Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Maddesinde açıkça belirtildiği gibi sözleşmeden vazgeçilmesi halinde vazgeçen 1.000.000,00 EURO tazminat ödemeyi kabul ettikleri açık olduğunu, taşınmaz maliklerinden davalı T4 sözleşmenin 7.Maddesi uyarınca edimini yerine getirmeyerek taşınmazdaki hissesini tapuda yükleniciye vermemiş olması nedeniyle müvekkiline karşı da sorumlu olduğunu, sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle müvekkiline bırakılan bağımsız bölümde elde etmesi gereken kardan mahrum kaldığı gibi sözleşmenin 7.maddesi uyarınca sözleşme ile hüküm altına alınan vazgeçme tazminatının tazmini gerektiğini, sözleşmenin yerine getirmeyerek taşınmazın tapuda devrini vermeyen ve sözleşmeden vazgeçen sözleşmenin tarafı olan arsa maliki T4 olduğunu, davalı T4 sözleşmeden vazgeçmesi ve sözleşmedeki edimini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin yoksun kaldığı kar ve sözleşme ile hüküm altına alınan vazgeçme tazminatının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, eldeki dava sözleşme hükümlerine aykırı davranıp sözleşmeden vazgeçen ve...

Toplanan delillerden, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlığı'nın 07/12/2017 tarihli yazısından ve tüm dosya kapsamından davada dayanılan sözleşmenin maden siciline şerh edilmediği, yukarıda açıklanan yasa maddesi içeriğinden de açıkça anlaşılacağı gibi davada dayanılan sözleşmenin geçerli hale gelebilmesi için maden siciline şerh edilmesi zorunludur. Davacı anılan sözleşmenin maden siciline şerh edildiğini ve böylece geçerli hale geldiğini ispat edemediğinden ve davalının da 19/09/2016 tarihli ihtarnamesi ile 07/12/2015 tarihinde imzalanan sözleşme ile bağlı kalmayacağını bildirdiğinden davacının aidiyetin tespitine yönelik talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Maden hakkının devrinde aynen taşınmaz mülkiyetinde olduğu gibi iki ayrı işleme ihtiyaç vardır. Öncelikle taraflar arasında maden hakkının devri borcunu doğuran satım, bağışlama ve trampa gibi borçlandırıcı işlem yapılmaktadır. Maden Kanunun yukarıda bahsedilen 5....

Davacı taraf bu sözleşmenin rödovans/kira sözleşmesi olduğu iddiasıyla Sulh Hukuk Mahkemesinde eldeki davayı açtığına göre Sulh Hukuk Mahkemesince davacının dayandığı sözleşmenin hükümlerinin bir bütün halinde değerlendirilerek rödovans/kira sözleşmesi niteliğinde olup olmadığı belirlenerek, kira/rödovans sözleşmesi niteliğinde olmadığı kanaatine varılması halinde şimdi olduğu gibi görevsizlik nedeniyle usulden ret kararı verilmeyerek, davacının dayanak sözleşmenin rödovans/kira sözleşmesi olduğu iddiasıyla dava açtığı göz önünde bulundurularak davanın reddi ile yetinilmesi gerektiği düşünülmeli, sözleşmenin rödovans/kira sözleşmesi mahiyetinde olduğu kabul edilmesi durumunda ise; HMK'nın 114 ve 115. maddeleri gereğince tarafların aktif/pasif husumetleri bulunup bulunmadığı irdelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olmasında isabet bulunmamaktadır." gereğine değinilerek kararın kaldırılmasına...

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sözleşme gereğince öngörülen teslim süresinin 08.09.2005’de sona erdiği, davalının taahhütlerini yerine getirmediği, binadaki eksikliklerin diğer konut malikleriyle birlikte davacı tarafından tamamlandığı, teslim edilmeme nedeniyle davacının kira kaybına uğradığı, davalının savunmasında dayandığı 31.10.2005 tarihli ibranamenin adi yazılı şekilde yapılmış olması nedeniyle geçerli olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 07.03.2000 tarihli sözleşmenin iptaline, 10.000,00 TL eksik imalat ve 5.000,00 TL kira kaybı bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1) Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ile kira kaybı ve eksik imalat bedelinin tahsili istemine ilişkindir....

    Mahkemece, davaya konu markaya ilişkin ikinci sözleşmenin noterde düzenleme şeklinde yapılan, 29/07/1997 tarihli işletme devir sözleşmesi olduğu, bu sözleşmede ilk sözleşmede yer alan kısıtlamalara yer verilmediği, 556 sayılı KHK’nın “ Markanın Devri” başlığını taşıyan 16. maddesine göre, bir işletmenin devri aksi kararlaştırılmadığı müddetçe işletmeye ait markanın devrini de kapsayacağından davacının bu tarih itibariyle markayı davalıya devrettiğinin kabulü gerekeceği ve davacının devrettiği markaya dayalı olarak açtığı bu davanın dinlenemeyeceği sonucuna ulaşılmışsa da, belirtilen sözleşme dava dışı Fen Bilimleri Merkezi A.Ş ile ... .arasında akdedilmiş olup, sözleşmenin konusu şirkete ait olan dershanenin ...’a devredilmesidir....

