmesi ve ikametgahın Türkiye'ye nakli biçiminde gerçekleşmelidir....

          un herhangi bir ... kuruluşu kapsamında çalışmasının, aylık ve gelirinin olmaması dikkate alındığında 29/07/2003 tarih ve 4958 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik kapsamında bu tarihten sonra aylığa hak kazandığının kabul edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, davacılardan ...'un talebi değerlendirilirken 506 sayılı Yasanın 99/1. maddesinde yer alan “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıklar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar. Bu durumda olanların gelir ve aylıkları yazılı istek tarihini takibeden aybaşından itibaren başlar.” hükmü ile 5510 sayılı Yasanın 97/1. maddesinde “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazası, meslek hastalığı, vazife malullüğü ve ölüm hallerinde bağlanması gereken gelir ve aylıkların, hakkın kazanıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde istenmeyen kısmı zamanaşımına uğrar.” hükmü de değerlendirilmelidir....

            Mahkemece davanın kabulü ile, yurtdışı hizmet borçlanmasının geçerli sayılmasına, davacının yurtdışında çalışmadığı, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almadığı sürece yaşlılık aylığı kazandığının tespitine karar verilmiş, aylığa hak kazandığı tarih hüküm de gösterilmemiştir. Oluşturulan hükümde aylığa hak kazandığı tarih açıkça gösterilmediğinden hükmün infazı mümkün olmayıp bu durum, HUMK 389. (HMK. 297/2 maddesine aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Somut olayda; davacının 01.11.2000 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının mahkeme kararıyla tespit edilmesine rağmen Kurum tarafından 01.01.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Davacı aylığa hak kazandığı tarihle aylık bağlanan tarih arasında hak kazanıp da alamadığı aylık farklarının tahsilini istemektedir. Mahkemece, davacının davasının faiz alacağına yönelik olduğu ve ana parayı alırken çekince koymadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Hal böyle iken yapılması gereken, yargı kararı ile 01.11.2000 tarihinden itibaren hak kazanılan yaşlılık aylığı Kurumdan ay be ay sorularak, mahsup tarihine kadar geç ödemeden kaynaklanan yasal faiz alacağı hesaplanmalı (Kurumca bir ödemede bulunulmadığı göz önüne alındığında eldeki dava fazlaya ilişkin hakların saklı kalması niteliğindedir), 2002 Ocak ayından itibaren ödenen aylık tutarlarının belirlenerek ve belirlenen bu tutar mahsup edilerek faiz alacağının belirlenmesi gerekmektedir....

                Uyuşmazlıkta, davacının başvurusuna konu "hak sahipliğinin iptaline ilişkin bireysel işlemin yeniden değerlendirilmesi istemi"nin mülkiyet hakkına ilişkin bulunması nedeniyle 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında kural olarak her zaman idareye başvurabilmesi mümkündür....

                  Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında dava irdelendiğinde; sigortalıya ilişkin koşulların sigortalının ölüm tarihinde; hak sahibine ilişkin koşulların ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacının eşinin 01.10.2008 tarihinden sonra vefat ettiği, babasından dolayı ölüm aylığı alma açısından hakkı doğuran olayın eşin vefatı olduğu ve babasından dolayı hak sahibi sıfatını eşinin ölümü ile kazandığı, bu nedenle eşinin ölüm tarihinde yürürlükte olan ve uygulanması gereken 5510 sayılı Kanun'un 34 ve 54 üncü maddelerindeki düzenlemelere göre davacıya hem eşinden hem de babasından dolayı ayrı ayrı ölüm aylığı bağlanması mümkün olmayıp davacının çift aylığa hak kazanmasına olanak bulunmamaktadır. 24....

                  UYAP Entegrasyonu