Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacının sermaye payını ödeyip ödemediği, harcamalara katılıp katılmadığı da yöntemine uygun olarak araştırılarak, adi ortaklıkta ortaklardan birinin sermaye koyma borcunu yerine getirmediği, yine harcamalara katılması gerekirken katılmadığı sabit olsa dahi bu hususlar, ortaklığın tasfiyesine engel değil, ancak tasfiye sırasında gözetilmesi gereken durumlar olarak değerlendirilmelidir. Aynı şekilde mahkemece verilecek süre sonunda yönetici ortak tarafından ortaklık defterlerinin ve hesap listesinin verilmesi aksi halde, yönetici ortağın hesap vermekten kaçındığına ilişkin hukuki sonuç doğuracaktır....

    Danıştay Savcısı : … Düşüncesi : Dava, davacıya ödenen fazla çalışma ücreti net tutarının, ek ödeme net tutarından mahsup edilmesine ve ek ödeme tutarını aşan kısımların kişi borcuna alınmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı Maliye Bakanlığı Personeline Yapılacak Ek Ödemeye İlişkin Usul ve Esasların 4 üncü maddesinin (d) bendinde yer alan "...fazla çalışma ücreti...Gümrük Kanunu uyarınca yapılan ödemelerin.." ibaresinin ve aynı maddenin (e) bendinin iptali ile yoksun kalındığı öne sürülen parasal hakların yasal faiziyle birlikte tazminen tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır....

      GEREKÇE: Dava, sermaye artırımı nedeniyle ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 05/09/2016 tarihli genel kurulda alınan 2 nolu kararın iptali istemidir....

      Esasen ortaklardan birisinin sermaye koyma borcunu yerine getirmemiş olması, ortaklığın gerçekleşmediğini ve ortak olmadığını göstermez. Sadece diğer ortağa BK. 535/7 maddesi hükmünce ortaklığın feshini isteme hakkı verir. Toplanan delillerden kurulan ortaklıkta idareci ortağın davalı olduğu anlaşılmaktadır....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın görev yönünden usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili; müvekkilinin, davalı şirket ile inşaat yapımı konusunda adi ortaklık kurduğunu, müvekkilinin sermaye koyma yükümlülüğünü yerine getirdiğini, adi ortaklığın yüklendiği iki adet kat karşılığı inşaat işini tamamladığını, ancak davalı şirketin müvekkilinin koyduğu sermaye ve kar payını ödemeye yanaşmadığı gibi bu amaçla başlatılan takibe de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile davalı şirketin icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir....

          sermaye artışında bilançonun pasif kalemine ilişkin tutarın yeni kurulan şirketin sermayesinin bir unsuru olarak yer alması ve ayrı şekilde görülmesi şartıyla bu işlemin işletmeden çekiş olarak değerlendirilmeyeceği ve vergiye tabi tutulmayacağı, davacının kısmi bölünme neticesinde sermaye azaltımına ilişkin sıralamaya uymadığı ve yeni kurulan şirketin kayıtlarında yer alan hesaplarda, davacı kurumdan sermaye olarak gelen tutarlara ayrı bir şekilde yer verilmediği, sermayeye eklenen 2.134.253,00-TL'nin tutarındaki maddi duran varlıklar yeniden değerleme artışı olduğu ve şirketin sermaye azaltımı yapması sebebiyle işletmeden çekildiğinin kabulü ile işletmeden çekilen 2.134.253,00-TL tutarın kurumlar vergisine ve 2012/Nisan-Haziran dönemi geçici vergi matrahına ilave edilmesi gerektiğinin belirtilmesi üzerine, takdir komisyonu kararları uyarınca davacı şirket adına dava konusu cezalı tarhiyatların yapıldığının anlaşıldığı; olayda, vergi tekniği raporunda yer verilen tespitler uyarınca davacı...

            Davalı vekili cevabında, davaya konu senetlerin davacının davalıdan aldığı borçlar için verildiğini, BOTAŞ ihalesiyle alakasının olmadığını, ihalenin başka firma tarafından kazanıldığını ve sermaye koyma yükümlülüğünün olmadığını belirtip davanın reddini ve % 40 tazminata karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda kambiyo senetlerinde nakden kaydı bulunduğu, davacının M.K.nun 6. maddesi gereğince kaydını aksini ispat etmesi gerektiği, imzanın inkar edilmediği senetlerin bedelsiz olduklarının yazılı belgeyle ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....

              Tetkik mercii, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.” hükmü karşısında, HGK'nın 11.05.2016 tarih ve 2014/12-1078 Esas, 2016/600 Karar sayılı ilamına göre; şirket ortağı, borçlu şirket bakımından üçüncü kişi sayılacağından, borçlu şirketin defter ve kayıtları bilirkişi aracılığıyla incelenerek haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi itibariyle sanığın borçlu şirkete sermaye koyma borcu olup olmadığı yönünde araştırma yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik kovuşturma ile yazılı şekilde beraat karar verilmesi, Kanuna aykırı ve şikayetçi vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 22.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                nezdinde açılmış olan Merkez Menkul Değerler A.Ş. hesabına gönderildiği ve kıymetlerin maliklerinin Merkez Menkul Değerler A.Ş. müşterileri, rehin hakkı sahibinin ise Merkez Menkul Değerler A.Ş. göründüğü belirtilerek hisse senedi malikleri ile müvekkil arasında kredi/ rehin sözleşmesi ile hisse senetlerinin Merkez Menkul Değerler A.Ş. borcuna karşılık rehnedilmesine ilişkin muvafakat belgelerinin gönderilmesinin talep edildiğini, Merkez Menkul Değerler A.Ş.’nin müvekkilin rehnini hiçe saydığını, Yatırımcıları Koruma Fonunun talebinin hukuk dışı olduğunu, rehin haklarının yok edilmeye çalışıldığını, oysa müvekkilinin rehin teminatına dayalı aracı kuruma kredi kullandırdığını, Merkezi Kayıt Kuruluşunun bu rehinleri yok saymasının hak gaspı mahiyeti taşıdığını, mevzuat uyarınca hisse senetleri malikleri ile müvekkil arasında ayrıca kredi/ rehin sözleşmesi veya hisse senetlerinin aracı kurum borcuna karşılık rehnedilmesine ilişkin muvafakatnameye ihtiyaç bulunmadığını ileri sürerek müvekkilinin...

                  Sermaye şirketlerinden biri olarak tanımlanan limited şirkete ilişkin hususlar, TTK’nın 573 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Limited şirket, TTK’nın 602. maddesi uyarınca işlem ve fiilleri neticesinde doğan borçlardan dolayı sadece malvarlığıyla sınırlı olarak sorumlu olup bu husus, sınırlı sorumluluk ilkesi olarak adlandırılmaktadır. Bunun yanında limited şirket ortağı ise TTK’nın 573/2. maddesi gereği şirketin borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettiği esas sermaye payı oranında şirkete karşı sorumludur. Başka bir anlatımla ortağın, taahhüt ettiği sermayeyi koyma borcuyla sınırlı olan sorumluluğu şirkete karşı olup, şirket borçlarından dolayı alacaklılara karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır....

                  UYAP Entegrasyonu