Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili, sözleşmenin ifa edilememesinde müvekkilin kusurunun bulunmadığını, sözleşmenin imzalanmasından sonra inşaat ana kalemlerinde öngörülmesi mümkün olmayan aşırı fiyat artışları olduğunu, işin bu götürü bedelle yapılmasının mümkün olmadığını, bu hususların davacıya bildirilerek sözleşmenin iptal edilerek kesin teminatın iadesinin istendiğini, ancak davacı tarafça hiç bir işlem yapılmadığını, ayrıca birinci ve ikinci ihalenin ve yapılan sözleşmelerin aynı olup olmadığı, farklı projelere ilişkin olup olmadığı konularında da açıklık bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. .../... S.2 Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında, ......

    Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi, kâr kaybı müspet zarar kapsamındaki alacak kalemlerinden olup menfi zarar olarak nitelendirilemez ve akdin feshi halinde de istenmesi mümkün değildir. Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile imalat bedeli ile birlikte kar kaybına da hükmedilmesi doğru görülmemiştir" denilerek, Mahkeme kararını bozmuş, bozma sonrası ... 1. ATM'nin 2015/235 E....

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2018/191 Esas KARAR NO: 2021/403 DAVA : Sözleşmenin İptali DAVA TARİHİ : 15/02/2018 KARAR TARİHİ : 30/03/2021 Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinin kurulduğunu, taahhüt süresinin dolması ve üzerinden ---- da geçmiş olmasına rağmen inşaatın tamamlanamadığını, yazılı ve sözlü olarak ihtar edilmiş ise de davalıların yazılı taahhütle gecikmeyi ve inşayı en kısa sürede ikmal edeceklerini bildirmiş olmalarına rağmen inşaata devam edilmediğini, sözleşme uyarınca inşaatın, çevre düzenlemesi, iskan dahil ----- içerisinde anahtar teslimi olarak tamamlanacağının kararlaştırıldığını, ancak işe geç başlandığını ve taahhüt edilen sürede tamamlanmadığını, inşaatın başlangıç evresinde olduğunu ve artık tamamlanmasının da mümkün olmayacağının anlaşıldığını, inşaatın son-- aydır tamamen boş ve çalışmaların...

        ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2018/191 Esas KARAR NO: 2021/403 DAVA : Sözleşmenin İptali DAVA TARİHİ : 15/02/2018 KARAR TARİHİ : 30/03/2021 Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinin kurulduğunu, taahhüt süresinin dolması ve üzerinden ---- da geçmiş olmasına rağmen inşaatın tamamlanamadığını, yazılı ve sözlü olarak ihtar edilmiş ise de davalıların yazılı taahhütle gecikmeyi ve inşayı en kısa sürede ikmal edeceklerini bildirmiş olmalarına rağmen inşaata devam edilmediğini, sözleşme uyarınca inşaatın, çevre düzenlemesi, iskan dahil ----- içerisinde anahtar teslimi olarak tamamlanacağının kararlaştırıldığını, ancak işe geç başlandığını ve taahhüt edilen sürede tamamlanmadığını, inşaatın başlangıç evresinde olduğunu ve artık tamamlanmasının da mümkün olmayacağının anlaşıldığını, inşaatın son-- aydır tamamen boş ve çalışmaların...

          Davalı yüklenicinin temyizi üzerine davacıların bu aşamada menfi zarar istemlerinin mümkün olmadığı, isteyebilecekleri zararın inşaatın proje ve ruhsatına uygun hale getirilmesi için yapılacak yıkım ve buna bağlı masraflardan ibaret olduğu belirtilerek bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle bu zararın hüküm altına alınması gerektiğine değinilmiş, uyulan bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi kurulunca 2001 yılı fiyatları ile binanın yıkımı ve molozların temizlenmesi bedeli 78.144.645.567 TL. olarak hesaplandığından mahkemece davacıların talebi ile bağlı kalınarak 60.000.000.000 TL.ya hükmedilmiştir. Bozmadan önce davacılar yararına menfi zarar adı altında 37.873.192.500 TL.ya hükmedildiğinden ve bu karar davacılar tarafından temyiz edilmediğinden, bozma sonrasında bu miktarın üzerinde tazminata hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....

