Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 6102 sayılı TTK'nin 573/2. maddesinde ortakların, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlü olduklarının düzenlendiği, bu maddede ortakların şirket borçlarından sorumlu olmadıklarının açıkça ifade edildiği, davaya konu alacağın ise şirket borcuna ilişkin olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

    Davacı şirket bir anonim şirket olup, TTK’nun 269. maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sorumlu bulunup, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır.Yine anılan Kanun’un 140. maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir.Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (TTK’nun 405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır.Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu malvarlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin 3. kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli...

      Dava, ortaklar kurulu kararının iptali istemine ilişkin olup dava konusu 20.08.2008 tarihli ortaklar kurulu toplantısının 5. maddesi ile ihtarlara rağmen toplantı tarihine kadar sermaye borcunu yerine getirmeyen davacının ortaklıktan ihracına karar verilmiştir. Bozma kararından sonra alınan 27.04.2015 ve 04.04.2016 tarihli bilirkişi raporlarından 15.11.2006 tarihinde şirket sermayesinin 20.000.000.- TL'den 30.000.000.- TL'ye çıkarıldığı, bir kısım hisse devirlerinden sonra davacının bu arttırılan sermayeden kaynaklanan 3.333.333.- TL sermaye borcu kaldığı anlaşılmaktadır....

        in HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir. 2- Davacı-birleşen davalı şirket vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesine gelince; Asıl dava, sermaye borcunun ödenmemesi nedeniyle şirket ortaklarının, ortaklıktan çıkarılmaları ve hisselerinin şirkete devri, birleşen dava ise şirket ortaklığından çıkarılma kararının iptali istemlerine ilişkin olup mahkemece, davalıların sermaye borçlarını ödedikleri gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporundan, davalıların, davacı şirket kurulduktan sonra sermaye taahhütlerine karşılık herhangi bir ödeme yapmadıkları anlaşılmakta olup mahkemece şirket kurulmadan önce yapılan bir takım ödemeler dikkate alınarak sermaye borcunun ödendiği sonucuna varılmıştır....

          Şti'nin salt ortakları olmakla sorumluluklarının yalnızca sermaye koyma ile sınırlı olduğu, bu davacıların şirkete sermaye borcu olduğunun iddia ve ispat edilmediği, davacı ...’ın ise şirketin ortağı ve yetkili müdürü olup, şirket namına yapmış olduğu mukavele ve muamelelerden dolayı bu davacının da sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği, ortak olarak da borcun sermaye koyma ile sınırlı olup, bu davacının da ortağı olduğu şirkete sermaye borcu olduğunun iddia ve ispat edilmediği, her ne kadar müdür olarak TTK 336. maddede bentler halinde sayılan hususlardan kaynaklı sorumluluğu cihetine gidilebilecek olmakla birlikte davacının bu nitelikte eylemleri olduğu hususu iddia edilmemiş olup, bu nedenle tüm davacıların TTK 336. maddeden kaynaklı sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıların borçlu olmadığının tespitine, davalının yapmış olduğu icra takibinde TTK 336. maddesinde belirlenen hakkı ileri sürmekle kanuni hak arayışı içerisinde olup, bu durumun anayasal...

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi SUÇ : Bedelsiz kalmış senedi tahsile koyma HÜKÜM : Beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için;sanığın elinde borçlusunca bedelinin tamamı yada kısmen ödenmiş bir senet olmalı ve bunu kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi tahsile sokması veya bir başkasına devretmesi gerekmektedir. Borcun bir bölümü ödenmiş ve geri kalan miktar için elinde tuttuğu senedi, tümü veya kalandan fazla miktarı için kullanan sanığın fiili de bedelsiz senedi kullanma suçunu oluşturacaktır. Katılanın borcuna karşılık .....'e 20.000 TL tutarında bono tanzim edip verdiği,.....'in de bonoyu cirolayarak sanığa verdiği, bono sanığın elinde iken katılanın sanığa borcunu ödediği, sanığın da katılandan alacağını tahsil ettiğine dair kendi el yazısı ile 17/04/2005 tarihli ibraname verdiği, sanığın senedi katılana vermeyip tanık ...'e ciro ettiği, ...'...

