maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasındaki "yargılama giderlerinin eşit ve müteselsilen alınmasına" ilişkin bölüm çıkarılarak, "sanıklar için ortak yapılan 181,30 TL yargılama giderinin sanıkların payına düşen miktar olan 60,43'er TL olarak ayrı ayrı alınmasına" kelimelerinin eklenmesi, ayrıca sanık ... hakkındaki hüküm fıkrasında bulunan cezanın infazı sırasında 5237 sayılı Yasanın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün karardan çıkartılması suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.12.2011 gününde oy birliğiyle karar...
Somut olayda mahkemece, satıştan elde edilecek bedelin tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında paydaşlara dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken, satış bedelinin paylaşımı ile ilgili bir hüküm kurulmaması doğru görülmemiş ise de bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nın 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) No'lu bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine; (2) No'lu bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm sonucunun 1. bendinin sonuna "Satıştan elde edilecek bedelin tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında paydaşlara dağıtılmasına" cümlesinin eklenmesine, hükmün değiştirilmiş ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Mahkemece, satış bedelinin paydaşlara tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağı hususunda hüküm kurulmaması doğru görülmemiş ise de, belirtilen husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nın 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm sonucuna ayrı bir paragraf olarak "satış bedelinin paydaşlara tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında dağıtılmasına" sözcüklerinin eklenmesine, hükmün değiştirilmiş ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 28.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde ortak gider alacağı sebebiyle davalının 2007 yılına ait 3.619,00 TL asıl alacak ve 163,02 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 3.782,02 TL borçlu olduğu anlaşılmış olup, mahkemece gerekçeli kararda davalının ortak gider borcu sebebiyle 3.619,00 TL asıl alacak miktarından borçlu olduğu belirtilmiş olmasına rağmen, mahkeme hakimince hesap hatası yapılarak daha yüksek bir değere hükmedilmiş olması doğru değil ise de, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden asıl alacak miktarı 3.619,00 TL olarak alınması suretiyle toplam takibin 3.782,02 TL üzerinden devamı ile hüküm fıkrasının 2.bendindeki "4.079,02 TL" rakamının hükümden çıkarılarak yerine "3.782,02 TL" ibaresinin yazılmasına, yine hüküm fıkrasının 4.bendinde yazılı "3.916,00" rakamı yerine "3.619,00 TL" yazılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı...
Davacı, dava dilekçesinde, davalı ile aralarındaki ruhi ve fikri anlaşmazlık nedeniyle evliliğin fiilen 2009 yılından itibaren bittiğini, 14.06.2010 tarihinde anlaşmalı boşanma talebiyle dava açtığını, davalının bu yolla boşanmayı kabul etmemesi sebebiyle davanın ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince 2010/233-341 sayılı kararla reddedildiğini, o günden beri ayrı yaşadıklarını ve ortak hayatın yeniden kurulmadığını ileri sürdüğüne göre, dava Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan “boşanma davasının reddi kararına bağlı fiili ayrılık” sebebine dayanmaktadır. O halde, daha önce reddedilen boşanma davasına ilişkin dava dosyası getirtilip incelenerek gösterilen delillerin Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi ve hasıl olacak neticesine göre karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, çocuğun evlilik dışı dünyaya geldiğini ve tanıma yoluyla davacı babanın nüfusuna kaydedildiğini, çocuğunun 31.12.2017 doğumlu olduğunu, davalı annenin ortak çocuğun bakım, gelişim, eğitimini desteklediğini, ayrılık sürecinde de ailesi ve yeni eşinin desteğiyle sorumluluğu üstlenmeye devam ettiğini, ortak çocuğun davacı babayla görüşmeye dönük olumsuz bir algısının da olmadığını, onunla görüşmek istediğini, davacıyla görüşülerek hazırlanan SİR'de davacının kızı ile kurulacak kişisel ilişkide istek ve motivasyonunun yüksek olduğunu, ortak çocuğun anneye ihtiyacı olduğu kadar babaya da ihtiyacı olduğunu, ortak çocuk ... E. ile davacı baba arasında gündüzlü kişisel ilişki kurulmasının çocuğun yüksek menfaatine ve yararına olacağını belirterek davanın kabulü ile velâyeti davalı anne ...'...
(Merkezi İtalya) Türkiye Ankara Şubesi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı işçinin ortak girişim bünyesinde 04.04.2016 tarihinde çalışmaya başladığını, hak ediş teknikeri olarak görev yaptığı işine izinsiz ve mazeretsiz olarak 24.04.2019, 25.04.2019 ve 26.04.2019 tarihinde gelmemesi sebebiyle Ankara 54....
Kararın 26/10/2008 tarihinde kesinleştiği dikkate alındığında TMK'nın 166/4. maddesi gereğince boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davada; somut olayımızda kararın kesinleşesinden itibaren 3 yıllık süre içerisinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı, iş bu davanın, Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 3 yıllık süre geçtikten sonra açıldığı, bu tarihten itibaren başlayarak 3 yıl içinde tarafların bir araya gelmedikleri ve ortak hayatın yeniden kurulamadığının tarafların beyanları ve tanık beyanları ile de tartışmasız olduğu anlaşılmış olup taraflar arasında ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşıldığından evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir." şeklindeki gerekçe ile "Davanın kabulü ile; Giresun İli, Şebinkarahisar...
kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, ayrıca toplanacak delillere göre eylemin TCK'nın 98. maddesindeki “Yardım veya bildirim yükümlüğünün yerine getirilmemesi” suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılarak hüküm kurulmaması, Yasaya aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA 27.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, manevi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesisi yönünden; davalı erkek tarafından ise, tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle ortak çocuk lehine takdir edilen iştirak nafakasının boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren hüküm ifade edeceğinin anlaşılmasına göre,davalı erkeğin temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Davacı kadın, cevaba cevap dilekçesinde 30.000 TL manevi tazminat isteğinde bulunmuş olup, bu isteğin esası hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....