Ltd.Şti.nde olan çeke dayalı alacak istemine yönelik başlatılan takibe itiraz üzerine itirazın iptali davası aynı mahkemede açılmış, iki dava arasındaki fiili ve hukuki irtibat nedeniyle birleştirme kararı verilerek yargılamaya menfi tespit dava dosyası üzerinden devam edilmiştir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda menfi tespit davasının reddine, birleştirilen itirazın iptali davasının ise kısmen kabulüyle, asıl alacak tutarı 695.000.000.-TL. ile işlemiş faiz tutarı 343.653.700.-TL.ye yönelik itirazın iptaline, takibin bu kısım üzerinden devamına, asıl alacak tutarının % 40’ı oranında 278.00.-YTL. icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
Bu durumda, mahkemece; bonoya ilişkin menfi tespit isteminin konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kararın kesinleşmesi halinde bononun davacı tarafa iadesine ve davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek, yargılama giderlerinin HMK. nun 326. maddesi uyarınca taraflarının haklılık oranına göre hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile bonoya yönelik menfi tespit ve iptal istemlerinin reddi ile bono tutarı üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
İcra müdürlüğünün 2010/6702 esas sayılı icra takip dosyasına yönelik talebi bakımından 2.095,89 Dolar işlemiş faiz miktarı yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin menfi tespit isteminin reddine, davacı ve davalı tarafın icra tazminatı istemlerinin reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2) Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Açılan menfi tespit davasında, yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine dair verilen karar ile birlikte borçlu (davacı) aleyhine takdir edilecek tazminat, İİK'nın 72/4. maddesinda hükme bağlanmıştır....
Dava; davacının feshettiği sözleşmeye dayalı olarak talep ettiği cezai şart ve menfi zararına ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ... ve ... plaka sayılı araçların ... Noterliğinin .../.../... tarih ve ... ve ... yevmiye numaralı taşıt kira sözleşmeleri kapsamında davacının davalıdan sözleşmenin 7/p maddesi gereğince cezai şart, 7/e maddesi gereğince maddi ve manevi zarar talebinde haklı olup olmadığı, haklı ise talep edebileceği miktar ve faize ilişkindir. Mahkememizin .../... esas .../... Karar sayılı ilamı ile verilen görevsizlik kararının ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi'nin .../.../... tarih, .../... Esas .../... Karar sayılı ilamıyla kaldırılması üzerine dosya iş bu esasa kaydedilmiş, yargılamaya davam olunmuştur. Dosya içerisine ...A.Ş' den ... ve ... plakalı araçların hasar dosyası, ......
sözleşmesi yapılması ile bu sözleşmeye dayalı olarak fatura tanziminin müvekkili şirket tarafından yapılmadığını, sözleşme ve faturalama işlemlerinin ------ sorumluluğunda bulunduğundan bahisle haksız açılan davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir....
belirttiği hâlde, eldeki menfi tespit davasında, takibin tüketim endeksine dayalı faturadan kaynaklandığını ileri sürmesi mümkün olmamakla birlikte, borç sebebinin takip talebinde sehven "kaçak" olarak bildirildiği, takip talebi ve ödeme emrinde belirtilen davalı şirketin hukuk birimi nezdindeki dosyaların gerçekten de tüketime dayalı borca ilişkin olduğu düşünülecek olsa dahi, bu durumda tüketime dayalı fatura nedeniyle tahakkuk ve tahsil yetkisinin Dicle EPSAŞ' a ait olduğu, davalı takip alacaklısı Dicle EDAŞ'ın ayrı bir tüzel kişiliği haiz bulunan Dicle EPSAŞ'ın görev ve sorumluluğunda bulunan tüketim endeksine dayalı olarak takip yapma yetkisinin bulunmadığı, davacının menfi tespit talebinde haklı olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir....
Kararı, davalı ... vekili ile davacı vekili temyiz etmiştir. 1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2)Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı alacak ve menfi tespit istemine ilişkindir....
Tekstil A.Ş arasında akdedilen 30.06.1994 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine kefil olduktan sonra öldüğünü, 22.05.2000 tarihinde hesabın kat edildiğini ve icra takibine girişildiğini, murisin ölümünden sonra kullandırılan kredilerden mirasçıların sorumlu olmadığını, mirasçıların ölüm günündeki tarafların alacak ve borçlarından sorumlu olduklarını belirterek, müvekkillerinin borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, 30.06.1994 tarihli 4.000.000.-Dolar bedelli kredi sözleşmesine dayalı olarak 23.05.2000 tarihinde hesabın kat edilmesinde, yasaya ve sözleşmeye aykırı bir yön bulunmadığını, kefilin ölümünün kefaletten doğan borcu ortadan kaldırmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir....
Menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı uygulama ve doktrinde tartışmalara sebep olmuştur. Kanun metninin lafzi yorumuna bağlı kalındığında menfi tespit davaları kapsam dışında görünmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki menfi tespit davası bir olumsuz alacak davasıdır. Esasen tartışılan husus bir alacağın varlığı veya yokluğudur. Alacak davası olumlu bir tespite dayalı alacak hükmü kurulmasını gerektirir ve bir tarafı para ödemeye mahkum eder. Menfi tespit davası ise olumsuz tespit içeren alacak davası olup bir tarafı para ödemekten kurtarır. Hatta menfi tespit davası sonuçlanmadan veya henüz açılmadan alacak tahsil edilirse menfi tespit davası istirdada yani bir alacak davasına dönüşür. Davanın tabiatı bu biçimde tavsif edildiğinde kanun koyucunun amacına yönelik bir yorumla menfi tespit davalarının da arabuluculuk dava şartına tabi olduğu kabul edilmelidir....
Menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı uygulama ve doktrinde tartışmalara sebep olmuştur. Kanun metninin lafzi yorumuna bağlı kalındığında menfi tespit davaları kapsam dışında görünmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki menfi tespit davası bir olumsuz alacak davasıdır. Esasen tartışılan husus bir alacağın varlığı veya yokluğudur. Alacak davası olumlu bir tespite dayalı alacak hükmü kurulmasını gerektirir ve bir tarafı para ödemeye mahkum eder. Menfi tespit davası ise olumsuz tespit içeren alacak davası olup bir tarafı para ödemekten kurtarır. Hatta menfi tespit davası sonuçlanmadan veya henüz açılmadan alacak tahsil edilirse menfi tespit davası istirdada yani bir alacak davasına dönüşür. Davanın tabiatı bu biçimde tavsif edildiğinde kanun koyucunun amacına yönelik bir yorumla menfi tespit davalarının da arabuluculuk dava şartına tabi olduğu kabul edilmelidir....