Somut olayda da, davalının hak sahipliğinin mülga 2510 sayılı İskan Kanunu′ndan kaynaklandığı tartışmasız olduğundan davanın reddi gerektiği kanaat ve görüşüne varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Mahkemece davanın kabulü ile, yurtdışı hizmet borçlanmasının geçerli sayılmasına, davacının yurtdışında çalışmadığı, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almadığı sürece yaşlılık aylığı kazandığının tespitine karar verilmiş, aylığa hak kazandığı tarih hüküm de gösterilmemiştir. Oluşturulan hükümde aylığa hak kazandığı tarih açıkça gösterilmediğinden hükmün infazı mümkün olmayıp bu durum, HUMK 389. (HMK. 297/2 maddesine aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dosyanın incelenmesinden, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremler nedeniyle … Merkez, … Mahallesi ,… Caddesi "adresinde bulunan konutunun ağır hasarlı olarak tespit edilmesi üzerine hak sahibi kabul edilen davacının, hak sahipliğinin 4.10.2007 tarihli Mahalli Hak Sahipliği İnceleme Komisyonu kararı ile iptal edildiği, anılan kararın 16.11.2007 gün ve … sayılı işlem ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylandığı, hak sahipliğinin iptaline ilişkin bu işlemlerin ekinde sunulan 11.12.2007 gün … sayılı işlemle, davacının kalıcı konuttan tahliyesinin istenilmesi üzerine, bakılan davanın açıldığı, dava dilekçesinde işlemin, Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu kaydının iptali davası açılması üzerine öğrenildiğinin belirtildiği, İdare Mahkemesince, ara kararı ile davalı idareden hak sahipliğinin iptalinin bildirimine ilişkin 11.12.2007 gün ve … sayılı işlemin davacıya tebliğ edildiği tarihinin sorulması üzerine, ara kararı cevabında anılan işlemin davacıya aynı gün elden...
Somut olayda; davacının 01.11.2000 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının mahkeme kararıyla tespit edilmesine rağmen Kurum tarafından 01.01.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Davacı aylığa hak kazandığı tarihle aylık bağlanan tarih arasında hak kazanıp da alamadığı aylık farklarının tahsilini istemektedir. Mahkemece, davacının davasının faiz alacağına yönelik olduğu ve ana parayı alırken çekince koymadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Hal böyle iken yapılması gereken, yargı kararı ile 01.11.2000 tarihinden itibaren hak kazanılan yaşlılık aylığı Kurumdan ay be ay sorularak, mahsup tarihine kadar geç ödemeden kaynaklanan yasal faiz alacağı hesaplanmalı (Kurumca bir ödemede bulunulmadığı göz önüne alındığında eldeki dava fazlaya ilişkin hakların saklı kalması niteliğindedir), 2002 Ocak ayından itibaren ödenen aylık tutarlarının belirlenerek ve belirlenen bu tutar mahsup edilerek faiz alacağının belirlenmesi gerekmektedir....
Davacıların murisinin çalışması karşılığı tüm sigorta kollarına tabi primin kesilmiş olması nedeniyle, 506 sayılı Yasanın 68.maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde hak sahiplerine ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiği açık ise de, dosya içeriğinden davacıların anılan yasa maddesindeki koşulları taşıyıp taşımadıkları hususunun yeterince araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Yine davalı Kurumun yazısında belirtildiği üzere, 2001/12 ve 2002/1-11 aylarına ilişkin primlerin işverene ve işverence hak sahiplerine iadesi söz konusu ise, bu sürelerin ihyasının her zaman mümkün bulunduğu gözönünde tutulmalıdır. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
; yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması gerekmekte olup, davacının tahsis talep tarihi itibariyle prim borcunun bulunduğu ve sigortalılık süresine ilişkin prim borcunun 12.10.2006 tarihinde Kurum hesabına yatırılmış olması karşısında; bu şartın yerine geldiği tarihi takip eden aybaşı 01.11.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerekeceği gözetilmeden, davacının tahsis talep tarihi olan 19.06.2006 tarihinden itibaren aylığa hak kazandığının tespitine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili 28/7/2010 tarihli dilekçesi ile Çamköy 130 parselin sınırlarının belirlenmesi sırasında 57 parsel sayılı taşınmaza tecavüz edildiğini belirterek Çamköy 57 parsel ile 130 parselin sınırlarının yeniden tespitini ve davacının 130 parseldeki hak sahipliğinin belirlenerek kaydın güncelleştirilmesini ve tapu siciline tescilini talep ederek dava açmıştır. Mahkemece bu parseller hakkında kullanım kadastrosu ile ilgili tutanak düzenlenmediğinden davanın görevsizlik nedeniyle reddine, dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : SİGORTALININ AYLIĞA HAK SAHİPLİĞİNİN BELİRLENMESİ Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 30.01.2019 tarihli ve 2019/1 sayılı kararı, 31.01.2019 tarihli ve 30672 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.02.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6723 sayılı Kanun 23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun anılan kararına göre, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’ndan kaynaklanan davalar hakkında verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin görev alanı içerisine girmektedir....
Belirtilen açıklamalar ışığında dava dosyası incelendiğinde, babası üzerinden aylık alma açısından hakkı doğuran olay davacının eşinin vefat ettiği tarih olacağından, söz konusu tarihteki ilgili mevzuatın yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca davacının çift aylığa hak kazanamadığı belirgindir. Belirtilen açıklamalar ışığında dava dosyası incelendiğinde, babası üzerinden aylık alma açısından hakkı doğuran olay davacının eşinin vefat ettiği tarih olacağından, söz konusu tarihteki ilgili mevzuatın yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca davacının çift aylığa hak kazanamadığı belirgindir. Belirtilen açıklamalar ışığında dava dosyası incelendiğinde, babası üzerinden aylık alma açısından hakkı doğuran olay davacının eşinin vefat ettiği tarih olacağından, söz konusu tarihteki ilgili mevzuatın yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca davacının çift aylığa hak kazanamadığı belirgindir....
Hak sahiplerine yönelik ölüm aylığı tahsisinde sosyal güvenlik hukuku ilkelerine göre sigortalının yaşamını yitirdiği tarih itibari ile yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması zorunlu bulunmaktadır. Somut olayda, her ne kadar 5510 sayılı Yasa uyarınca davacının babasından dolayı ölüm aylığına hak kazanamayacağına karar verilmişse de 5510 sayılı Yasa'nın 54.maddesinin somut olayda uygulanabilmesi için hak sahibi sıfatı ile ölüm aylığı talep edilebilecek her iki sigortalının ölüm tarihinin de 01.10.2008 tarihinden sonra olması gerektiği açıktır. Dolayısıyla, somut olayda davacının eşi ile babasının sigortalılık statüleri farklı olduğundan aylığa hak kazandığı açıktır. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozulması gerekmektedir....