Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ile davalı yanın taksimi ispatlayamadığının açık olduğunu, her ne kadar gerekçeli kararda rızai taksimin varlığı kabul edilmiş ise de kök muris Kazım Çobanoğlu mirasçılarının tümünü kapsayacak şekilde rızai taksim yapıldığına ilişkin delil olmadığını, yargılama sırasında kök muris Kazım Çobanoğlu'nun tüm mirasçılarını kapsayacak şekilde rızai taksim olduğuna hususunun belirlenemediğini, kök murisin tüm mirasçılarının kim olduğu, aralarında rızai taksim yapılıp yapılmadığı, kimlerin kabul kimlerin reddettiği hususları belirlenmeden rızai taksimin varlığının kabulüyle hüküm verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar mahkeme gerekçeli kararında uzun süreli davasız nizasız kullanıma vurgu yapmış ise de kural olarak mirasçılar arasında kazandırıcı zamanaşımı hükümlerinini uygulanamayacağını, her ne kadar mahkeme kararında murisin bağış iradesinden bahsedilmiş ise de murisin kadastro öncesi iradeye konu taşınmazlardan tamamıyla elini çekip, tümünü mirasçısına bıraktığına dair somut...

Davacılar vekili, tarafların kardeş olduklarını, taşınmazların murisleri Emin Memiş'ten intikal ettiğini, 1/5 oranında miras payları olduğunu, kadastro tespiti sırasında miras payı oranında tüm mirasçılar adına payları oranında tespit edilmesi gerekirken davalılar adına tespit edildiğini, davalılar ile aralarında rızai taksim olmadığını, davacıların kız evlat olduğu için haklarının ihlal edildiğini beyanla dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kaydının kısmen iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini talep etmiştir....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, ALACAK Taraflar arasında görülen davada; Davacı, çekişme konusu 285 ada 5 parsel sayılı taşınmazın miras yolu ile intikal ettiğini, davalının rızai taksim yapacağını söyleyerek vekaletname aldığını ve rızai taksim sonucu kendisine düşen payı 1997 yılında sattığını, sonrasında ise kendi adına tescil ettirdiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil olmazsa bedelin tahsili isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalı ...'...

    Geçerli bir miras taksim sözleşmesinden bahsedebilmek için, taşınmazın tüm paydaşlarının katılımı ile yazılı bir belgenin düzenlenmesi gerekmektedir. 10.12.1952 gün ve 1950/2 E., 1952/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da aynı yöne işaret edilmiştir. Bu şekilde hazırlanmış geçerli bir miras taksim sözleşmesinin bulunması durumunda paydaşlar bu belgeye dayanarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunabileceklerinden ortaklığın giderilmesi davası açmalarında hukuki yararları olmayacaktır. Eldeki davadaki taksim sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin tüm mirasçıların katılımı ile düzenlenmediği ve tamamı tarafından imzalanmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda, yukarıda bahsedilen ilkelere göre, geçerli bir miras taksim sözleşmesinden söz edilemeyeceğinden mahkemece işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, taşınmazların fiilen taksim edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.....

    de, miras taksim sözleşmesinden sonra dava konusu taşınmazın, davacı tarafın Kadastro Mahkemesi kararına karşı yasa yoluna gitmeyip, hükmen paylı mülkiyet hükümlerine göre tapuya tescil edilmesine neden olması karşısında, kesinleşen Kadastro Mahkemesi hükmü ile, dava konusu taşınmazın Tahir Kılınç terekesinden çıktığının ve davacı tarafın dayandığı sözlü miras taksim sözleşmesinin bozulmuş olduğunun kabulü ile, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacı tarafın dayandığı miras taksim sözleşmesinin düzenlendiği tarihte dava konusu taşınmazın tapusuz olduğu gözden kaçırılarak, 3402 sayılı yasanın 15. maddesi hükmü de gözetilmeden, salt miras taksim sözleşmesinin geçerlilik koşulu olan yazılı şekilde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz ise de, davayı kabul etmeyen davalı ve dahili davalılar yönünden, davanın esastan reddine karar verilmesinde, kararın sonuçları itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir....

