Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 2.1. Kaynağını Borçlar Kanununun 22 nci maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşmelerdendir. Vaad alacaklısı taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle mülkiyet devir borcu yüklenen vaad borçlusunun edimini yerine getirmemesi halinde, edimin hükmen yerine getirilmesini mahkemeden isteyebilir. 2.2. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81 nci maddesi uyarınca depo ettirilmelidir. 2.3. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....

    Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa; iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır.(Yargıtay14....

    Davalılar ... mirasçılarına, murisi evveli ...dan İntikal eden 60/720 hisse ise satış vaadi sözleşmesinin konusu değildir. Bu durumda davacıya, satış vaadi sözleşmesi ile muris ...'dan davalılara intikal eden hisselerin satışı vaat edilmediğinden davanın reddi gerekirken satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı olmadığı gerekçesiyle davanın reddi doğru değil ise de, hüküm sonuçta davanın reddine ilişkin bulunduğundan kararın gerekçesinin düzeltilerek hükmün onanması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan karar gerekçesinin HUMK’nun 438./son maddesi hükmü gereğince yukarıda açıklanan şekilde değiştirilmesine, davacının bütün temyiz itirazlarının reddi ile hükmün GEREKÇESİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 20.12.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

      DAVALI CEVABININ ÖZETİ: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın Niğde Organize Sanayi Bölgesinde kurmayı planladığı elektrik santrali için alacağı yatırım teşvik belgesi kapsamında bir taşınmaza ihtiyaç duyması nedeniyle davalıya ait olan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde belirtilen taşınmazı Eylül 2015 tarihi itibariyle 10 yıllığına kiraladığını , bir ay sonra ise taşınmazı almak istediğini beyan ettiğini , bunun üzerine tarafların satış vaadi sözleşmesi yapma yönünde anlaştıklarını ,bu sözleşmeye göre taşınmazın satışının Aralık 2015’de yapılacağı kararlaştırıldığından, 10 yıl süreli kira sözleşmesinin 3 ay süreli yeni bir sözleşme olarak revize edildiğini, kira sözleşmesinin bu şekilde revize edilmesinin sebebinin, davalının taraflarca mutabık kalınan Aralık ayında satış işleminin gerçekleşeceğine olan inancı olduğu; davacı yanın sözleşmeyi noter huzurunda düzenleme şeklinde yapılmasına yanaşmaması nedeni ile resmi şekilde yapılmadığını , yine satış için belirlenen...

      DAVALI CEVABININ ÖZETİ: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın ...nde kurmayı planladığı elektrik santrali için alacağı yatırım teşvik belgesi kapsamında bir taşınmaza ihtiyaç duyması nedeniyle davalıya ait olan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde belirtilen taşınmazı Eylül 2015 tarihi itibariyle 10 yıllığına kiraladığını , bir ay sonra ise taşınmazı almak istediğini beyan ettiğini , bunun üzerine tarafların satış vaadi sözleşmesi yapma yönünde anlaştıklarını ,bu sözleşmeye göre taşınmazın satışının Aralık 2015’de yapılacağı kararlaştırıldığından, 10 yıl süreli kira sözleşmesinin 3 ay süreli yeni bir sözleşme olarak revize edildiğini, kira sözleşmesinin bu şekilde revize edilmesinin sebebinin, davalının taraflarca mutabık kalınan Aralık ayında satış işleminin gerçekleşeceğine olan inancı olduğu; davacı yanın sözleşmeyi noter huzurunda düzenleme şeklinde yapılmasına yanaşmaması nedeni ile resmi şekilde yapılmadığını , yine satış için belirlenen günde de davalının...

        Elbirliği mülkiyeti sona erdirilip müşterek mülkiyete dönüştürülmeden satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı yoktur. Davanın açıldığı tarihte elbirliği mülkiyeti devam ettiğinden sözleşmenin bu tarih itibari ile ifa olanağı mevcut bulunmamaktadır. Bu nedenle istemin reddi gerekirken kabulü doğru olmamış, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 30.05.2011 gününde oybirliği ile karar verildi....

          Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortaklığının payının, alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Yukarıda açıklananlar doğrultusunda somut olaya dönüldüğünde, davacıların tescil isteğinin dayanığını oluşturan 9.5.1984 tarihli sözleşme, noterde usulüne uygun olarak düzenlenmiş olup geçerlidir. Ne var ki, dava konusu 566 ada 6 parsel numaralı taşınmaz satış vaadinde bulunan ,,, ",,, kızı ,,," adına kayıtlıdır. Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinin 1980/1427 E. 1981/386 K. sayılı veraset ilamına göre de, tapu maliki ... 15.8.1971 tarihinde vefat etmiş olup mirası ..., ... ve satış vaadinde bulunan ...'ye intikal etmiş olup, satış vaadinde bulunan davalının murisi adına kayıtlı olan taşınmazda, davalı dışında mirasçılarında hak ve hisseleri bulunmaktadır....

            - K A R A R - Davacı vekili, davalı şirketle müvekkili şirket arasında 29.06.2009 tarihli 5 yıl süreli akaryakıt bayiilik sözleşmesinin yapıldığını, bu sözleşmeye göre davalı şirketin yıllık satış taahhüdü verdiğini, söz konusu taahhütname ile yıllık 600,00 ton beyaz ürün satış taahhüdünde bulunduğunu ve eksik sattığı beher ton için ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden olmak üzere beyan ürünler için 50,00 USD karşılığı TL müvekkili şirketin uğradığı kar kaybını ödemeyi kabul ettiğini, ancak davalının 2009 yılında 33,14 ton beyaz ürün, 2010 yılında 37,59 ton, 2011 yılında ise 16,28 ton beyaz ürün alımında bulunduğunu, ayrıca sözleşmede bayinin satış taahhüdünü yerine getirmemesi halinde 100.000,00 USD cezai şart ödemeyi de kabul ettiğini ileri sürerek şimdilik kar mahrumiyetinden dolayı 5.000,00 TL ve cezai şarttan 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

              ----göre karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde; alacaklı, temerrüde düşen borçlu karşısında üç ayrı seçim hakkına sahiptir. a-Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun aynen ifasını ve gecikme yüzünden uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir. ---- b-Alacaklı, borcun aynen ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini isteyebilir. --- c-Alacaklı, borcun aynen ifasından vazgeçerek sözleşmeden dönebilir. --- Sözleşmeden dönme halinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Alacaklı, temerrüde düşen borçluya karşı bu üç hakkı birlikte kullanamaz. Bu haklardan birini seçmek ve kullanmak üzere kanun kendisine bir seçimlik hak tanımıştır. Alacaklı bu haklardan birini seçince diğerlerinden vazgeçmiş sayılır....

                UYAP Entegrasyonu