artış oranında ücret artışı yapıldığını, sendika üyesi işçilerin ücret farkları gibi onlara da geriye dönük ücret farkı ödendiğini, sendika üyesi işçiler için sosyal haklarda sağlanan artışlarn sendika üyesi olmayan işçilere de sağlandığını, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun ve toplu iş sözleşmesinin açık hükmüne karşın, dayanışma aidatı kesintisi yapmadan sendika üyesi olmayan işçileri toplu iş sözleşmesinden yararlandıran işverene karşı iş bu davayı açma zorunluluğu doğduğunu ileri sürerek yasaya ve bağıtlı toplu iş sözleşmesine aykırı uygulamanın tespitine ve uygulamasının durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Yine, Türk Metal Sendikasının davalı işyerinde örgütlendiği, davacının sendika baş temsilcisi olduğu, sendikalaşma konusunda öncü faaliyetlerde bulunduğu, işyeri sendika temsilcilerinin, sendika tarafından işyerine bildirildiği, davacı hakkında tutanaklar tutulması işlemleri ile esaslı iş değişikliğinin, sendika temsilciliğinin işverene bildirilmesinin ardından yapıldığı anlaşıldığından mahkemece sendikal tazminata hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamakta olup davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir....
Seçilmiş bir yönetim bulunduğuna göre somut deliller gösterilmeden, farazi olarak delillerin değiştirilme ihtimalinden bahisle mevcut yöneticinin görevinin sona erdirilmesi ve mahkemece kayyım atanması, ana taşınmazın kat maliklerinin iradesine uygun olarak kendileri tarafından yönetilme ilkesine aykırıdır. Bu durumda davacı, koşulları var ise somut delillerini göstererek kaybolacak delillerin, delil tespiti yolu ile henüz inceleme sırası gelmeden önce toplanıp muhafaza altına alınmasını talep edebilir ise de; sırf ihtimal nedeniyle mevcut yöneticinin görevinin sona erdirilmesini ve delillerin bu şekilde muhafaza altına alınmasını talep edemez. Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddi usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İş Kanunu 20. maddesinde her ne kadar fesih bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade davası ikame edilmesi gerektiği belirtilmişse de dava açma süresi olarak fesih bildiriminin tebliğ tarihi değil önelin sona erdiği tarihin esas alınması gerektiğini, iş akdinin önel verilerek sona erdirilmesi ile bir anda sona erdirilmesinin sonuçlarının farklı olduğunu, yasa tarafından getirilen dava açma süresinin ve davanın ivedilikle görülmesinin amacı çalışanın durumunun sürümcemede kalmaması için olduğunu, önel verilerek yapılan fesihte ise her ne kadar iş akdi ne zaman sonlanacağı belli olup önel süresi içerisinde işçi halen çalıştığı için işverenin bozucu yenilik hakkını kullandığı gibi kurucu yenilik doğuran hakkını da kullanabileceğini, önel verilerek sözleşmenin sona erdirilmesi ile önel verilmeden sona erdirilmesinin sonuçları iş hayatında bambaşka olduğundan yasaların ruhuna uygun yorum yapılarak uygulanması esas olduğundan yerel mahkemenin...
Mahkemece, davacının iş sözleşmesinin kendi talebi üzerine sona erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı taraf temyiz etmiştir. İş sözleşmesinin ikale ile sona erip ermediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan iş güvencesi hükümleri işçiyi işverenin feshine karşı koruma amacını taşımaktadır. Sözleşmenin işverenin feshi dışındaki bir sebeple sona ermesi halinde iş güvencesi hükümleri uygulanamaz. Bu bağlamda sözleşme ikale (bozma sözleşmesi) ile sona ermişse işçi iş güvencesi hükümlerine dayanarak feshin geçersizliğine karar verilmesini talep edemeyecektir. İkale, sözleşmenin tarafların ortak iradeleriyle sona erdirilmesidir. Niteliği itibariyle bir sözleşme olması bebebiyle ikale tarafların serbest iradelerine dayanmalıdır. Ayrıca ikale icabı işverenden gelmişse kanuni tazminatlarına ilaveten işçiye ek bir menfaatın sağlanması (makul yarar) gerekir....
