Davacı, 11.10.1995 tarih 15204, 28.6.1999 tarih ve 5491 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmeleri ile satışı vaad edilen 46 parsel sayılı taşınmazdaki davalılar paylarının iptali ile adına tescilini talep etmiş, Davalı . davayı kabul etmiş, diğer davalılar davaya cevap vermemiş, yerel mahkemece satış vaadi sözleşmelerinin ifa olanağı bulunmadığı gerekçesi ile dava red edilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Kaynağını Borçlar Kanunu’nun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu’nun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 706 (önceki Medeni Kanunun 634) ve Noterlik Kanunu’nun 89. madde hükümleri uyarınca noter önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür....
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağının bulunması zorunludur. Elbirliği mülkiyetine (Türk Medeni Kanunu m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağı varlığı düşünülemez. Somut olayda, satış vaadi sözleşmesine konu 84 parsel tapu kaydına göre elbirliği mülkiyet rejimine tabidir. Satış vaadi sözleşmesi iştirakli paydaşlar arasında yapılmamıştır. Davacı iştirakli paydaş olmadığından az yukarıda değinildiği üzere anılan sözleşmeye dayanılarak tescil talebinde bulunulamaz. Elbirliği (iştirak) mülkiyetine konu bir taşınmazda ortaklık dışında üçüncü kişiye yapılan satış vaadi sözleşmesi bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir....
Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, 14.03.1974 günlü biçimine uygun düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine ve 21.02.2007 tarihinde davalı ... tarafından diğer davalılar lehine tapuda gerçekleştirilen temliki işlemin muvazaalı olduğu iddiasına dayalı tapu iptali ve (murisleri adına) tescili istemine ilişkindir. Bir kısım davalılar, satış vaadi sözleşmesinin tanzim tarihi ile dava tarihi arasında zamanaşımı süresinin dolduğunu, ayrıca tapuda iyiniyetli malik olarak mülkiyet hakkını edindiklerini söyleyerek davanın reddini istemişlerdir. Davalı ..., satış vaadi sözleşmesinin tanzim tarihi ile dava tarihi arasında zamanaşımı süresinin dolduğunu, ayrıca satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan murislerin davacılar haricinde başka mirasçılarının da bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dava kabul edilmiş, ...ilçesi, ...köyü, 92 parselde davalılar ..., ..., ..., ... ve ...'...
Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmesi suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Somut olayda; dava konusu taşınmaz 02.05.1987 tarihinde vefat eden tarafların kök murisi ... adına kayıtlıdır. Davaya dayanak satış vaadi sözleşmesi ile de davalıların murisi ... (satış vaadi borçlusu), davacının murisi ...’a (satış vaadi alacaklısına) dava konusu 6 no'lu bağımsız bölümde miras hak ve hisselerinin tamamını 300.000.000 TL’ye satmıştır. Kartal 2. Sulh Hukuk mahkemesinin 2003/564 E. 538 K. sayılı veraset ilamı göre davalıların ...’ın mirasçıları oldukları görülmektedir. İstanbul 2. Sulh Hukuk mahkemesinin 2009/1387 E. 1225 K. sayılı kök muris ...a ait veraset ilamına göre de elbirliği ortaklardan davalıların toplam 1/3 oranında ve davacının da 1/3 oranında miras payları olduğu sabittir....
Mahkemece, davalıların murislerinin dava konusu taşınmazlardaki paylarını satış vaadi sözleşmeleri ile davacı tarafa sattıkları, bu nedenle taşınmazların tam pay ile davacıya ait olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Çekişmeli taşınmazların tarafların müşterek murisi ... adına kayıtlı tapu kapsamında kaldığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık bir kısım mirasçıların 1953 tarihli noter satış vaadi sözleşmeleri ile davacı tarafa çekişmeli taşınmazlardaki miras paylarını satmayı vaadettikleri halde, 1967 yılında kayden ... ’a satmaları nedeniyle satış vaadi sözleşmelerine mi yoksa kayden yapılan satışlara mı üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Davacı taraf noter satış vaadi sözleşmelerine, davalı taraf ise pay temlikine ilişkin tapu kayıtlarına dayanmışlardır....
Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin dayanağını; mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 22 nci ve 6098 sayılı TBK'nın 29 uncu maddesinden aldığı, bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmelerin geçerli olduğu, ön sözleşmenin geçerliliğinin ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlı olduğu, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 ıncı maddesinde noterlerin görevleri arasında taşınmaz satış vaadi sözleşmelerini yapmanın da sayıldığı... Somut olayda; 19/11/2007 tarihli satış vaadi sözleşmesinde vaat borçlusu muris/davalı ...'...
Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede ise tazminat istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesinde dava konusu taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulduktan sonra ferağ verileceğinin kararlaştırıldığı ancak bu şartın gerçekleşmediği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, ikinci kademedeki tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir. Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Dairemizce; “… Somut olayda, İzmir 21.Noterliği' nin 05.11.2008 tarih 30330 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesinde ifanın talep edilebilmesi ileride gerçekleşecek “kat mülkiyeti kurulması” şartına bağlanmıştır. Satış vaadi sözleşmesindeki taliki şart gerçekleşmeden davacı ferağa icbar talebinde bulunamayacağından İzmir 21....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece "...Dava konusu olayda ; sözleşmenin temelini oluşturan hukuki ilişki taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır. Kural olarak Borçlar Kanunu sözleşmelerde şekil serbestisini benimsemiştir. Ancak taşınmaz mülkiyete devir borcu doğuran sözleşmeler konusunda TMK ile TBK 237. Maddesinde taşınmaz satımının geçerli olması için getirilen resmi senede bağlanma şartı satış vaadi sözleşmeleri için de öngörülmüştür. 2644 Sayılı Yasa 26. Madde ile 1512 Sayılı Yasa 60/3 ve 89. Maddeleri taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenleme şeklinde yapılacağı kuralını koymuştur. Buradaki şekil bir geçerlilik şartı olarak düzenlendiğinden hakim tarafından taraflarca ileri sürülmese dahi her aşamada resen dikkate alınması gereken bir şarttır. Dolayısı ile satış vaadi sözleşmeleri geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak doğuran sözleşmelerdir....
Elbirliği ortaklarının birbirine yaptıkları satış vaadi sözleşmelerinde ise sözleşmenin ifa olanağı vardır....
Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma” kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....