Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davacının taraflar arasındaki sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği sonucuna varıldığı ve buna göre davacının tüplerin iade edilmemesinden kaynaklanan cezai şart miktarı olarak 1.880-TL, kar mahrumiyeti nedeniyle 78.992,88-TL, haksız feshinden kaynaklanan cezai şart miktarı olarak da 29.891-TL talep edebileceği, davalı şirketin 2007 yılı bilançosuna göre 109.474,04-TL öz kaynağa sahip olduğu ve ödenmiş sermayesini aktiflerin kaydi değerleri üzerinden koruduğu, davalının diğer ticari faaliyetleri gözönüne alınmaksızın sadece bayilik ilişkisi kapsamında davacı ile gerçekleştirdiği ticari faaliyet kapsam ve miktarları dikkate alındığında cezai şart miktarlarının ekonomik açıdan mahvı sonucunu doğuracak büyüklükte olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının talebi dikkate alınarak tüplerin iade edilmemesinden kaynaklanan cezai şart miktarı olan 1.880-TL, kâr mahrumiyetinden kaynaklanan 13.120-TL, haksız fesihden kaynaklanan...
Marka araçların ithalatçısı olduklarını, sözleşmenin tarafı olmadıklarını, sözleşmenin ifa edilmemesinden sorumlu olmadıklarını, kendilerine husumetin düşmediğini, davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir. CEVAP: Davalı ...Şti vekili .../.../... havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; araç sipariş formu ve satış sözleşmesinin .../.../... tarihinde yapıldığını, ÖTV artışının .../.../... tarihinde yürürlüğe girdiğini, öngörülmeyen bir durumda ÖTV artışının davacıya yansıtılmasının olağan olduğunu beyan ederek yetki itirazında bulunarak öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini ve sonrasında davanın reddini talep etmiştir. DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ: Dosya içerisine; sözleşme, ihtarname sunulmuş, davalı şirkete ait sicil kayıtları celp edilmiştir. Dava; araç satış sözleşmesinin ifa edilmemesi nedeniyle aynen ifa, bunun mümkün olmaması halinde ise terditli olarak müspet ve menfi zararın tazmini davası niteliğindedir....
Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Somut olayda sözleşme ifa edilemeyeceğinden cezai şart talep hakkı da kalmamış olup bu husustaki değerlendirmede de bir yanılgı bulunmamaktadır....
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından tek yanlı olarak ....2005 tarihinde feshedildiğini, sözleşmenin ifa edilmemesinden ... zararı (müspet zarar) talep edemeyeceğini, kaldı ki davacının sözleşmeden ... yükümlülüğünü yerine getirmediğinden müvekkili tarafından kendi çabaları ile 189 parseli Ocak 2006 tarihinde satın aldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce bozulmuş, bozmaya uyulmuş, davacının satış konusunda aracılık yaptığının dinlenen tanık beyanlarıyla sabit olduğu, BK.'...
nun 20.12.2018 tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden doğan haklarını, borçlarını, kira kaybı talebine ilişkin hak ve borçlarını müvekkiline temlik ettiğini, ancak mahkemece sözleşmenin devrinden önceki hak ve borçlara ve alacağın temlikine ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, TBK'nın 189. maddesi gereğince temlik sözleşmesi uyarınca gecikme ve ayıptan kaynaklanan alacakları talep etme hakkının müvekkilinde olduğunun kabulünün gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. GEREKÇE: Dava, ticari satıma konu taşınmazın ayıplı ve geç teslim edildiği iddiasına dayalı olarak taşınmazın benzeriyle değiştirilmesi, sözleşmeden dönme, mümkün olmaması halinde değer kaybı ve kira kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı şirket ile davalılar arasında, davalı ...'a ait arsa üzerinde yüklenici olan diğer davalılar tarafından inşa edilen Kartal İlçesi ......
Davalı .... vekili 24/08/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Sözleşmenin taraflarının 'Temlik Alan' sıfatıyla ... Tic. Ltd. Şti. ile 'Muhatap' sıfatıyla davacının olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmenin tarafı olmadığını, dolayısıyla iş bu sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta, sözleşmenin tarafı olmayan müvekkili şirkete husumet yöneltilmesi hukuken mümkün olmadığını, bu itibarla, müvekkili şirket hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkili şirket nezdinde bulunan kar ve zarara katılım hesabında bulunan alacaklarını Temlik ve İbra Sözleşmesi ile ...Tic. Ltd. Şti. 'ye devir ve temlik ettiğini, müvekkili şirketten hiçbir hak ve alacaklarının kalmadığını beyan ettiğini, davacının müvekkili şirketteki hesaplarını diğer davalıya temlik ettikten sonra, temlik alan ... Ltd....
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Derdest dava, taraflar arasında imzalanmış satış sözleşmesinin davalı tarafından ifa edilmemesinden kaynaklı olarak sözleşmenin feshi ve ödenmiş olan paranın iadesi ve sözleşmeden doğan müspet zararın tazmini taleplerine ilişkindir.Davacı, dava dilekçesi ile dava konusu 11.200,00 USD para alacağı yönünden davalının borca yeter miktarda menkul, gayrimenkulleri ile 3....
Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." (Örnek: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.07.2006 tarihli, 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı ilâmı)....
Belirlenmesi gereken bir diğer husus ise davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ve davacıyı temerrüde düşürüp düşürmediğidir. 6098 sayılı TBK'nın 97. maddesine göre; Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. 6098 sayılı TBK'nın 123. maddesine göre; Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir. 6098 sayılı TBK'nın 124. maddesine göre; Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa. 2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.3....
K A R A R Davacı, davalı tarafından 23.12.1996 tarihli harici sözleşme ile 112 ada 13 nolu parsel sayılı taşınmazın satıldığını, satış bedelini ödediği halde tapuyu alamadığını bildirerek, sözleşmenin feshi ile sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı uğranılan müsbet zararın tespiti ile şimdilik 500.000.000 TL’ nin faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, yargılama sırasında 01.07.2004 tarihli islah dilekçesi ile talebini 9.698.732.715 TL olarak islah etmiştir. Davalı taşınmazın satışına dair harici sözleşmenin geçersiz olduğunu ancak satış bedeli olarak ödenen ve belediye kasasına giren paranın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte istenebileceğini savunarak davanın reddini dilemiştir....