Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince tapu maliki davalı ... 03.08.1978 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile 6440 m2 genişliğindeki 14 sayılı parselin (yeni 137 ada 7) 4740 m2' lik kısmını ...'a satmayı vaadetmiştir ve zilyetliğini teslim etmiştir. ... 20.10.1978 tarihinde yine satış vaadi sözleşmesiyle davalı ...' in satmayı vaddettiği 4740/6440 hissenin 1610/6440' ını davacıya, 1610/6440' ını davalı ...' ye ve 1610/6440' ını da dava dışı ...' e devretmiştir. Ayrıca davalı ... satış vaadi ile ...' den aldığı hissesinin tamamını 19.1.1982 günlü satış vaadi sözleşmesi ile davacıya devretmiş ve davayı kabul etmiştir....
nın davacı ... ile yaptığı satış vaadi sözleşmesine değer verilmek ve taşınmazın bedeli olarak ...'nın eşi ...'a yapılan ödeme geçerli kabul edilmek suretiyle tapu iptal ve tescil davası kabul edilmiş ise de; 3. kişi konumunda bulunan ...'a yapılan ödemenin, satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan ... yönünden bağlayıcı olduğunun kabulü doğru değildir....
Somut olayda; Mahkemece, davacı tarafça satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil davası açılmış ise de, dosya kapsamına alınan alacaklı ... ile borçlular arasında düzenlenen 10.10.2012 tarihli protokol Mahkemesi'nin 2014/495 E., 2015/861 K. sayılı dosyası ile beyanları alınan tanıkların beyanlarından satış vaadi sözleşmesinin davalının eşi davacıdan almış olduğu borcun teminatı amacıyla düzenlenmiş olduğu, gerçekte bir satış, para alış-verişinin olmadığı, taşınmazların davacıya teslim edilmediği, taşınmazların halen davalının tasarrufunda bulunduğu anlaşılmış, bu anlamda söz konusu satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğu, yine satış vaadi sözleşmesinin teminat amaçlı olarak düzenlenemeyeceği dikkate alınarak davacı tarafından açılan davanın haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dosya içerisinde; davanın dayanağı olan satış vaadi sözleşmesinin, dava konusu taşınmazın tapu kütük sahifelerinin, tescile esas 01.02.1996 tarihinde kesinleşen mahkeme ilamının, satış vaadi sözleşmesinin tarafı oldukları ve ölü oldukları dosya içeriğinden anlaşılan ... ve ...i’ın mirasçılık belgelerinin, dava konusu taşınmazda pay sahipleri olan ve davacı tarafından davalıların murisi oldukları iddia edilen ...’in mirasçılık belgelerinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece; 1-.... Noterliğince düzenlenmiş 10.04.1996 tarih ve 4931 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesinin Silivri 1....
Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sebebiyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; ... Noterliğince 14.09.1995 tarih ve 37877 yevmiye nolu düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, pay satış vaadi bedelinin 30.000.000.- TL. olduğu, bu bedelin harca esas değer olarak gösterildiği, ancak davacı vekilinin 02.05.2006 günlü oturumda dava tirihi itibariyle değerin 70.000.00.- YTL. olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır....
Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmeleri mülkiyeti geçirim borcunu doğuran akitlerden (T.M.Y.’nın 706. m.) olup, sözleşmede belirtilen miktar ve değerin hayatın ve günün olağan koşullarına uygun olmadığı gibi kamu düzenine ilişkin görev konusu taraf iradesine bırakılmakla sözleşmede belirtilen değerin harç kaybına neden olacağı da gözetilerek, Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmelerine dayalı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin dava tarihindeki değere göre belirlenmesi gerekir. Yargıtay H.G.K.'nun 29.03.2006 gün 2006/14-91-2006/115 sayılı kararında da taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil davaları ile benzer nitelikteki şufa ve tenkis davalarında da dava tarihindeki değerin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir. İptali istenilen satış vaadi senedinin 1998 yılında 300.000.000.- TL. değer gösterilerek noterde düzenlendiği, davacının duruşmadaki beyanında taşınmazın değerinin 15 milyar TL'den fazla olduğunun beyan edildiği, bu hali ile H.Y.U.Y.'...
