Davacı-davalı babayla 02.11.2003 doğumlu ortak çocuklar ... ve ... arasında her ayın belirli hafta sonları ve bayram tatillerinde de kişisel ilişki kurulmaması babalık duygularını tatmin etmekten uzaktır. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzelterek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK m. 438/7)....
Ancak dava açılmakla kadastro tutanağı itirazlı hale geldiği ve dava sonucunda mahkemece sicil oluşturulması zorunlu olduğu halde çekişmeli taşınmaz hakkında tescil hükmünün kurulmaması isabetsiz olup temyiz itirazları bu nedenlerle yerindeyse de bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın hüküm fıkrasının 2. bendinin sonuna “taşınmazın kadastro tespiti gibi aynı nitelik ve yüzölçümüyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün DÜZELTİLEN bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının temyiz eden davacıya iadesine, 17.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Akkuş'un velâyetinin davacı babaya verildiğini, tarafların boşanma sebebinin davalı kadının sadakatsiz davranışlarda bulunması sebebiyle olduğunu, tarafların boşanmasından sonra davalı annenin ortak çocukla iletişim kurmadığını, buna rağmen Mardin Aile Mahkemesinin 2019/542 Esas, 2020/179 Karar sayılı dosyası ile velâyet davası açtığını, davanın reddedildiğini, davalı annenin, icra yoluyla ortak çocukla kişisel ilişki kurduğunu, ortak çocuğun annesi ile görüşmek istemediğini, davalı annenin ortak çocukla ilgilenmediğini, çocuğa psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını ve çocuğu tehdit ettiğini, davalı kadının başka erkeklerle birlikte yaşadığını, psikolojik rahatsızlığı olduğunu ve kişisel ilişki günlerinde ortak çocuğu da birlikte yaşadığı erkeklerin evlerine götürdüğünü, ortak çocuğa alınan telefonu kullanmasına engel olduğunu, bu sebeple ortak çocukla davalı anne arasında yatılı kişisel ilişki kurulmaması gerektiğini iddia ederek davanın kabulü ile ortak çocukla davalı anne arasında...
hayatın yeniden kurulmadığını belirterek, boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Aile Mahkemesince 2008/312, 2009/147 K sayılı, 18.11.2009 tarihli karar ile reddedildiğini, aradan üç sene geçtiğini ve bu süre içerisinde bir araya gelmediklerini, TMK m. l66/son gereği bu sürede ortak hayatın yeniden kurulmadığını belirterek boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir. Dava Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yer alan boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebine dayanmaktadır. O halde, daha önce reddedilen boşanma davasına ilişkin dava dosyası getirtilip incelenerek gösterilen delillerin Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi ve hasıl olacak neticesine göre karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır....
CEVAP Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında geçimsizlikler sebebiyle tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocuk dünyaya geldikten sonra velâyetinin müvekkile verilmesine, çocuğun doğumundan itibaren 15.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkil lehine 25.000,00TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. III....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tedbir Nafakası-Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından; tedbir nafakalarının miktarı, başlangıç tarihleri, kişisel ilişki talebi ile ilgili hüküm kurulmaması yönünden, davalı erkek tarafından ise; hükmün tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı kadın dava dilekçesiyle davalı baba ve ortak çocuklar arasında kişisel ilişki kurulması talebinde bulunmuştur. Davacının bu talebi ile ilgili olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmaması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Türk Medeni Kanununun 170/3. maddesi uyarınca ayrılığa karar verilebilmesi için ortak hayatın yeniden kurulma olasılığının bulunması gerekir. Toplanan deliller ve yapılan yargılamadan davalı erkeğin davacı kadını tehdit ettiği ve kadına hakaret ettiği anlaşılmakta olup, ortak hayatın yeniden kurulma olasılığının bulunduğuna dair dosyada delil de bulunmamaktadır....
Aile Mahkemesinin 19/06/2014 tarihinde kesinleşen, 2013/477 esas, 2014/341 karar sayılı ilamı ile reddedildiğini, aradan 3 yıl geçmesine karşın ortak hayatın yeniden kurulamadığını belirterek tarafların TMK'nın 166/ son maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Davalı birleşen davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından açılan boşanma davasının reddedilip kesinleştiğini, tarafların bir araya gelmediklerini, birleşen davalı kocanın evlilik birliğinin devamı için hiçbir girişimde bulunmadığını, birlik görevlerini ihmal ettiğini belirterek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına, ortak çocuk için aylık 400 TL tedbir-iştirak nafakasına, müvekkili için aylık 600 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile yasal faizi ile birlikte 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, fiili ayrılığı yaratan taraf ve boşanmaya neden olan davacı erkeğin tam kusurlu olduğu, kadına atfı kabil kusur gerçekleşmediği, reddedilen davadan sonra ortak hayatın yeniden kurulamadığı, dava tarihi itibariyle ergin olmayan ve yargılama sürecinde ergin olan çocuklar için tedbir nafakası verilmesi gerektiğini, yoksulluk ve iştirak nafakalarının tarafların ekonomik ve sosyal durumu gereği az olduğunu belirterek kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle tarafların ortak Mustafa (2006) için dava tarihinden, karar kesinleşinceye kadar devam etmek üzere takdiren aylık 200,00 TL tedbir, kesinleşme sonrasıda 500,00 TL iştirak nafakasına, nafakanın gelecek yıllarda kararın kesinleştiği tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilerek yıllık ÜFE artış oranında arttırılmasına, tarafların ortak çocuğu...