Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, düzenleme şeklinde taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacak talebine ilişkindir....

Anılan maddede, ceza ile ifa arasındaki ilişkiye göre birbirinden farklı üç tür cezai şart düzenlendiği görülmektedir. Bunlar; seçimlik cezai şart, ifaya eklenen cezai şart ve ifayı engelleyen (dönme cezası) cezai şarttır. Bu terimler her ne kadar yasada yer almamışsa da gerek öğretide ve gerekse uygulamada benimsenmiştir. Borçlar Kanununun m.158/I’e göre seçimlik ceza “aktin icra edilmemesi (ifa edilmemesi) veya natamam olarak icrası (noksan olarak ifası) halinde tediye edilmek (ödenmek) üzere kabul edilmiş ise” seçimlik ceza-seçimlik yetki söz konusudur. BK m.158/I’deki “aktin icra edilmemesinden” maksat, borcun ifa edilmemesi “aktin natamam olarak icrasından” maksat ise borcun her türlü kötü ifasıdır. O halde, asıl borcun ifa edilmesini veya gereği gibi ifa edilmesini kuvvetlendirmek için ceza anlaşması yapılmışsa, bu tür ceza seçimlik cezadır. Kural, borcun aynen ifası olduğundan, borçlu borcunu yerine getirdiği sürece alacaklı ceza isteyemez....

    MAHKEME KARARI Mahkemece, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde, taşınmazın sözleşme tanzim tarihine kadar olan bilumum vergi, harç ve rüsumları ile kanuni mükellefiyetlerinin satıcıya, anılan tarihten sonrakilerin alıcıya ait olacağının kararlaştırıldığı, bu hükmün tarafları bağladığı, dava konusu taşınmazın sözleşmenin akdedildiği tarih öncesi döneme ait bankaya 13.966,70 TL ödenmemiş borcu bulunduğu, sözleşme gereğince bu borçtan davalının sorumlu olduğu, Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddesinin 5 inci fıkrası uyarınca gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh verilmesinin zorunlu olduğu, satış vaadi sözleşmesi akdedilmeden şerh konulması söz konusu olamayacağı, sözleşme tanzim tarihinden sonra yapılmış olan bu masrafa davacının katlanması gerektiği, öte yandan davacı kira gelirinden mahrum kaldığını iddia etmiş ise de satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra zilyetliğin kendisine geçtiği, taşınmazda kendisinin oturmaya başladığı, kiraya vermesi için tapunun kendisine devredilmesi...

      Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....

      DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava; Araç Satımından Kaynaklanan Alacak davasıdır. Davanın konusu davacının almış olduğu araçtaki gizli ayıp nedeni ile uğramış olduğu 10.000,00 TL zararın davalılardan tahsiline ilişkindir. Bu durumda davanın konusu para alacağıdır. Bilindiği üzere para borçları götürülecek borçlardan olup ifa yeri alacaklının ikemetgahıdır. HMK 10. maddesine göre de sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabileceğinden davaya konu olayda ifa yeri Ankara (alacaklının ikametgahı) olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir. Somut olayda, davanın, Kadirli Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, davacının MERNİS yerleşim adres bilgisinin: "Doğanlar Mahallesi 100....

      Davalı, kesin hüküm itirazında bulunmuş, satış vaadi sözleşmesinin geçerli olmadığını, taşınmazlar elbirliği mülkiyetine konu olduğundan sözleşmenin ifa imkanı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddini istemiştir. Mahkemece, konusu ve tarafları aynı olan Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1995/1950E-1999/321K sayılı dosyasında, iştirak halinde mülkiyete konu taşınmazlarda iştirak çözülmeden satış vaadi sözleşmesinin ifasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair gerekçesinin doğru olmadığı davacı tarafça iddia edilse de kesin hüküm niteliğindeki mahkeme hükmünün yasal olarak tartışılamayacağından dava reddedilmiştir....

        DELİLLER: Davacı vekili dava dilekçesinde, satış sözleşmesini, ödeme dekontlarını, banka kayıtlarını, mail yazışmasını, ihtarnameyi, davacı şirkete ait ticari faaliyet belgesini, davalı şirket kayıtlarını, tanık ve bilirkişi incelemesini delil olarak göstermiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, satış sözleşmesini, keşif, tanık ve bilirkişi incelemesini delil olarak göstermiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, satış satış sözleşmesinin feshi nedeniyle ödenen satış bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Taraflar arasında --- tarihlinde imzalanan satış sözleşmesi ile tarafların; --- --- makinası ---- oluşan emtianın--- bedelle alım satımı konusunda anlaşmaya vardıkları, teslim süresinin maksimum ----iş günü, satış bedelinin yarısının peşin, kalan kısmının yüklemede yapılacağının kararlaştırıldığı görülmüştür. Davalı şirketin banka kayıtlarına göre, davacı davalıya ---ödeme yapmıştır....

          Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir." şeklinde düzenlenmiştir....

          Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir." şeklinde düzenlenmiştir....

          Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Somut olaya gelince; davalıların murisi satış vaadi borçlusu ve 26.12.2005 tarihinde vefat eden ... dava konusu 493 ada 11 parsel sayılı 3 nolu mesken cinsli taşınmazda tapu malikleri ... ve ... ...'dan kendisine intikal eden miras hak ve hisselerini davacıya satmayı vaat ettiği anlaşılmıştır. Tapu maliklerinin davalılar murisi ... dışında dava dışı ve satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmayan ... ile birlikte elbirliği ortaklığı şeklinde iştirak halinde maliktir....

            UYAP Entegrasyonu