Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Öncelikle , arsa maliki ... ile ... arasında resmi şekilde düzenlenmiş arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi veya adi yazılı şekilde olsa bile bir sözleşme bulunup bulunmadığı araştırılmalı, böyle bir sözleşmenin bulunması halinde mahallinde keşif yapılarak yüklenicinin arsa malikine karşı edimlerini yerine getirip getirmediği binanın fen ve sözleşme hükümlerine göre yapılıp yapılmadığı araştırılıp sonucuna göre karar verilmelidir” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece , bozma ilamına uyularak tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmiş ; bozma gereği yerine getirilmemiştir. Şöyle ki ; Bozma ilamında özellikle Arsa maliki ile ... arasında resmi şekilde düzenlenmiş arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi veya adi yazılı olsa bile bir sözleşme bulunup bulunmadığının araştırılması gereğine değinilmiştir. Davalılar, davanın başından beri böyle bir sözleşmenin bulunmadığını ve ...’nin yüklenici olmadığını savunmuşlardır....

    ın anılan sözleşme uyarınca müvekkili lehine ipotek tesis etmediği gibi faiz mutabakatı da yapmadığını, bu suretle sözleşmenin ihlal edilmesi sonucu paranın tamamının derhal iade edilmesini talep haklarının doğduğunu, ihtarnamelere rağmen davalıların müvekkilin parasını iade etmediklerini ve haklarında başlatılan icra takibine karşı da haksız ve mesnetsiz olarak itiraz etmeleri sonucu takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, müvekkilleri ile davacı arasında hukuken geçerli bir sözleşmenin bulunmadığını, yabancı dilde yazılmış sözleşmenin hata ve hile ile imzalatıldığını, müvekkillerinin hisse devri nedeniyle davacıdan alacaklı olduklarını, davacının işbu dava ile talep ettiği tutarın gerçekte devir aldığı hisselere karşı yaptığı kısmi ödemeye ilişkin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir....

      Türk Borçlar Kanunu, 177/1. maddesinde; "Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.'' denilmiştir. " düzenlemesi bulunmaktadır. Taraflar arasındaki ilişki adi yazılı protokole bağlanmış olup, iş yeri devri mahiyetindeki iradenin resmi şekilde hiç kurulmadığı ve sadece niyet aşamasında kaldığı, davacı tarafça dayanılan ve celb olunan icra dosyaları ile sözleşmenin davacı tarafça, devri düşünülen işyerinin 3. Kişilere olan borçları nedeni ile kurulmadığı, taraflar arasında henüz devrin gerçekleşmediği hususunda taraflar arasında ihtilaf mevcut değildir. Bu kanun hükmüne göre sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar paranın cayma parası olarak değil, sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılacağını karine olarak kabul edilmiştir. Bu karinenin aksi her zaman ispat edilebilir....

        Türk Borçlar Kanunu, 177/1. maddesinde; "Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.'' denilmiştir. " düzenlemesi bulunmaktadır. Taraflar arasındaki ilişki adi yazılı protokole bağlanmış olup, iş yeri devri mahiyetindeki iradenin resmi şekilde hiç kurulmadığı ve sadece niyet aşamasında kaldığı, davacı tarafça dayanılan ve celb olunan icra dosyaları ile sözleşmenin davacı tarafça, devri düşünülen işyerinin 3. Kişilere olan borçları nedeni ile kurulmadığı, taraflar arasında henüz devrin gerçekleşmediği hususunda taraflar arasında ihtilaf mevcut değildir. Bu kanun hükmüne göre sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar paranın cayma parası olarak değil, sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılacağını karine olarak kabul edilmiştir. Bu karinenin aksi her zaman ispat edilebilir....

          Davacı, davalı şirket elemanlarınca aldatıcı vaad ve taahhütler ile psikolojik baskı uygulayarak devre tatil sözleşmesini imzaladığını, ancak tatil hakkını hiç kullanmadığını ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile sözleşme nedeniyle imzalanan senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmış, davalı şirketler ise davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, sözleşmede usulünce cayma hakkı düzenlemesinin yer aldığı, bizzat davacı tarafça yerinde görülerek cayma hakkını da kapsayan sözleşmenin imzalanması ile tarafların karşılıklı yükümlülüklerinin doğduğu, davacının 29/06/2014 tarihinde imzalanan sözleşme için 10 günlük cayma süresi geçirilerek 25/07/2014 tarihinde cayma beyanında bulunduğu, süresinde kullanılmayan cayma beyanının hüküm doğurmayacağı, tüketici sıfatındaki davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin usulüne uygun olup haksız şart içermediği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir....

            ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2021/767 Esas KARAR NO: 2022/111 DAVA: Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ: 06/12/2021 KARAR TARİHİ: 17/02/2022 Mahkememizde görülmekte olan Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili---- akdedildiğini, iş bu --- olduğunu, alıcı taraf ise davalı taraf olduğunu, sözleşmeye göre ---- bulunan ----- müvekkiline ait hisselerin alıcıya satış ve devri ile alıcının bunun karşılığında satıcı olan müvekkiline ödemesi gereken devir bedelinin kararlaştırıldığını, ---maddesinde Hisselerin devrine dair ödenecek devir bedeli ---- şirkete ödenecek olan--- ödeneceğinin kararlaştırıldığını, işbu pay devri --- kayıtlarında mevcut olduğunu, müvekkili ---- olduğunu, müvekkili işbu ---- davalıya devrettiğini ancak davalı tarafın müvekkiline ait ---- devrine karşı devir bedelini ihtarname çekilmesine rağmen ödemediğini beyan ile ödenmeyen hisse devrine karşı belin tahsilini...

              İçerik itibariyle sözleşmenin davalı tarafa ait borçların davacı tarafça ödenmesi ve nihayetinde borca karşılık davalı tarafa ait bir kısım taşınmazların davacı tarafa devri taahhüdünü içerdiği, buna göre sözleşmenin adi ortaklık sözleşme niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim taraflar arasında aynı sözleşme (ve ibranamelere) dayalı olarak alacak iddiası ile açılan Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/342 E.sayılı dosyasında verilen hükmün temyiz incelemesi Yargıtay 19.Hukuk Dairesi tarafından yapılmıştır. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 11. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 29/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

                Hukukumuzda; taşınmaz mülkiyetinin devri taahhüdünü içeren sözleşmelerin, noterlikçe düzenleme şeklinde yapılması gerektiği gibi, bunun ön sözleşmesinin de; TBK 29/2. maddesine göre ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlı olması nedeniyle, bu tip sözleşmelerin tek taraflı feshedilmesi mümkündür. Somut olayda davalılar ön sözleşmeyi tek taraflı irade beyanıyla sözleşmeyi feshetmiş olup, bu sözleşme adi yazılı ön protokol niteliğinde olduğundan, arsa payı devri taahhüdünü de içermediğinden, tek taraflı irade beyanının karşı yana ulaşmasıyla birlikte feshedilmesi mümkündür. Davacı bu durumda varsa ancak zararını isteyebilir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması uygun bulunmuştur....

                  "İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi-alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın konusunun kalmadığı anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına davacının cezai şart talebi hakkının bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında davalıya ait araçların müvekkiline devri için protokol yapıldığını, devrin gerçekleşmemesi nedeniyle müvekkilinin dava dışı üçüncü kişiye 6.666 YTL cezai şart ödediğini ileri sürerek bu miktarın ve davalıya araç bedeli olarak ödenen çeklerin karşılığı 25.000.00 YTL’nin reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                    Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 26/09/2013 tarih ve 2011/268 esas, 2013/510 karar sayılı ilamına göre davacıların mal kaçırmaya yönelik muvazaalı taşınmaz devri yaptıkları, sözleşme ve ek protokolün imzalanmasından yaklaşık 6 yıl sonra dava açtıkları da gözetilerek sözleşmenin geçersiz olduğu iddialarının doğru olmadığı, dolayısıyla davalının temerrüdü ve kusuru söz konusu olmadığından davacının alacak talebi yerinde olmadığı gerekçesiyle davacılar sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmiş iseler de; Sözleşme ve ek protokolün ödeme ile ilgili edimlerini kısmi olarak ifa ettikleri, davalıdan Güney Servis Otomotiv Denizcilik İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin % 51 lik hissesini devralmalarına rağmen iade etmedikleri, yine (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 106. madde) Türk Borçlar Kanunu 125. madde incelendiğinde her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan birinin asli edimini yerine getirmemesi durumunda davalının temerrüdü açısından sözleşmenin feshedildiği, devralınan...

                      UYAP Entegrasyonu