yıllık izin kullanıldığının davacı tarafından tam olarak tespitinin mümkün olmaması ve bu konudaki bilgi ve belgeler işveren nezdinde olup davacının dava açmadan önce bu bilgi ve belgeleri temin ederek alacağını belirleyebilmesinin mümkün olmaması, bu nedenle bu istemin belirsiz alacak davasına konu olabileceği (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7.HD, 31/05/2017Tarih, 2017/852Esas, 2017/1074Karar), dosyada bulunan belgelerden davacının akdin fesih tarihindeki son günlük brüt ücretinin 87,14TL olduğu, davacıya ait şahsi sicil dosyası incelendiğinde, davacının toplam 202 gün yıllık ücretli izin kullandığı, ancak davacının hak ettiği ve kullanması gereken 318 gün yıllık ücretli izin hakkı olduğu ve kalan günlere ilişkin izinlerinin karşılığı olan ücretin davacıya ödendiğinin davalı tarafından ispat edilemediği, her ne kadar davalı vekili tarafından zamanaşımı def'inde bulunulmuş ise de, somut olayda henüz davacının emekliye ayrıldığı tarih itibariyle yıllık ücretli izin alacağının tabi olduğu...
reddi gerekmiştir. 2-Dava, nama ifaya izin ve nama ifa için gerekli tahmini harcama bedelinin avans olarak belirlenerek yüklenici payına düşen iki adet bağımsız bölümün satışına yetki verilmesi istemlidir....
İşveren tarafından fazla çalışma halinde yerine izin kullanımını gösteren davacı imzasını taşıyan "kısa süreli izin- fazla mesai " açıklamalı belgeler sunulmuş olup 1,5 saate denk gelecek şekilde indirilmesi ve dosyada bulunan raporun aksine denetime açık şekilde yeni bir hesap raporu alınması gereklidir. Şua izni fazla mesai benzeri bir alacak mahiyetinde olup ait olduğu dönemdeki ücret üzerinden hesaplanmalıdır ve ait olduğu zamandan itibaren 5 yıllık zamanaşımına süresine tabidir.(Yargıtay 9. HD 2009/36989 E. Sayılı içtihat )Yıllık izin ve şua izni alacaklarının birlikte istenmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Bilirkişinin şua izni hesabı ve ıslaha yapılan zamanaşımı uygulaması hesabı açık ve denetlenebilir nitelikte değildir. Yine hüküm fıkrasında şua izni ve yıllık izin ibarelerinin aynı anda kullanılması da infazda tereddüt yaratacak mahiyettedir.” gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir....
CEVAP:Davaya konu faturaların müvekkile tebliğ edilmediğini, iddia edilen taahhütnamedeki İmzanın müvekkile ait olmadığını, bu nedenle taahhütnamenin müvekkili bağlamayacağını, ------- yürürlüğe girdiğini ve önceden izin alınmadan ---- yasaklandığını, bu yasaklama dolayısıyla Tacirlerin özel kişilere---- veya email gönderimi neredeyse durma noktasına geldiğini, bu kanuna dayalı olarak -----------gönderimi yasaklandığını, dolayısıyla iddia edilen taahhüdün yerine getirilememesi, zaten bir yasal zorunluluktan kaynaklandığını, bu nedenle zaten müvekkil Şirketin elinde olmayan, yani yasal zorunluluktan kaynaklanan --- gönderimi azalmasından müvekkil Şirketin sorumlu tutulamayacağından hareketle davanın reddini savunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava,----------- kapsamında davacı tarafından açılan alacak davasıdır. Taraflar arasında 04/10/2013 tarihli abonelik sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki olarak 02/10/2013 tarihli ---- sözleşmesi akdettikleri görülmüştür....
Taraflar arasında uyuşmazlık, davacının kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı istemlerinin belirsiz alacak davacı olarak talep etmekte hukuki yararın bulunup bulunmadığı ve ücret alacağı talebi yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle verilen davanın reddine dair kararın yerinde olup olmadığı ve hükmedilen vekalet ücretinin yerinde olup olmadığı konularındadır. Somut davada, davacının dava dilekçesinde," belirsiz alacak” şeklinde belirtilmek suretiyle alacak kalemleri açısından herhangi bir ayrıma gidilmeksizin davanın belirsiz alacak davası niteliğinde açıldığı görülmüştür. Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır....
