Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, TMK 172/2. maddesinde düzenlenen ayrılık süresinin sona ermesine rağmen ortak hayatın yeniden kurulamaması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davası olup yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, mahkemece belirlenen ayrılık süresi sona erdikten sonra tarafların biraraya geldikleri ve karı koca olarak birlikte yaşadıkları anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır....

    Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden tarafların bu tarihten itibaren davanın açıldığı tarihe kadar geçen üç yıldan fazla bir süredir ayrı yaşadıkları bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesindeki şartlar gerçekleşmiştir. Bu durumda boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçeyle reddi doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi....

      Ayrılığa karar verilebilmesi için boşanma sebebinin gerçekleşmesi ve fakat ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunması (TMK.md.170/3) gerekir.Oysa toplanan deliller Türk Medeni Kanununun 161, 162, 163, 164, 165 ve 166. maddesinde yer alan, boşanma sebeplerinden birinin varlığını kabule elverişli ve yeterli değildir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yetersiz gerekçe ile ayrılığa karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.12.2006...

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ayrılık Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Ayrılığa karar verilebilmesi için boşanma sebebinin gerçekleşmesi ve fakat ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunması (TMK m. 170/3) gerekir. Oysa toplanan deliller Türk Medeni Kanununun 161, 162, 163, 164, 165 ve 166. maddesinde yer alan, boşanma sebeplerinden birinin varlığını kabule elverişli ve yeterli değildir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yetersiz gerekçe ile ayrılığa karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır....

          O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 52 ) dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat takdiri gerekirken hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak bu talebin reddi doğru görülmemiştir. 4- Velayeti davalı-karşı davacı anneye bırakılan ortak çocuk 01.07.2012 doğumlu Aybüke ile davacı-karşı davalı baba arasında her ayın ilk ve son haftası yatılı kişisel ilişki kurulmaması, okulların yarıyıl tatilinde kişisel ilişki kurulmaması sebebiyle kurulan kişisel ilişki babalık duygusunun tatminini sağlamaktan uzak olduğu gibi, dini bayramlar ve her yıl Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında kurulan kişisel ilişkide başlayış ve bitiş tarihlerinin ve saatlerinin gösterilmemesi infazda tereddüt yaratacak niteliktedir. Ayrıca her yıl Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında birer hafta kişisel ilişki düzenlenmesi de annenin velayet görevini gereği gibi yerine getirmesine engel olacaktır....

            nin ekte sunulan Ticaret Sicil Gazetesi'nde de görüleceği üzere müvekkili Hafife Asal'a ait olduğunu, ilgili şirkete ait imza sirküleri ve vergi levhasının da ekte sunulduğunu, borçlunun müvekkiline ait şirketin sigortalı çalışanı olması sebebi ile şirket evraklarında isminin bulunmasının hayatın olağan akışının bir gereği olduğunu, Haciz için gidilen mahalde şirkete ait evraklarda borçluya ait belge, fatura ve evraklara rastlanıldığı ifade edilmiş olup borçlunun müvekkili şirketin bir dönem sigortalı çalışanı olması sebebi ile söz konusu şirkette adına evrakların olmasının hayatın olağan akışının bir gerekliliği olduğunu, keza şirkette çalışan bir şahsa ilişkin belgelerin firma kayıtları içinde olmaması durumunun hayatın olağan akışına ters düşeceğini, müvekkili ile borçlunun evli olduğunun beyan edildiğini ancak tarafların evliliğinin fiili olarak devam etmediğini hatta ikametlerinin dahi farklı adreslerde bulunduğunu, taraflar arasında organik veya fiili bir bağ bulunmadığını, asla...

            Dosyanın yeniden yapılan incelemesinde, davalı karşı davacı kadının birleşen tedbir nafakası davasında ortak çocuk yararına tedbir nafakasına hükmedilmiş, iştirak nafakası ile ilgili bir hüküm kurulmamıştır. Buna rağmen mahkemece ortak çocuk için iştirak nafakası konusunda birleşen dava ile bir hüküm kurulduğundan bahisle yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Ne var ki, ilk incelemede bu yön nazara alınmadan kararın bu yönden onandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı karşı davalı erkeğin iştirak nafakası ile ilgili hüküm kurulmamasına yönelik karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 28.09.2021 tarih, 2021/5182 Esas, 2021/6558 Karar sayılı ilamındaki kısmen onama kararının, iştirak nafakası yönünden kaldırılarak hükmün bu yönden de bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

              Mahkemece "davalının TMK 'nın 165 maddesi kapsamında akıl sağlığı mevcut olup olmadığı bu nedenle ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelip gelmediği ve hastalığının geçmesine olanak bulunup bulunmadığı hususunda rapor aldırılması için Düzce Aile Mahkemesine talimat yazıldığı, Düzce 2 Aile Mahkemesinin 2019/121 talimat sayılı müzekkeresine verilen cevapta şahsın yatalak, Alzheimer hastası olduğu, böbrek yetmezliği olduğu şahsın yüksek tansiyonunun bulunduğu ayrıca evde 24 saat solunum cihazına bağlı olduğundan mahkemede hazır edilemediğinin bildirildiği ve bu hali ile TMK 'nın 165 maddesi kapsamında akıl sağlığı mevcut olup olmadığı bu nedenle ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelip gelmediği ve hastalığının geçmesine olanak bulunup bulunmadığı hususunda rapor aldırılamadığından TMK 165 maddesi koşullarının oluşmadığının kabulüne " karar verildiği anlaşılmaktadır ....

              Ancak, 1- Sanıkların, katılanın arabasına ateş ederek zarar vermesi ve bu suretle tehdit eylemini gerçekleştirmesi sebebiyle mala zarar verme suçundan da dava açılması karşısında; TCK'nın 44. maddesinin istisnasını oluşturan 106/3. maddesi uyarınca mala zarar verme suçundan ayrıca ceza tayini gerekirken, TCK'nın 44. maddesindeki fikri içtima koşullarının oluştuğundan bahisle sanığın eyleminin bütün halinde tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek mala zarar verme suçundan hüküm kurulmaması, 2- 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle, CMK’nın 231/8. maddesinde yapılan değişikliğin suç tarihi itibariyle yürürlükte olmaması nedeniyle, CMK'nın 231. maddesinin uygulanmasına engel mahkumiyeti bulunmayan sanıklar hakkında, tehdit suçunda giderilmesi gereken somut maddi bir zarar oluşmaması, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel teşkil etmemesi karşısında, sanıkların kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurulup, yeniden...

                İkinci koşul, ret kararının kesinleşmesinden sonra ortak hayatın yeniden kurulamamış olmasıdır. Hemen belirtilmedir ki, ortak hayatın kurulması ile kastedilen, evlenmenin genel hükümlerinde tanınan hakların kullanılması ve yükletilen görevlerin yerine getirilmesini üstlenecek şekilde eşlerin biraraya gelmesidir. Yargıtay içtihatlarında da benimsendiği üzere çocukların ihtiyaçlarını karşılamak, ölüm, düğün gibi haklı sebeplerin gerektirdiği hâller için biraraya gelmek, TMK'nın 166/4. maddesi kapsamında ortak hayatın yeniden kurulduğu anlamına gelmez. Üçüncü koşul ise ret kararının kesinleşmesinden sonra üç yıllık bir sürenin geçmesidir. Bu süre kesintisiz olmalı ve hâkim tarafından resen gözetilmelidir. TMK'nın 166/4. maddesi koşulları değerlendirilirken TMK'nın 185. maddesi hükmünün de dikkate alınması gerekmektedir. Sözü edilen madde uyarınca " Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur....

                UYAP Entegrasyonu