Somut uyuşmazlıkta, dayanılan satış vaadi sözleşmesi yine taraflar arasında adi yazılı şekilde düzenlenen 31.07.2001 tarihli sözleşmeden sonraki bir tarih taşıdığından ve satış vaadi sözleşmesiyle 31.07.2001 tarihli adi yazılı sözleşme arasında bir bağlantı kurulmadığından, artık adi yazılı sözleşme hükümlerine değil 26.12.2001 tarihli biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi hükümlerine değer tanınmak gerekir. Mahkemece yapılan bu saptama bir yana bırakılarak, davanın yazılı bazı gerekçelerle reddi doğru olmadığından, karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davaılar açtıkları karşı dava ile, satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulü ile, 59.332 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsiline ve Karşı davanın kabulü ile, satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Asıl dava, davacı ile davalılar arasında yapılan noter satış vaadi sözleşmesine göre satışı vaad edilen taşınmazlara kamulaştırmasız el konulması nedeniyle bedele dönüşen taşınmazın ikame değerinin tahsili istemine ilişkin olup,davalılar tarafından açılan karşı dava ile noter satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesi talep edilmiştir....
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescilin mümkün olup olmadığı mümkün olmadığı takdirde zilyetliğe dayalı tescil o da mümkün değilse satış vaadi sözleşmesi gereğince ödenen bedelin tahsili isteğine ilişkindir. Mahkemece satış vaadi sözleşmesinin borçluları iştirak halinde malik olduklarından söz edilerek ifa olanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür....
Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa, iştirak bozulmamak kaydıyla, satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle yapılan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Somut uyuşmazlıkta, dava konusu ... Noterliğinin 15.09.1983 tarihli ve 8621 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi davacı ile davalıların murisi arasında yapılmıştır. Mahkemece, dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı ilgili tapu sicil müdürlüğünden temin edilmeden gerekçede belirtildiği şekilde elbirliği mülkiyetinin devam edip etmediği ve bu kapsamda satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunup bulunmadığı görülmeden karar verilmesi eksik araştırmaya dayalı olup hükmün bozulmasını gerektirmiştir. Ayrıca davacı tapu iptali ve tescil talebi yanında tazminat talebinde de bulunduğundan bu hususta bir karar verilmemiş olması da doğru görülmemiş, hükmün yazılı nedenlerle bozulması gerekmiştir....
Somut olaya gelince; davacının dayanağı 04.01.2008 tarihli satış vaadi sözleşmesi tapu kütüğüne 06.12.2010 tarihinde şerh edilmiştir. Taşınmaz, satış vaadi borçluları davalılar ... ve ... adına 1/2 hisse itibariyle tapuda kayıtlı iken, taşınmazın son maliki ve davacının oğlu olan diğer davalı ...’e satış vaadi şerhi ile yükümlü olarak 17.08.2011 tarihinde resmi satışı yapılmıştır. Yukarıda açıklandığı gibi satış vaadi sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilmekle lehine şerh konan kişi satış vaadi sözleşmesi ile edindiği kişisel hakkını güçlendirmiş, diğer bir deyimle ayni hak kuvveti kazandırmış olur. Bu hakkını sonraki maliklere karşı da ileri sürebileceğinden ve davalı ... taşınmazı satış vaadi şerhini bilerek satın almış bulunduğundan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır....
Yargıtay'ın istikrar kazanan uygulamasında ; ikinci satış vaadi sözleşmesindeki vaad alacaklısının, tapu iptal ve tescil istemini yasal hasım olması nedeniyle taşınmaz maliki olan ilk satış vaadi borçlusuna yöneltmesi mümkün olmakla birlikte, ikinci satış vaadi alacaklısının, ilk satış vaadi sözleşmesinde taraf olmaması karşısında, sözleşmenin yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak satış vaadi borçlusuna karşı alacak isteminde bulunamayacağı kabul edilmektedir. Tüm bu nedenlerle; kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre mahkemece tesis edilen kararda herhangi bir hukuka aykırı yön görülmediğinden davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün istinaf sebeplerinin HMK'nun 353/1.b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan "dürüst davranma kuralı" ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir. Somut olayda, ... Noterliğinin 04.11.1988 tarihli ve ... yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesinde satış vaadinde bulunan ... tarafından "457 ada 52 parseldeki tarla vasıflı gayrımenkulü müsavi oranlarda ... ve ...'e satmayı vaat ediyorum. Satış bedelinin tamamını kendisinden nakten aldım. Söz konusu taşınmazı kendisine teslim ettim" şeklinde beyanda bulunmuştur....
Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalılar karşı davalarında, satış vaadi sözleşmesinin tapusuz bir taşınmaza ilişkin olduğunu, tapusuz taşınmazlar için taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılamayacağını, bu nedenle geçersiz olduğunu, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin iptalini olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin davacıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece, asıl dava kabule edilerek 199 ve 341 parsellerdeki davalılar murisi olan ... ... adına kayıtlı 5/15’... hissenin iptali ile bu payın davacı adına tesciline, karşı davanın da kısmen kabulü ile satış bedelinin güncelleştirilmiş değeri olan 8.149,71 TL’nin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine karar verilmiştir. Hükmü, davalı ve karşı davacılar temyiz etmiştir....
Davalı, dava konusu taşınmazdaki hissesinin 1999/182 Esas sayılı dosya ile davalı olduğunu, bu davanın sonucuna göre davacılara hisselerini vereceklerini beyan etmiş, mahkemece satış vaadi sözleşmesinin infaz kabiliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava 213 numaralı parselde hükmen malik olunacak ... ... hissesinden satış vaadi sözleşmesinde belirtilen miktardaki hisselerin davacılar adına tescili istemine ilişkindir. Sözleşme 2.11.1994 tarihlidir. Satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle satış vaadinde bulunan ...”nin payı da dahil olmak üzere 213 parsel sayılı taşınmazın mülkiyeti Kozan 1....
Davalı, davacıların bakiye bedeli zamanında ödemediklerini ve satış vaadi sözleşmesinin 25.12.2002 tarihli ihtarname ile feshedildiğini savunmuş, birleştirilen davada ise, satış vaadi sözleşmesinin feshedildiğinin tespiti ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir. Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davada ise, satış vaadi sözleşmesinin feshedildiğinin tespiti ile elatmanın önlenmesi isteminin reddine, ecrimisil isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davalı-davacı ...’ın tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir. 2- Davacı- davalılar ... ve ... temyiz itirazlarına gelince; Davacılar dava konusu bağımsız bölümleri davalı ile yaptıkları 12.02.2002 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanarak kullanmaktadırlar....