Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İcra Hukuk Mahkemesinin 2022/476 Esas sayılı dosyası ile satışın durdurulması talepli dava açtıklarını, bu davanın 31/08/2022 tarihinde reddedildiğini, kararın istinaf edilmiş olup henüz kesinleşmediğini, bu karar kesinleşmeden satış yapılamayacağını, satış ilanı ve şartnamede taşınmazın adres ve önemli niteliklerinin yanlış yazıldığını, bu durumun ihaleye katılımı etkilediğini, satış ilanının ilgililer dosya alacaklarının tümüne usulüne uygun tebliğ edilmediğini bildirerek, ihalenin feshine karar verilmesini istemiştir....

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SEBEPLER: Uyuşmazlık, İcra Müdürlüğünün satışa durdurulması işlemini şikayettir. 02/03/2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 26. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 365/1. maddesinde; ''İstinaf yoluna başvurma, yasal süre geçtikten sonra yapılır veya istinaf yoluna başvurulmasına olanak bulunmayan bir karara veya vazgeçme nedeniyle itiraz veya şikâyetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikâyete ilişkin olursa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri gereğince istem icra mahkemesince reddedilir'' hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; ''Bölge adliye mahkemesi, birinci fıkra kapsamına girdiği hâlde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan kesin karara bağlar'' düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda, incelenmesi istenen karar, icra müdürlüğünün satışın durdurulması işlemini şikayete ilişkin olup, anılan kararın istinaf kabiliyeti bulunmamaktadır....

Somut olaya gelince, davacı yan dava dilekçesinde; "...Takip borçlusu olan davacının hukuka, kanuna, usule aykırı takip ile ağır mağduriyeti göz önünde tutularak öncelikle teminatsız, mümkün olmaz ise muhik teminat karşılığında tedbiren takibin ve satışın durdurulması, kaydi hacizlerin fekkine," şeklinde talepte bulunmuş olup mahkemenin haklı gerekçesinde belirtildiği gibi davacı icra veznesindeki paranın verilmemesi yönünde tedbir istememiştir. Talebini istinaf dilekçesinde genişletmiş ise de ilk derece mahkeme dosyasın da istenmeyen hususun istinaf mahkemesinde ileri sürülmesi mümkün olmadığından davacının istinaf taleplerinin HMK353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir....

    - K A R A R - Davacılar vekili davalı borçluya ait taşınmaz hissesinin satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde davalının üst sıraya alındığını oysa, müvekkillerinden ... tarafından girişilen takibin, davalı borçlu tarafından açılan menfi tesbit davasında verilen ihtiyati tedbir kararı ile durdurulması nedeniyle, sıra cetveline esas alınmayan 06.10.2004 tarihli haczin önceki haciz olduğunun kabulü gerektiğini, diğer iki müvekkilinin de ikinci sırada birbirlerinin hacizlerine iştirak etmelerini sağlayacak şekilde ... sıra cetveli düzenlenmek üzere sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı 24.03.2008 tarihli dilekçesiyle davalının haczinin düştüğünü ileri sürmüştür. Davalı ... vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

      Mahkemece, toplanan delillere göre; haciz sırasında borçlu şirket yetkilisinin hazır olduğu, davalı (borçlu) şirket ile haczin yapıldığı yerde faaliyette olduğu bildirilen A-Yapı Mühendislik Ltd.Şti. arasında organik bağ bulunduğu, mahcuzların borçluya ait işyerinde haczediliği, mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, davacı tarafından davanın ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine ve satışın durdurulması yönünden tedbir kararı verilmiş olduğundan, asıl alacak mikta- rı üzerinden hesaplanacak %40 ... inkar tazminatının davacı 3.kişiden alınarak davalı alacaklıya verilmesine ... verilmiş; hüküm, davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir....

        Hukuki tavsif hakime ait olup başvuru tarihi itibarıyla talebin satışın durdurulması niteliğinde olduğu gözetilmelidir. Buna göre, yargılama sırasında ihale gerçekleşmiş olduğundan satışa hazırlık işlemlerindeki usulsüzlükler ihalenin feshi şikayetinde ileri sürülebilir. İhale yapılmadan da ihalenin feshi talep edilemeyeceğine göre konusuz kalan şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde isteminin esastan incelenerek ihalenin feshi talebinin reddi ile şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmekte ise de anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir. SONUÇ : Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile ......

          Buna göre, icra mahkemesince 85. maddenin uygulanma biçimi, icra dairesi tarafından hesaplanan vekalet ücreti, 103. maddenin uygulanma biçimi ve bu maddede düzenlenen davetiyenin içeriği, yediemin ücreti, yedieminin değiştirilmesi, hacizli taşınır malların muhafaza şekli, kıymet takdirine ilişkin şikayet, ihaleye katılabilmek için teminat yatırılması ve teminatın miktarı, satışın durdurulması, satış ilanının iptali, süresinde satış istememesi nedeniyle satışın düşürülmesi, 263. maddenin uygulanma biçimi, iflas idaresinin oluşturulması, icra mahkemesinin iflas idaresinin işlemleri hakkında şikayet üzerine verdiği kararlar, iflas idare memurunun ücret ve masrafları hakkındaki hesap pusulası, İİK 36. maddeye göre icranın geri bırakılmasına ilişkin kararları kesin olup, istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün değildir....

          durdurulması, üçüncü kişilere devir ve temliğini önlemek amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir....

          İİK’nun 97. maddesinin 3. ve 4. fıkralarındaki düzenlemeler dikkate alındığında, alacaklı yararına gecikme tazminatına hükmedilebilmesi için istihkak iddiasının reddinin yanı sıra teminat karşılığında takibin ertelenmesi ya da satışın durdurulması kararının da bulunması gerekir. Somut olayda takibin ya da satışın durdurulması yönünde alınmış bir karar bulunmadığından gecikme tazminatına ilişkin yasal koşulların gerçekleştiği kabul edilemez. Diğer yandan, dava alacaklı tarafından açıldığı için İİK’nun 99. maddesine göre yargılama süresince satış istenemeyecektir. Ne var ki buradaki düzenlemede alacağın tahsilinde yasal bir gecikme söz konusu olacağı için, üçüncü kişiye satışın durması konusunda yükletilebilecek herhangi bir kusur bulunmamaktadır. Bu koşullarda alacaklı lehine, dolayısıyla üçüncü kişi aleyhine tazminata hükmedilmesi de İİK’nun 97/13. maddesi ile getirilen gecikme tazminatı ile ilgili düzenlemenin amacına aykırı düşecektir....

            , taşınmazın ve satışın toplam değeri göz önüne alındığında ilan edilen gazetenin tirajının yeterli olmadığını, gerek açık artırma ilanında ve gerekse gazete ilanında elektronik ortamda teklif verme tarihinin belirlenmediğini, taşınmaz üzerinde var olan rüçhanlı alacaklar dikkate alınmadan satış gerçekleştirildiğini ,bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir....

            UYAP Entegrasyonu