      Mahkemece, devri gerçekleştirilen tapunun, yapı kullanma izin belgesi olup olmadığı araştırılmaksızın taraflar arasındaki sözleşmenin 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda düzenlendiği, bu tarz sözleşmelerin resmi şekilde yapılması ve konut tarzı yapılara ilişkin olarak oluşturulması gerektiği, davaya konu sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığı, ortada geçersiz bir sözleşme bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmuştur. Her ne kadar taşınmaz devrini içeren sözleşmenin adi yazılı şekilde yapılması geçersiz ise de taşınmazın tapusunun verilmesi ile geçersiz olan sözleşme geçerlilik kazanacaktır....

        Noterliği’nce ... yevmiye no.lu ihtarnamesi ile “Maden sahasının devri için eksiklerin tamamlanarak 7 gün içerisinde başvurulmasını aksi takdirde, Sözleşmenin 5.3 Özel Hükümler 6 no.lu maddesi gereği sözleşme bedelinin yarısı olan 125.000,00 TL’lik cezanın 08.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile yasal yollara başvurulacağı” ihtar edildiği, ihtarnamenin davalı yana 01.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır....

          anlaşılmakta ise de sözleşmenin ...’ye ait TV kanalı, ... lisansı yayın izin v.s hak ve alacaklar yönünden davacı tarafa devir edilmesi yönünden herhangi bir engel bulunmadığı, sözleşmenin dava konusu bu hak ve alacaklar yönünden ifa edilebilir durumda olduğu, sözleşmenin konusunu oluşturan edimler birbirinden bağımsız olarak ifa edilebilir nitelikte ve sözleşmenin bir kısmının feshinin tamamının feshine ve uygulanmasına engel olmayacağı durumlarda sözleşmenin ifa edilebilir kısımlarının geçerli olduğu, ihtilaf konusu sözleşmenin feshine rağmen uygulanabilir olan ...’nin sahip olduğu TV lisans ve yayın izni ile sözleşmede belirtilen her türlü maddi ve gayri maddi hak ve alacaklarının devri hükümlerinin geçerliliğini sürdürdüğünden bu yönden sözleşmenin feshinin gerekmediği, sözleşmenin ...’nin tüm hisselerinin, tüm maddi- gayri maddi hak ve alacaklarının, bu şirketin sahibi olduğu ... lisans ve yayın izninin devrine ilişkin hükümlerinin davalı şirketin ...’ye olan borcunun ödenmemesi nedeniyle...

            Alacak haklarının devrinin alacağın devri hükümlerine tabi kılındığı düşünülecek olursa, taahhüt edilen payın karşılığını ödeme borcunun yanında, ortaklık haklarını da içeren bedeli tam ödenmemiş payın devri işleminin de yazılı şekilde yapılması zorunluluğu söz konusudur. Dolayısıyla bedeli tam olarak ödenmemiş çıplak payın devri yazılı bir devir beyanı ile birlikte anonim ortaklığın onayının alınması ile gerçekleşir. Anonim ortaklık adına devir işlemine onay vermeye eğer ana sözleşmede farklı bir düzenleme bulunmuyorsa yönetim kurulu yetkilidir. (Sevi, Ali Murat, Anonim Ortaklıkta Payın Devri , Ankara 2012, 294 vd.)(Yargıtay 11. HD'nin 12/11/2019 tarih ve 2018/1486 - 2019/7096 E-K). Davalı Şirket Yönetim Kurulu 22/09/2011 tarih ve 84 sayılı kararı ile hisse devrine onay vererek devir sonrası güncel hisseleri tespit etmiştir....

              DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, limited şirket pay devri vaadine dair adi yazılı sözleşmeye dayalı alacak için itirazın iptali istemiyle açılmış olup, daha sonra davanın tamamen ıslahı ile sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasına dönüştürülmüştür. Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; 24.11.2015 tarihli adi yazılı hisse devir vaadi sözleşmesinin yapıldığı ve davacılarca davalıya 100.000- TL verildiği konusunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Her iki taraf da sözleşmedeki edimleri yerine getirmeyenin karşı taraf olduğunu ileri sürmekte olup, davalı taraf cayma bedeli olarak bu 100.000- TL'yi iadeyle yükümlü olmadığını savunmaktadır....

              UYAP Entegrasyonu