Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

reddini, davacı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLERİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, İİK'nın 72 maddesine dayalı alım satımdan kaynaklı menfi tespit istemidir....

Uyuşmazlık; menfi tespit davasında arabulucuk dava şartının uygulanıp uygulanamayacağının tespitine ilişkindir. 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanun'un 5/A. maddesinde "dava şartı olarak arabuluculuk" başlığı ile; "Bu Kanun'un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır" şeklinde düzenleme yapılmıştır. TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasına ilişkin dava şartı; alacak davası niteliğinde olmayan menfi tespit davasında uygulanamayacak olup somut olay yönünden davacı tarafın arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

    Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı işin yapımı karşılığı yükleniciye verildiği ileri sürülen çekler yönünden bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkememizin .....esas sayılı dava dosyası incelendiğinde, eldeki dosyanın davacısı tarafından yine eldeki davaya konu edilen sözleşme kapsamında verildiği ileri sürülen çeklerden dolayı .....aleyhine menfi tespit davası açıldığı, mahkemece .....tarihli celsenin bir nolu ara kararı ile, davacı tarafından davaya dayanak yapılan ve dosyaya sunulan sözleşmede iş sahibi olarak davacının, taşeron firma olarak ise .....ile .....Ltd. Şti'nin yer aldığı, sözleşmeye konu işin hangi kısmının taşeron firmalar arasında yapılacağına ilişkin sözleşmede bir hüküm bulunmadığı ve sözleşmeye konu işin tamamının yapımında taşeronların sorumlu olduğu ve bu taşeronlar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğu gerekçesiyle davada taraf olarak gösterilmeyen .....Ticaret Ltd....

      Sayılı dosyası ile ... tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında davacının borcu kabul ettiğini açıkça beyan ettiğini, haciz işlemi sırasında borcu kabul ettiğini beyan eden ancak halen borcunu ödememiş olan davacının kötü niyetli olduğu ve icra takibini sürüncemede bırakmaya çalıştığı açık olup, davanın reddine karar verilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, takipten sonra açılan bonoya dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı tarafından takibe dayanak bonoların makina satımına ilişkin verildiği ve davalı tarafın edimini yerine getirmemesi nedeniyle bononun bedelsiz kaldığı iddiasında bulunulmuştur....

        Alacağın kesinleşmesi üzerine takip ilama dayalı olarak devam etmiş ve borçlu 20.11.2003 tarihinde 24 taksitte ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Ne varki takip dosyası alacaklı tarafından işlemsiz bırakıldığı için işlemden kaldırılmış ve alacaklı 7.7.2008 tarihinde yenileme talebinde bulunmuştur. Yenileme istemi İİK.nun 78. maddesine göre yapılmış ve davacı borçluya ihbar edilmiştir. İcra Müdürlüğünce borçluya gönderilen yenileme istemi yeni bir ödeme emri değildir. Bu durumda mahkemece, davacının alacağının ilama dayalı kesinleşmiş alacak olduğu ve buna karşı İİK.nun 72. maddesine dayalı menfi tespit davası açılamayacağı gözetilerek davanın reddi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

            ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2019/605 Esas KARAR NO : 2021/1078 DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 25/07/2019 KARAR TARİHİ : 05/10/2021 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasındaki sözleşmeye dayalı ------ karşılığında anlaşıldığını, ---- vadeli çekler ve sıralı vadeli bonolar şeklinde ödendiğini ancak 31.10.2018 teslim tarihinde anlaşılan ---- tesliminin müvekkiline yapılmadığını, müvekkiline ---- istinaden hiç bir mal teslimi yapılmadığını, dolayısıyla davalı sözlü anlaşmaya istinaden kendisine yüklenen yükümlülüğü yerine getirmemiş olduğundan müvekkilinin davaya konu çekleri ve bonoları ödeme yükümlülüğü yok iken ve sözü edilen çek ve bonoların müvekkiline iadesi gerekmekte iken davalının haksız ve kötüniyetli olarak günü gelen çekleri ve bonoları icra takibine koyduğunu ve müvekkil aleyhine...

              Dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın sözleşmeye dayalı takip nedeniyle menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin bulunmasına göre, temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca Yargıtay 13. Hukuk Dairesine aittir. Yukarıdaki yasal düzenleme de dikkate alındığında dosyanın görevli Daire belirlenmek üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna gönderilmesine 29/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

                Dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın sözleşmeye dayalı takip nedeniyle menfi tespit istemine ilişkin bulunmasına göre, temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca Yargıtay 13. Hukuk Dairesine aittir. Yukarıdaki yasal düzenleme de dikkate alındığında dosyanın görevli Daire belirlenmek üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna gönderilmesine 01/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  UYAP Entegrasyonu