    maliklerin 30-40 yıl önce yaptıkları rızai taksim ile ve daha sonra yapılan intikal, satış gibi akitlerden sonra bu yerin müstakilen dava dışı ... oğlu ...’na isabet ettiği ve onun da 1972 yılında haricen mirasbırakanın oğlu ...’na sattığı anlaşılmakla 13.12.1983 tarihinde mirasbırakanın oğlu ... adına tespit edildiği, 4-) 124 ve 126 parsellerin eski tapu kayıtları ile 8/14 hissesi dava dışı ... ..., 6/14 hissesi muris ... ... (...) adına kayıtlı iken mirasbırakanın hissesini 1970 yılında haricen oğlu ...’na sattığı ve tapulamadan 6-7 yıl önce yapılan rızai taksim bu taşınmazın murisin oğlu ...’na isabet ettiği anlaşılmakla 2.5.1983 tarihinde mirasbırakanın oğlu ... adına tespit edildiği, 5-) 132 parselin eski tapu kayıtlarına göre mirasbırakan ... ile dava dışı kardeşlerine kaldığı ve aralarında yaptıkları rızai taksim ile bu parselin mirasbırakan ...’na isabet ettiği ve mirasbırakan ...’in de bu parseli 1970 yılında oğlu ...’na haricen sattığı anlaşılmakla bu parselin 25.10.1983 tarihinde...

      Davalı, babaları ...’in ölümünden sonra mirasbırakan annesinin eşinin mirasından pay istemeyerek çocukları arasında mirasın eşit olarak paylaştırılmasını istediğini, bu sebeple davacı kardeşi ile aralarında anlaşarak rızai taksim sözleşmesi yaptıklarını, anlaşma gereğince dava konusu taşınmazın da kendisine düştüğünü ancak taksim sözleşmesinin geçerliliğinin sağlanması amacıyla çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın ilk olarak muris annesi adına tescil edildiğini, sonrasında muris tarafından kendisine geri devredildiğini, davacının da bu durumu bildiğini, muvazaanın ve mal kaçırma amacının söz konusu olmadığını, murisin paylaştırma amacıyla hareket ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, düşüncesi alındı....

        Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalılar arasındaki rızai taksim sözleşmesinin 30/06/2008 tarihinde adi yazılı olarak düzenlendiği, taraflar arasındaki satışın tapu sicil müdürlüğünde resmen gerçekleştirilerek sicil kayıtlarına tescilinin de 20/03/2012 tarihinde olduğu, adi yazılı sözleşmenin niteliği gereği tarafların serbest iradesiyle ve her zaman düzenlenebilir mahiyette olması da dikkate alındığında, ayrıca tapudaki satış bedelinin gerçek değeri yansıtmadığı bir katı aşan fark bulunduğu keşfen tespit edilmekle, davalılar arasında düzenlenen rızai taksim sözleşmesinin buna dayalı olarak yapılan dava konusu taşınmazla ilgili 20/03/2012 tarihli satış ve devir işleminin muvazaalı olduğu sonucuna ulaşılmakla tüm bu gerekçeler ve tespitler ışığında davanın kabulüne ... 11....

          CEVAP Davalı, zamanaşımı süresinin geçtiğini, babaları ... öldükten sonra davacılar ile dava dışı kardeşleri ... ile birlikte babalarından kalan taşınmazları kendi aralarında harici ve rızai taksim ettiklerini, dava dışı kız kardeşlerinin daha önceden miras haklarını para olarak aldıklarından kadastro tespiti sırasında taşınmazlarda haklarının kalmadığını beyan ettiklerini, harici taksim sonucu dava konusu 190 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kendisine isabet ettiğini, taşınmazı ifraz ettirmesi sonucu oluşan 190 ada 8 ve 9 parsellerin tek başına kendisinin zilyetliğinde ve tasarrufunda olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 11.07.2018 tarihli ve 2017/27 Esas, 2018/169 Karar sayılı kararıyla; tüm mirasçıların katılımıyla yapılan geçerli bir taksim sözleşmesi mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın davacı ... yönünden miras payı oranında kabulüne; davacı ...'...

            ten intikal eden ... köyü 1467, 3031, 3024 ve 3027 parsel sayılı taşınmazlardaki kendisine ait miras payının ergin olmadığı dönemde, mirasbırakanın eşi (annesi) ... tarafından 14.08.1981 tarihinde "velayeten" davalıya hiçbir bedel alınmaksızın satış gösterilmek suretiyle temlik edildiğini, annesi ...'nin taşınmazlardaki kendisine ait miras payını davalıya muvazaalı olarak temlik etmekle, velayet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek, davalı üzerindeki tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir. Davalı ise mirasbırakandan kalan taşınmazların anne ve tüm kardeşler arasında anlaşmaya varılarak taksim edildiğini, 531 ve 267 parsel sayılı taşınmazlar incelendiğinde bu durumun anlaşılacağını beyan etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ise dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının veraset ilamındaki payı oranında iptali ile aynı oranda davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir....

              UYAP Entegrasyonu