Ancak, 24.7.1996 tarihli resmi senede göre, satış vaadi sözleşmelerinin borçlusu ... mirasçıları taşınmazı 200 hisse kabul ederek 40/200 hisseyi davacı ...'a tapuda devretmişlerdir. Resmi senette satış vaadi sözleşmesine bir atıf yapılmamış ise de, tapudaki bu pay devrinin satış vaadi sözleşmelerindeki edimin davalılar tarafından yerine getirilmesine yönelik olarak yapıldığı dosya kapsamından kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaşılmaktadır. Davacı tarafından bunun aksine bir kanıtda getirilmemiştir. Kaldı ki; her iki satış vaadi sözleşmesinde dairelerin 4/100'er arsa paylarının satışı vaadedildiği halde davalılar tarafından bunun üzeninde toplam 40/100 payın davacıya devredildiği de açıktır. Biçimine uygun düzenlenen satış vaadi sözleşmesine rağmen vaad borçlusu mülkiyet devir borcunu yerine getirmemişse vaad alacaklısı Türk Medeni Kanunun 716.maddesine dayanarak kaydın hükmen adına tescilini isteyebilir....
Davalı vekili; davayı kabul etmediklerini, satış vaadi sözleşmesinin hata ve hile ile imzalatıldığını davalının damadı ile davacı şirket arasında gaz alımı için sözleşme yapıldığını, bu sözleşmenin teminatı olarak taşınmazların verildiğini ancak hile ile satış vaadi sözleşmesi imzalatıldığını, taşınmazların değeri ile satış bedeli arasında fahiş fark olduğunu, müvekkilinin yaşlı ve ev hanımı olduğunu, ticaret ile ilişkisi bulunmadığını hatta tebligat evrakının damadı tarafından saklanarak müvekkiline ulaştırılmaması nedeniyle davadan geç haberdar olduklarını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının edimi ödemeden tescil talebinde bulunamayacağı gibi satış vaadi sözleşmesi imzalanırken tarafların gerçek iradesinin satış vaadi özleşmesi olmayıp davacı şirket nezdinde doğmuş ve doğacak borçların teminat altına almaya yönelik olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir....
Noterliğinin 21.12.2000 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi incelenmekle, satış vaadinde bulunanın davalı ..., satış vaadini kabul edenin ise dava dışı ... olduğu, davacı vekili tarafından dava dilekçesi ile her ne kadar ...'ın davacı adına işlem yaptığı iddia edilmiş olsa dahi satış vaadi sözleşmesinin vekaleten yapılmadığı, ayrıca sözleşmede taşınmazın ada ve parsel numarasının yazılı olmadığı, sözleşmenin yapıldığı tarihte taşınmazın tapusuz olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda; dava konusu satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı tarihte satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın tapuya kayıtlı olmadığı anlaşıldığından, sözleşmenin ifa olanağı bulunmamaktadır. İfa olanağı bulunmayan ve Türk Borçlar Kanunu'nun 237. maddesi uyarınca geçersiz sayılan bir sözleşmeye dayanılarak tescil hükmü kurulması mümkün olmayıp, vaat alacaklısı sözleşmeye dayalı olarak ödediği bedelin iadesini isteyebilir....
Noterliğinin 21.05.1970 tarihli ve 5131 yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazdaki zilyetliğini devrettiğini belirterek öncelikle taşınmaz üzerindeki hisselerin iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline, olmadığı takdirde satış vaadi sözleşmesindeki davalıların üzerinde kayıtlı bulunan hisselerin rayiç bedellerinin tespit edilerek dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ya da satış vaadi sözleşmesinin düzenleme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte günümüz değerine güncellenerek davalılardan hisseleri oranında tahsilini talep etmiştir. Davalılar vekili, satış vaadi sözleşmesinin uygulanabilmesi için 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle "Fen bilirkişi ...'nın 08.05.2015 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 723m²'lik kısım yönünden dava konusu ... ......