Anayasa'nın 48. maddesi uyarınca herkes çalışma hürriyetine sahip olup uyuşmazlığa uygulanması gereken 818 sayılı Yasanın 19,20, 155, 161 ve TMK'nın 23'ncü maddeleri karşısında davalının daha önce çalıştığı ilçede sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile mesleğini icra edememesi bir rekabet etmeme koşulu değil, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup, davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bu hüküm ve dolayısıyla da buna dayalı cezai şart koşulu da geçersizdir. Bu nedenlerle, mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar sonucu itibariyle doğru bulunduğundan, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca, sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir....
Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ödeme emri içeriğindeki borçların, 2010 yılına ait defter ve belgelerin, davacının kanuni temsilci sıfatı sona erdiği tarihten sonra, ibraz edilmesi talebinin ibraz istenilen tarihte kanuni temsilci olan kişi tarafından yerine getirilmemesinden kaynaklandığı, kanuni temsilciliği sona erdikten sonra defter ve belgelerin ibraz edilmesi konusunda davacıya bir ödev yüklemenin mümkün olmadığı gibi kişinin kusursuz sorumlu tutulabilmesi için olayla illiyet bağının bulunması gerektiğinden, dava konusu ödeme emrinin düzenlenmesinde hukuka uyarlılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle davalının istinaf isteminin reddine karar verilmiştir....
rapora göre tatil ücret alacağının tahsiline karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir....
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkeme, 6356 sayılı Sendikalar Kanunu ve yürürlükteki TİS çerçevesinde yapılan incelemede davacının 18/2/2011 tarihli Genel Yönetim Kurulu Kararı ile sendika üyeliğine kabul edildiği, ve işyeri sendika temsilcisi olarak atandığına ilişkin kayıt ve belgelerin celbedildiği, 6356 sayılı yasanın 24. maddesi gereğince işveren işyeri sendika temsilcilerinin iş sözleşmesini haklı bir neden olmadıkça ve fesih nedenini yazılı olarak açık ve kesin şekilde belirtmedikçe feshedemeyeceği hükme bağlandığı gibi ibraz olunan TİS in sendika yöneticisi ve temsilcilerinin teminat başlıklı 10. maddesinde Hizmet İş Sendikasının bütün kademelerinde görevli yönetici ve temsilcilerin TİS yükümleri gereği kurulan kurul, komite başkan ve üyelerinin iş sözleşmeleri sendika yöneticisinin devam ettiği sürece fesh edilemeyeceği, rızası alınmadan iş ve işyeri değiştirilemeyeceği hükmü ile aynı maddenin (f) bendinde yer alan, (d) bendi hilafına işçinin iş sözleşmesinin feshi halinde...
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, ikale sözleşmesinde geçerli fesih işlemlerinde ödenmesi zorunlu olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti ödemelerinin belirtildiği ayrıca ilave ödemenin söz konusu olmadığı, mevcut belgeler tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde işçi lehine yorum ilkesi de dikkate alınarak gerçekte davacının hür iradesi ve isteğine dayalı olarak hukuken geçerli bir ikale sözleşmesi olmadığı, işverenlik tarafından eylemli ve sözlü fesih işlemi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı davalı vekili yasal süresi içinde temyiz etmiştir. E) Gerekçe: Taraflar arasındaki iş ilişkinin “bozma sözleşmesi” yoluyla sona erip ermediği hususu uyuşmazlık konusudur. Bozma sözleşmesi (ikale) yasalarımızda düzenlenmiş değildir. Sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin, sözleşmenin taraflarınca sona erdirilmesi mümkündür....