              Davacının kuruluş aşamasından sonra şirket ortağı olduğu görülmüştür. 27.12.2018 tarihinde tescil edilen Genel Kurul kararı ile hisse devirleri sonrası ortaklık yapısına göre, davacı sermayedar ...nun sermaye tutarının 30.000,00 TL olduğu, 14.05.2019 tarihinde tescil edilen Genel Kurul kararı ile hisse devirleri sonrası oluşan ortaklık yapısında davacının sermaye tutarının 30.000,00 TL olduğu, 09.12.2019 tarihinde Olağanüstü Genel Kurul yapılmasına ilişkin ilanın 21.11.2019 tarih ve 9956 sayılı Türkiye ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, sermaye artışının görüşülmesi, adres değişikliği hususlarında gündem bildirildiği ve ekinde yeni sermaye yapısının tadil örneğinin sunulduğu mevcut olup davacı ...'...

                Davalı vekili, davacının kendisine ihtar edilmesine rağmen sermaye borcunu ödemediğinden 04.03.2013 tarihli yönetim kurulu kararıyla, ödenmeyen sermaye borcuna isabet eden hissesi oranında ortaklıktan ıskat edilmesine karar verildiğini, davacı alacağının tartışmalı olduğu gibi muaccel de bulunmadığını, dolayısıyla bu alacağın mahsubunun mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ödemesi gereken sermaye tutarının 35.000 TL olduğu, buna karşılık şirketten 450.000 TL alacaklı bulunduğu, davacının sermaye taahhüt borcunun, alacağına mahsup edilmesi halinde davalı şirketin zarara uğramayacağı, sermaye borcunun, davacı alacağından mahsup edilmesine muvafakat edilmesine rağmen bu işlemin yapılmamasının iyi niyetle bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 04.03.2013 tarihli yönetim kurulu kararının batıl olduğunun ve hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmiştir....

                  Sanığın, katılanın borcuna karşılık verdiği 30.07.2005 vadeli 2.000 TL senede ilişkin 14.09.2005 tarihinde banka aracılığı ile 1.000 TL ödemesine rağmen senedin tamamını da içerecek şekilde 14.000 TL alacağa dayalı olarak icra takibi yapmaktan ibaret eyleminin kısmen bedelsiz kalmış senedi kullanma suçunu oluşturduğunun iddia kabul olunduğu olayda, sanığın ödemenin muhasebeciye yapıldığından haberi olmadığı ve takibin avukatı tarafından başlatıldığı 13.000 liralık alacağı için takip yaptırdığına yönelik savunması karşısında kastının bulunmadığından bahisle beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                    Davacının şahıs işletmesine ait malvarlıkarı ilgili şirkete ayni sermaye olarak konulurken yukarıda yazılı gerekçelerle araçların devredilemediği, diğer malvarlığının ayni sermaye olarak konulduğu, ancak ayni sermeye olarak konulan malvarlığı değerinden araçların değerinin mahsup edilerek kalan bedel üzerinden ayni sermaye koyma işleminin yapılması gerekirken bu mahsubun yapılmadığı belirlenmiştir. Mahkememizce tespit edilen araç bedellerinden, ilk tespitteki 2.549.000 TL.lik toplam araç değerinin mahsup edilmesinin gerektiği, aksi takdirde aynı araçlardan dolayı mükerrer olarak ayni sermaye konulmasına yol açılabileceği, kaldı ki davacı tarafın da bu mahsubun yapılmasını istediği belirlenmiştir. Mahkememizce bilirkişinin belirlediği toplam 5.407.000 TL.'lik bedelden ilk tespit ile belirlenen toplam 2.549.000 TL.'...

                      UYAP Entegrasyonu