Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Borçlu direnimi nedeniyle sözleşmeden dönülmesi (BK m. 106. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi) üzerine taraflar, BK'nın 108/I. maddesi uyarınca ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Ancak, karşısındaki kişiye güvenerek sözleşme akdetmiş olan ve haklı durumda bulunan tarafın, bu sözleşmenin karşı tarafça yerine getirilmemesinden kaynaklanan hayal kırıklığının yanında ayrıca, malvarlığında da eylemli bir azalma meydana gelmektedir. İşte, bu eylemli azalmaya, olumsuz zarar (negative interesse) denilir. Bu zararın tazminine ilişkin yasal dayanak, aynı maddenin ikinci fıkrasında (BK m. 108/II) düzenlenmiştir. Olumsuz zarar; sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır....

    Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar: sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482). Somut olayda; Davacı haklı fesihe dayanarak taşınmazı tahliye ettiğini belirterek tahliye nedeniyle müşterilere yapılan iadelerin tahsilini talep etmiş, mahkemece davacının talep edebileceği alacak kalemlerinin hesaplanması amacıyla alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 24.044TL'nin tahsiline karar verildiği görülmüştür....

      Davacı eldeki dava ile, davalı tarafından iade edilen kapora bedeli yönünden, ödeme ile dava tarihi arasındaki faiz kaybını, sözleşmenin kurulması için yapılan ekspertiz, emlakçı giderleri, yine taşınmazın alımı için satması gereken diğer gayrımenkullerinin satışından kaynaklanan zararlarını talep etmiş, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğunu, bu durumda davacının ancak ödediği bedeli talep edebileceği, ödenen bedelin iade edildiği, diğer zararlarını isteyemeyeceği gibi manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir. Genel itibariyle müspet zarar sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararı, menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından kaynaklanan zararı ifade etmektedir.(HGK’nun 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. 2010/427 K.)....

        ın temyiz itirazlarına gelince; bu davacı, davalı ile imzalanan 29.12.1995 tarihli sözleşmenin tarafı olup, sözleşmenin ifa edilmemesinden veya dava konusu olayda olduğu gibi ayıplı ifasından doğan alacak haklarını sözleşmeye dayanarak talep edebileceğinden davacı sıfatı bulunmaktadır. Bu nedenle ... açtığı davanın da esasının incelenerek sonuçlandırılması yerine husumet yokluğundan dolayı reddi doğru olmamıştır. Davalı şirketin diğer temyiz itirazları incelendiğinde; davacı ... dahil bu davada tahsili istenen miktar 7.000,00 TL'dir. Mahkemece Yaşarı'ın açtığı dava reddedildiğine göre kabul şekli bakımından ... payına düşen miktar düşülerek kalanına hükmedilmesi gerekirken talebin tümünün tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır. Karar belirtilen sebeplerle bozulmalıdır....

          Şti. ile diğer davalılar arsa sahipleri arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesine güvenerek davalı yüklenicilerle 06.07.2000 tarihinde konut satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşme konusu satış bedeli tamamen ödenmesine rağmen inşaat bitmiş olduğu halde davalı yükleniciler tarafından konutun teslim edilmediğini, yükleniciler arsa sahiplerine karşı edimlerinin tamamını yerine getirmiş olduğundan yasal halefi olduğunu ileri sürerek öncelikle sözleşme konusu bağımsız bölümün tapusunun iptali ile kendi adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin tespiti ile sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı uğradığı zararların fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla harca esas değeri 10.000,00 TL göstererek ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslahla talep sonucunu 250.000,00 TL’na yükseltmiştir. Davalılar, davanın reddini dilemiştir....

            ili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. ... 4. asliye Hukuk Mahkemesi ise, taraflar arasında imzalanan 20.07.2011 tarihli sözleşmenin incelenmesinde, sözleşme konusu vincin teslim yerinin davalının fabrikası olduğunun belirtildiği, ayrıca taraflar arasında Türk Borçlar Kanununun 89. maddesi uyarınca ifa yeri açıkça belirtilmediğinden TBK 89. maddesi uyarınca para ve parça borçları dışındaki bütün borçların doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ifa edileceği, HMK'nın 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabileceği, dava konusu olayda sözleşmenin ifa yerinin ... ili olduğu nedenleriyle yetkisizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6100 sayılı HMK'nın 6/1. maddesi uyarınca, davalılar, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi genel yetkili mahkeme olup; sözleşmeden kaynaklanan davalarda ise aynı Kanunun 10. maddesi uyarınca dava, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir....

              Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Taraflar arasında 23.05.2007 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığı ve bu sözleşmenin yürürlükte olduğu uyuşmazlık konusu olmayıp, davacı ıslah dilekçesi ile davalının temerrüdü sebebi ile BK 106/2. maddesi hükmünde yer alan ifa yerine geçen olumlu zararının tahsilini istemiştir. Gerçekten de, anılan yasa hükmünde açıklanan seçimlik haklar kapsamında; sözleşmenin temerrüde düşmeyen tarafın her zaman edimin ifasını ve gecikme nedeniyle oluşan zararın giderilmesini talep hakkı olduğu gibi, sözleşmenin yerine getirilmesinden ve gecikme nedeniyle oluşan tazminat isteminden vazgeçtiğini derhal bildirerek edimin ifa olunmamasından doğan zararının tazmin edilmesini istemesi de mümkündür. Mevcut uyuşmazlıkta da davacı belirtilen bu seçimlik hakkını kullanmıştır. İfa yerine olumlu zararın istenmesi durumunda, yanlar arasındaki sözleşme yürürlükte kalır, ancak vazgeçilen asıl borcun yerini olumlu zararın tazmini borcu alır....

                Görüldüğü gibi; gerek mülga BK’nın 106/2. ve 108. maddesinde, gerekse TBK’nın 125. maddesinde arsa sahibine tanınan seçimlik hakların birincisi aynen ifa, gecikme tazminatı ve kararlaştırılmışsa ifaya ekli cezaî şartın ödetilmesini isteme; ikincisi borcun ifa edilmemesinden doğan olumlu zararın tazmini; üçüncüsü de sözleşmeden dönme ve menfi zararın tazminidir. 20. Sözleşmeden kaynaklanan edimlerini süresi içerisinde ifa etmeyerek temerrüde düşen yüklenicinin işi tamamlama olasılığı zayıf ise, iş sahibi, aynen ifayı değil; nama ifa yolunu seçebilir. Eksik kalan işin yüklenicinin nam ve hesabına, iş sahibinin bizzat veya başka yükleniciye tamamlattırılmasına “nama ifa” denir. İş sahibi nama ifa yolunu seçtiğinde, ifada ısrar ettiği anlamı çıkar....

                  GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Müştekinin 06/11/2019 tarihli dilekçesinde ve aynı tarihli beyanında, arsasını iki daire karşılığında şüphelilere verdiğini, bu hususa ilişkin olarak sözleşme yapıldığını, ancak söz konusu dairelerin kendisine verilmediğini, şüphelilerin sözleşmeye konu daireleri vermeden ortadan kaybolduklarını, önceden planlı bir şekilde kandırıldığını, formalite gereği sözleşme imzalandığını, bu suretle dolandırıldığını,tapu müdürlüğüne başvurduğunda ise bir şekilde kendisinden satış için vekaletname alınarak taşınmazının şüpheliler arasında devredildiğini öğrendiğini belirterek şikayetçi olduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma neticesinde "taraflar arasındaki uyuşmazlığın satış veya satış vaadi sözleşmesinde edimin ifa edilmemesinden veya eksik yada ayıplı ifa edilmesinden kaynaklandığı, bu durumun ceza soruşturmasına değil fakat hukuk davasına konu olabileceği, zira sözleşmenin kurulduğu sırada şüphelinin söylediği nitelikli yalan ve/veya senaryolaştırdığı...

                    nin davaya konu taşıma sözleşmesi nedeni ile yetkili temsilci olarak hareket ettiği, sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklı olarak davacının komisyon alacağı, fazla ödeme ve vagon bekleme ücreti olarak yaptığı ödeme miktarları toplamı olan 15.044 USD'yi talep etmekte haklı olduğu, dava konusunun sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklı alacak olup, gemi alacağı niteliğinde bulunmadığı gerekçesiyle, temsilcide yanılma nedeniyle davalı .... Gemi Acenteliği ve Gemi İşletmeciliği San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı ... Denizcilik Turizm Gıda Tekst. İnş. San. ve Taah. Tic. Ltd. Şti. hakkındaki tazminat talebinin kabulüne, 15.044 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline, davacının gemi üzerinde rehin hakkı tesis ve tanınmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ve davalı ... Bayraklı ... 1 Gemisi Donatanını Temsilen ... Denizcilik Turizm Gıda Tekst. İnş. San. ve Taah. Tic. Ltd. Şti....

                      UYAP Entegrasyonu