hukuka aykırı olduğunu, -İhtiyati haciz talebinin reddi kararı ile borçlunun mevcut durumunda meydana gelebilecek bir değişme malvarlığında azalma meyana gelmesi nedeniyle alacağının elde edilmesinin zorlaşması veya tamamen imkansız hale gelmesi ihtimali söz konusu olduğunu belirterek kaldırılarak ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
nin ise satışa aracılık edip,30.04.2004 tarihli sözleşmeyi imzaladığı, bu nedenle sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğunun olduğu, davacı tarafın ise davalı tarafça verilen ve başka bir kişi adına düzenlenen faturalar konusunda basiretli bir tacir gibi araştırma yapmayarak defterine kaydettiği, bu nedenle kesilen vergi cezasından sorumlu olduğu gerekçesiyle davacı tarafın maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.. 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Davacı ile davalılardan ... Ltd.Şti. arasında 30.04.2004 tarihli “film makinesi satış ve kurma sözleşmesi” imzalanmıştır. Bu sözleşmede davalılardan ...'nin de şirket unvanı altında imzası bulunmaktadır. Dosyadaki kayıtlardan ...'...
Somut olayda mahkemece davacının aldığı primlerin fazla çalışma ücretini fazlasıyla karşıladığı gerekçesiyle davacının fazla çalışma ücreti talebinin reddine karar verilmiştir. Ne var ki, prim ve fazla çalışma birbirinden farklı kavramlardır. Davacının aldığı satış primi yaptığı satışlara bağlı olarak davacıya yapılan bir ödeme olup esas itibariyle çalışanı özendirme ve ödüllendirme amacına matuf ek ücret niteliğindedir. Fazla çalışma karşılığı yapılan ödeme ise bizatihi ücretin kendisidir. Fazla çalışma yapılsın veya yapılmasın, işyeri uygulaması gereği şartlar oluştuğunda prim ödemesine hak kazanıldığı nazara alındığında, prim ödemesinin, fazla çalışma ücreti yerine geçtiğinin kabul edilerek, fazla çalışma ücreti alacağından mahsup edilmesi isabetli değildir. Mahkemece satış priminin fazla çalışmadan mahsubu ile talebin reddi yerinde olmamıştır....
nın davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre davalı asil Sevda'nın bütün teyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin Adli Yardım talebinin reddine, Ek Kararın temyizine ilişkin bütün temyiz itirazlarının reddi ile EK KARARIN ONANMASINA,(2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı asil ...'in bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan asıl hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 8,20 TL kalan onama harcın temyiz eden davalı ...'dan aşağıda dökümü yazılı 25.615,00 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı ...'ten alınmasına 26/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
edileceğini, arabuluculuk yoluna başvurulmadan açılan davanın özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, somutlaştırma ve delillerin gösterilmesi yükümü yerine getirilmediğini, adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacı adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı Garanti Kozaya karşı ileri sürebileceğini, 30.9.1988 tarihli, 1987/2 esas, 1988/2 karar sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme genel kurulu(YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekkinin talep edilemeyeceğini, satış sözleşmesinin imza tarihinde taşınmaz üzerinde ipotek bulunmadığını, ipoteğin tesisi esnasında taşınmazın davacıya satıldığı müvekkili tarafından bilinmediğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davanın açılmasına müvekkili banka sebebiyet vermediğinden dava mahkeme masrafları ve vekâlet ücreti talebinin reddi ile bunların tümüyle davacı üzerinde...
Maddesi uyarınca, davacının tedbir talebinde bulunduğu taşınmazların davalı şirkete ait bulunduğu ve uyuşmazlık konusu olmadığı gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekili 04.06.2013 havale tarihli dilekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddi kararından rücu edilerek yeniden tedbir kararı verilmesini istemiştir. Mahkemece, 6100 sayılı HMK'nın 391/3. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin reddi halinde kanun yoluna başvurulabileceği, davacı vekilinin bu talebinin temyiz mahiyetinde olduğu kabul edilip dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderildiği görülmüştür. Ne var ki, davacı vekili 25.06.2013 tarihli temyiz dilekçesiyle mahkemenin verdiği 24.04.2013 tarihli ret kararını temyiz etmiş olmakla, temyize konu karar davacı vekiline 10.05.2013 tarihinde tebliğ edildiğinden ve bu arada yasal 15 günlük süre geçtiğinden davacı vekilinin temyiz talebinin süre yönden reddi gerekmiştir....
