Davalılar; zamanaşımı definde bulunmuşlar ve mirasbırakan ...’tan intikal eden taşınmazları 5 mirasçısının aralarında eşit olarak ve her bir mirasçının rızasıyla taksim ettiklerini, her bir mirasçının eşit değerde mirasa sahip olduğunu, dava dışı mirasçı ...’ye düşen miras payının halen Hatice üzerinde olduğunu, davacıların mirasbırakan anneleri ...’nin ise payını ihtiyacı nedeniyle satmak istediğini söylemesi üzerine bu taşınmazları bedelleri karşılığında satın aldıklarını, yapılan işlemin bağış değil gerçek bir satış olduğunu, zira o dönemde davacıların annesi ...’nin paraya ihtiyacı olduğunu, geçerli bir rızai taksim sözleşmesi yapılmış olup davacıların annesinin de rızai taksimden sonra kendine düşen miras paylarını sattığını, taksim ve satıştan 24 yıl sonra ölen ...'nin sağlığında bir dava açmadığını, davacıların kötüniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece; iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 25/05/2022 NUMARASI : 2017/343 E, 2022/236 K DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Miras Taksim Sözleşmesinden Kaynaklanan) KARAR : EMİRDAĞ 2....
Davalılar, davacının da bizzat talebi üzerine, imar uygulaması ve rızai taksim sonucu taşınmazların adlarına tescil edildiğini, davacının miras payına göre alması gerekenden fazla yer aldığını, 12 yıldan bu yana herkesin kendi taşınmazını kullandığını, imar işlemi iptalinin idari yargıda iptali gerektiğini, tüm mirasçıların davada yer almasını, zamanaşımı süresinin de dolduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, taraflar arasındaki rızai taksime göre davacıya miras payından daha fazla yer verildiği, hata ve hile iddiasının da ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü....
Somut olayda; davacı vekili taksim sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuştur. Mahkemece mirasçılar arasında rızai taksim sözleşmesinin yapıldığı bu sözleşme neticesinde taşınmazın kullanıldığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak mirasçılar arasında yapılmış geçerli bir taksim sözleşmesinden bahsedilebilmek için bu paylaşmanın muris tarafından değil mirasçılar tarafından yapılması gerektiği gibi, murisin ölümünden sonra tüm mirasçıların katılımıyla yazılı yapılması gerekir. Dosyaya ibraz edilen belgelerden davacı tarafından taksim sözleşmesinin varlığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece, taksim sözleşmesinin varlığı ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....
Somut olayda; davalı T1 miras taksim sözleşmesine dayanmış, davadan sonra düzenlenen 19.07.2019 tarihli miras taksim sözleşmesinin dosya arasında bulunduğu anlaşılmıştır. Miras taksim sözleşmesinin yapılması halinde ortaklığın giderilmesi istenemez. Bahsi geçen sözleşmeye dayalı olarak tarafların birbirlerine tapuda yada noterde rızai ferağ vermediği ve miras taksim sözleşmesine dayalı tescil davası da açılmadığı ancak miras taksim sözleşmesine dayanarak davaya itiraz edilmiş olduğu anlaşıldığından, mahkemece davalıya bu sözleşme nedeniyle tescil davası açmak üzere usulüne uygun olarak süre verilmesi, dava açıldığı takdirde bu dava bekletici mesele yapılarak sonucunun beklenmesi, dava açılmaz ise şimdiki gibi ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yargılamadaki hukuka aykırılıkların niteliğine göre eksikliklerin dairemizce duruşma açılarak veya dosya üzerinden tamamlanması mümkün bulunmamaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi K A R A R Davacı, hissedarlar arasında aynen taksim konusunda oluşan sözleşmeye göre ortaklığın giderilmesine, olmadığı takdirde satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesini istemiş, davalı taraf ise herhangi bir taksim sözleşmesi olmadığını ileri sürerek satış suretiyle ortaklığın giderilmesini savunmuştur. Taraflar Orhan Munzur isimli kişinin mirasçıları olup, mirasçıların tamamının katılımıyla yapılmış bir miras taksim sözleşmesi de bulunmamaktadır. Mahkemece, tarafların herhangi bir rızai taksim projesi sunmadıklarını belirlendikten sonra taşınmazların niteliği itibariyle aynen taksimi mümkün olmadığından satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiştir....
Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. 4721 sayılı TMK’nın 676. madde hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere elbirliği mülkiyetine konu mallarda ortaklar paylaşma sözleşmesi (miras taksim sözleşmesi) yapmış iseler bu sözleşmeyle elbirliği haline son vermiş olduklarından artık ortaklığın giderilmesi davası açamazlar. Mirasçıların aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi kendilerini bağlar. Paylaşma sözleşmesinin geçerli olabilmesi için paylaşma konusu şeyin mirasbırakana ait olması gerekir. Paylaşma sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olması ve bütün mirasçıların katılması zorunludur. Bütün mirasçıların katılmadığı paylaşma sözleşmeleri geçersizdir....
şekilde vekalet verenin menfaatlerini tehlikeye düşüren bir durumun bulunduğuna dair bir iddia yada delilin de taraflarca sunulmadığı, yine vekilin muris ile yakın akrabalığı ve doktor raporunun tarihi ile miras taksim sözleşmesi arasında uzunca bir zaman bulunması nedeniyle vekilin, vekalet verenin sağlık durumunu bilebilecek durumda olduğu, böylelikle miras taksim sözleşmesinin yapıldığı tarihten önce vekalet sözleşmesinin sona ermiş olduğu ve miras taksim sözleşmesinin tüm mirasçıların katılımıyla yapılmasının geçerlilik şartı olduğundan muris Şahin Tez(adına vasisi) katılımı olmadan tanzim edilen miras taksim sözleşmesinin geçersiz olduğu anlaşılmakla, taksim sözleşmesine göre hem muris adına hem de davalılar adına tescili yapılan taşınmazların yeniden kök murisler adına ve dolayısıyla onların mirasçıları olan davacılar ve davalılar adına, veraset ilamındaki payları oranında tescilinin gerektiği, ancak davaya konu 22 adet taşınmazdan 20 tanesinin mirasçılar adına kayıtlı olup diğer...
DAVA Davacı, babası... ...’nun (... oğlu) 1957 yılında ölümü üzerine davalılar ile birlikte mirasçı olduğunu, annesi...’in de 1981 yılında ölümü ile annesinden dolayı da miras payı isabet ettiğini, mirasbırakan babasına ait olan dava konusu 107 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilmesi üzerine yaptığı araştırma neticesinde taşınmazların yalnızca bir kısım mirasçı adına yolsuz şekilde tescil edildiğini öğrendiğini, 1982 tarihli kadastro tespit tutanağında rızai taksimden söz edildiğini, ancak hiçbir zaman rızai taksim yapmadıklarını, bu nedenle kadastro işleminin yok hükmünde olduğunu, kadastro tutanağında miras taksimi konusunda kendisinin yazılı bir beyanı olmadığını, bütün mirasçıların rızası alınmadan taksimin yapılamayacağını, kadastro tutanağında rızai taksimden söz edilerek miras hakkından mahrum bırakıldığını ileri sürerek, dava konusu 107 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini...
Soydan'ın dava konusu 6431, 6425, 1611, 1104 parsel sayılı taşınmazları mal kaçırmak amacıyla oğlu olan davalıya bağış göstermek suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının miras payı oranında iptal ve tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir. Davalı, anne babalarından kalan miras mallarını davacı ile aralarında rızai taksim yaptıklarını, bu rızai taksim gereği de annesinin bu taşınmazları kendisine temlik ettiğini, tenkis davasının 1 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalıya yapılan temlikin bağış olması nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tenkis isteğinin ise 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, düşüncesi alındı....