Dava, yüklenicinin nama ifaya izin kararı neticesinde inşaattan el çektirilerek müdahalenin meni talebine ilişkindir. Nama ifa; eseri sözleşmede belirlenen sürede eksiksiz ve kusursuz olarak teslim edemeyen yüklenicinin nam ve hesabına, iş sahibinin bizzat tamamlaması veya başka yükleniciye tamamlattırması demektir. Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde iş sahibi (alacaklı) gideri borçluya ait olmak üzere, edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir. (TBK 113, BK 97) Nam'a ifaya izin kararı, hukuken müdahalenin men'i kararını içermemekle birlikte bağımsız olarak cebri icra yoluyla infazı kâbil de değildir. Bu izin mahkemece arsa malikine verilmiş ise de yüklenicinin inşaattan el çekerek arsa malikine teslim etmesini emreder nitelikte eda hükmü gücünde değildir. Bu durumda, davacının, yüklenicinin inşaattan el çektirilerek müdahalenin meni talebinde bulunmasında hukuki yararı vardır....
Yasa hükmüne göre, nama ifaya izin verilebilmesi için sözleşmesinin feshedilmemiş, yani yürürlükte olması, borçlunun edimin ifasında temerrüde düşmesi ve borcun “yapma borcu”na dair bulunması gerekir. Yapma borcu borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde, alacaklı (iş sahibi) gideri borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini hakimden isteyebilir. (TBK 113-BK 97 md.) Hakim talep üzerine bilirkişi marifetiyle eksik ve ayıplı iş kalemlerini, projeye aykırı imalatları ve bunların tamamlanması ve aykırılıkların giderilmesi için gereken giderleri tek tek saptayıp ifaya izin kararı verir. Mahkemece infazda tereddüde yol açmamak için izin kararının hüküm fıkrasında eksik ve ayıplı iş kalemleri ile miktarları, projeye aykırı imalatları ve giderilmesi için gereken giderleri tek tek gösterilir....
Arsa sahibi ile arasında arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi bulunan yüklenicinin şahsi hakkını üçüncü kişiye temlik etmesi halinde üçüncü kişinin ifa talep edip edemeyeceğinin saptanmasında öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Davaya konu olayın, temlik işleminin hukuki niteliği, arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde yüklenicinin borçlarının neler olduğu ve arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Arsa sahibi ile arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi bulunan yükleniciden sözleşmesinde ona bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü temlik alan üçüncü kişinin, arsa sahibini (borçluyu) ifaya zorlayabilmesi için öncelikle temlik işlemini ve işlemin sıhhatini kanıtlaması gerekir....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/1767 KARAR NO : 2021/1368 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : DENİZLİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ TARİHİ : 13/10/2020 NUMARASI : 2019/49 ESAS - 2020/473 KARAR DAVA KONUSU : MALIN AYIPLI OLMASINDAN KAYNAKLANAN SÖZLEŞMENİN FESHİ, BEDEL İADESİ VE BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ KARAR : Denizli Tüketici Mahkemesi'nin 2019/49 Esas, 2020/473 Karar sayılı 13/10/2020 tarihli kararı aleyhine davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ve talebin süresinde olduğu anlaşılmakla; yapılan istinaf incelemesi sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA :Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen dava dilekçesinde özetle; davacının davalıdan 06/03/2019 tarihinde 8.500,00 TL bedelle mobilya satın aldığını, 1.000,00 TL peşinat ödediğini, bakiye bedeli de 10 taksit halinde ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak mobilyanın kurulumu sırasında renk farkı olduğunu ve bir kısım ayıplar bulunduğunu...
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 21/05/2019 NUMARASI : 2017/424 ESAS - 2019/404 KARAR DAVA KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) KARAR : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taleplerin zamanaşımına uğradığını, taleplerin belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini, çalışma süresinin SGK’ya bildirilen kadar olduğunu, davacının üç gün üst üste işe gelmediğini, bu nedenle iş sözleşmesinin haklı nedenle İşverence feshedildiğini, haklı fesih sebebiyle davacının kıdem tazminatına hak kazanamayacağını, davacının yıllık izinlerini kullandığını, eksik kalan izin ücretlerinin ödendiğini, davacının fazla çalışmasının olmadığını, olması halinde ücretinin ödendiğini, davacının U.B.G.T. çalışması olmadığını beyan etmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....