Yani satışın yapıldığı tarihte ödenmiş olan bedel budur…” denilerek satış bedelinin 60.000,00 TL olduğunun belirtildiği ve satışın yapıldığı tarihte ödenmiş olan bedelin bu bedel olduğu şeklindeki davalı ...’ün beyanları karşısında gerçek satış bedelinin 60.000,00 TL olarak kabulü ve mahkemece 6098 sayılı TBK’nun 217. maddesi çerçevesinde yapılan araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığından hükmün onanması gerekirken yazılı gerekçe ile bozma kararı verilmesinin doğru olmadığı görülmekle, davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile davacı ... vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda her iki tarafın da temyiz itirazlarının yerinde olmadığı görülmüş, bu sebeple hükmün onanması gerekmiştir....
Hukuk Dairesinin 02.01.2017 tarih ve 2016/89 E., 2017/52 K. sayılı ilamıyla, şikayet olunanın haczinin 03.11.2009 tarihi olduğu, süresinde 20.09.2011 tarihinde avansını yatırarak satış talebinde bulunduğu, satış talebinin icra müdürlüğünce henüz kıymet takdiri yapılmadığı gerekçesiyle red edildiğini, söz konusu red kararına karşı icra mahkemesine başvurulmadığı, bu şekilde 20.09.2011 tarihinden sonra dosyanın uzunca bir süre takipsiz bırakıldığı, taşınmazın satışının şikayetçinin talebi üzerine 13.03.2015 tarihinde yapıldığı, bu aşamada şikayet olunanın bankanın beklemede kalmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, bu davranışın dürüstlük kuralına aykırı olduğu, her ne kadar bir kez satış talep edilmekle haczin düşmeyeceğine dair İİK’da düzenleme ve bu yönde içtihatlar mevcut ise de somut olaydaki gibi satış talebinin red kararının benimsenmesinden sonra satış için gerekli hiç bir işlem yapılmaması durumunun yasada düzenlenmemiş olması nedeniyle, bu husustaki...
Mahkemece, maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 500,00 TL'nin ödeme tarihi olan 20/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; manevi tazminat talebi yönünden ise talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı davalıdan satın aldığı aracın kilometresinin gerçeği yansıtmadığını ve daha fazla olduğunu belirterek, ayıp oranında satış bedelinden indirim yapılması talebiyle davayı açmış; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda gerekçeleri açıklanarak dava konusu otomobilin sahip olduğu gerçek kilometrelerine göre hesaplandığında satış değerinden %5 (1250.00 TL) daha düşük bir bedel olan 23.750,00 TL'ye satılabileceği belirtilmiş; mahkemece yanılgılı şekilde 18/12/2015 tarihindeki duruşmada bilirkişiden “aracın satış sırasında...
Sonuç olarak yapılan açıklamalar ve değinilen içtihatlar ışığında; taraflar arasındaki satış sözleşmesi geçerli ise de elbirliği mülkiyetine tabi taşınmaza ilişkin olduğundan ifa olanağı bulunmadığı için davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine, ancak taahhüt muamelesi olarak geçerliliğini koruyan sözleşme gereğince davacının zararının giderilmesi gerektiğinden tazminat talebinin kabulüne, yine taraflar arasında kararlaştırılan cezai şartın niteliği bakımından, ifa ile birlikte istenemeyeceğinden, cezai şart talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. HÜKÜM: 1- Davanın KISMEN KABULÜ-KISMEN REDDİ ile; 2- Davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, 3- Davacının ikinci kademedeki tazminat talebinin kabulü ile 150.000,00 TL'nin dava tarihi olan 09/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4- Davacının cezai şart miktarının tahsiline ilişkin talebinin reddine" şeklinde karar verilmiştir....