            . - K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında bayilik sözleşmesi imzalandığını, müvekkiline bayi sıfatıyla İstanbul ilinde satış ve pazarlama hakkı verildiğini, müvekkilinin sözleşmeye güvenerek 100.000.000.000 TL civarında harcama yaptığını, (3) personel aldığını, (50)’den fazla satıcı ile yazılı sözleşme imzaladığını, ancak davalının başlangıçta akde uygun davranmasına rağmen daha sonra akdin ifasından kaçındığını ve en sonunda da üretiminin tamamını... grubuna devrederek akdin ifasını imkansız kıldığını, bu nedenle de müvekkilinin zarara uğradığını belirterek, 50.000.000.000 TL menfi zarar, 50.000.000.000 TL mahrum kalınan kar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, sözleşmenin diğer koşullar başlıklı bölümünün 1. maddesi uyarınca davacının üretimin durdurulması gerçeğini kabul ettiğini, müvekkilinin 2003 yılı Mart ayında üretimi durdurduğunu ve sözleşmenin uygulanamaz hale geldiğini, davacının ava dışı ... .....

              İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur....

              Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Diğer bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; yukarıda da belirtildiği üzere, tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmenin resmi şekilde yapılması geçerlilik şartı olup, söz konusu geçerlilik şartını taşınmayan yani resmi şekilde yapılmayan tapulu taşınmazların harici satım sözleşmeleri geçersizdir ve bu durumda taraflarca geçersiz sözleşmeye dayanılarak menfi ve müspet zarar talep edilemeyip, sadece, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak tarafların birbirlerine verdikleri talep edebilecektir....

              Bilirkişi ek raporları taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekilleri bilirkişi raporuna karış beyan ve itirazlarını ayrı ayrı sunmuşlardır. Dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi kurulu 03/02/2022 tarama tarihli raporunun sonuç kısmında özetle; davacının menfi zarar talebinin, 109.662,68 TL - 85.495,82 TL - 24.166, 76 TL (KDV hariç) olacağı, bunun için TBK m. 125 gereğince sözleşmeden dönme ve menfi zarar talep etme imkanının seçildiğinin kabulü gerektiği; Bu durumda, dava konusu çekin davacıya iadesi gerektiği, öngörülemezlik unsuru oluşmadığından sözleşmenin uyarlanması koşullarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmakla birlikte, bu konu hukuki bir konu olup nihai takdirin Mahkemeye ait olduğu görüşü bildirilmiştir. Bilirkişi raporu dosya kapsamı ve delil durumuna uygun olup, hükme esas alınmıştır....

                Bu durumda, sözleşme yapma vaadi ile güven telkin edilmiş olan tarafın sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının karşılanması gerektiği gerek doktrinde gerekse uygulamada kabul edilmektedir. MADDİ TAZMİNAT Zararın kapsamı konusuna gelince; Öğretide ve Yargıtay kararlarında bu zararın menfi zarar olduğu konusunda görüş birliği oluşmuştur. Sözleşme yapılması düşüncesiyle yani uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zararmenfi zarar” olup böylelikle sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan masrafların sözleşmeyi yerine getirmeyen tarafın karşılaması kabul edilmiştir. Diğer bir anlatımla sözleşmenin yapılacağına güven duyan tarafın zararının diğer tarafça karşılanması gerekir. Menfi Zarar Sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk uyarınca istenebilecek zarar, yalnızca menfi zararlar olup, bu hususta Yargıtay'ın yerleşik uygulaması mevcuttur....

                  UYAP Entegrasyonu