Dava nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkindir. 1-Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesine göre, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarda nüfus müdürü veya memurunun bulunması ve kararın onların önünde verilmesi zorunludur. Mahkemenin oluşumuna ilişkin bu yasa hükmü dikkate alınmadan nüfus idaresi temsilcisinin yokluğunda yargılama yapılarak karar verilmesi, 2-Dava sonucu itibariyle miras hukukunu yakından ilgilendirdiğinden; ölü olduğunun tescili istenen Ayşe'nin bütün mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmaları gerekirken, mahkemece re'sen gözetilmesi gereken bu durum nazara alınmadan ve taraf teşkili de sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilmesi, 3-Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 31. maddesine göre, ölenin kaydı yok ise yapılacak soruşturma sonunda Türk vatandaşlığı ve ailesi tespit edildiği takdirde doğum tutanağı düzenlenerek aile kütüğüne önce doğum, sonra ölüm olayı işlenir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının eşinin nüfus kütüğüne kayıtlı ...'un yasalara aykırı olarak nüfus kütüğüne kaydının yapıldığını ileri sürerek, bu kaydın iptalini ve annesinin nüfus kütüğüne kaydının yapılmasına karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 08.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 15, 31 ve 33. maddelerine göre nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olup, nüfusa kayıt edilmeden yaşayan kişinin saklı nüfustan nüfusa tescili de idari bir işlem niteliğindedir. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35/1.maddesinde, saklı nüfus olduklarını iddia edenlerin aile kütüklerine tescil için müracaat makamının illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar olduğu hükme bağlandığından; doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne geçirilmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığından davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nın 353/1- b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiş, sonuç olarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Tapu kütüğüne "aile konutu" şerhi konulmuş olan taşınmaz ...'dedir. Bu taşınmaz, tarafların açık veya örtülü olarak aldıkları ortak kararla bu vasfını kaybetmiş, taraflar başka yerdeki bir taşınmazı ortak iradeyle"aile konutu" olarak belirlemişlerse, şerhin kaldırılacağı da kuşkusuzdur. Ancak bunun böyle olduğunun ispatlanmış olması gerekir. Davalının dava tarihi itibariyle yerleşim yeri adresi, dosyaya alınan nüfus kaydında "Sultanbeyli" olarak gözükmektedir....
Dosyada bulunan davacıya ait nüfus kaydında kızlık soyadının "Selek" olduğu evlenmekle "Doğan" soyadını aldığı, 26.6.2003 tarihli dilekçeyle Altındağ Kaymakamlığına yapmış olduğu başvuru üzerine evlilik soyadına kızlık soyadının eklendiği ve nüfus kütüğüne de bu şekilde tescil edildiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Yasasının 39. maddesinde "Mahkeme kararı olmadıkça kişisel durum sicilinin hiçbir kaydına düzeltme yapılamayacağı..." yine 1587 sayılı Nüfus Yasasının 11. maddesinde "kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça Nüfus Kütüklerinin hiçbir kaydının düzeltilemeyeceği..." belirtilmiş olmakla, nüfusa işlenen kızlık soyadının silinmesi ancak mahkeme kararı ile mümkün olacağından davacının göstereceği deliller toplanıp hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, olaya uygun düşmeyen gerekçeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: 1956 doğumlu olup doğum tarihine 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasasının 39. maddesine göre gün ve ay eklenmesini isteyen davacı ... nüfus kütüğüne 5.5.1956 tarihinde tescil edilmiştir. Bir kişinin doğmadan önce nüfusa tescil edilmesinin olanaksız bulunduğu gözetilmeden 1 Temmuz’un gün ve ay olarak eklenmek suretiyle doğum tarihinin 01.7.1956 olarak düzeltilmesi, Ayrıca; Mahkemece gerekli kanıtlar toplanıp, gerekirse bu konuda tanıklar dinlenip, davacının anne, baba, kardeşleri ile ayrıca eşi ve çocuklarını gösteren vukuatlı aile nüfus kayıt tablosu getirtilerek diğer kayıtlarla çelişki yaratmayacak biçimde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....
Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 15, 31 ve 33. maddelerine göre nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olup, nüfusa kayıt edilmeden kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullanan kişinin nüfusa tescili dolayısıyla saklı nüfustan sicile yazılması da idari bir işlem niteliğindedir. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35/1. maddesinde, saklı nüfus olduklarını iddia edenlerin aile kütüklerine tescil için müracaat makamının illerde Valilikler, ilçelerde Kaymakamlıklar olduğu hükme bağlandığından; doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne tescilinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi yerine davanın esastan reddi doğru görülmemiştir....
Yasa düzenlemesi gereği nüfus müdürü veya görevlendireceği memurunun katılımı olmaksızın yargılamanın sürdürülmesi mümkün değil iken duruşmanın nüfus memurunun yokluğunda yapılması, 2- Dava dilekçesinin içeriği dikkate alındığında davacının iki tane talebi bulunmaktadır. Birinci talebi nüfus kayıtlarına göre kardeşi gibi görünen Suna Rollas'ın kendisi olduğunun tespiti, ikinci talebi ise gerçekte olmayan ve kendisi tarafından kimliği kullanılan Sevgi Rollas'a ait kaydın iptali talebidir. Kayıt iptali talebi bakımından; dava dilekçesinde davalı olarak sadece nüfus müdürlüğü gösterilmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Pakistan vatandaşı olan davacının 23/10/2019, 23/10/2021 tarihleri arasında 2 yıl süre ile Türkiye'de bulunmak üzere ikamet izni aldığı, Türkiye'de Oturan Yabancıların Nüfus Kayıtlarının Tutulmasına Dair Yönetmeliğin 1.maddesine göre "Türkiye'de herhangi bir amaçla en az 6 ay süreli yabancılara mahsus İkamet tezkeresi alan yabancıların kimlik bilgilerinin ve beyan edecekleri nüfus olaylarının yabancılar kütüğünde tutulacağı, aynı yönetmeliğin 5.maddesi gereğince yabancılar kütüğünde kayıtlı olan kişilere yabancılar kimlik numarası verileceği, davacının da yabancı kimlik numarasının olduğu, yönetmeliğin 8.maddesinde yabancılar kütüğüne kayıtlı olan kişilerin Türkiye'den ayrılmaları halinde nüfus kayıtlarının kapatılacağı, yönetmeliğin 9.maddesinde nüfus kayıtları tutulan yabancıların kendileri ile ilgili nüfus olaylarını yerleşim yeri Nüfus Müdürlüklerine bildirmekle yükümlü oldukları, aynı yönetmeliğin 13.maddesi gereğince yabancılar kütüğünde...
Nüfus kütüğüne oğlunun iki kez kaydedilmiş olması davacı babanın haklarını –dolaylı da olsa- etkileyeceğinden mükerrer kaydın iptalini istemekte hukuki yararı bulunmakla birlikte; kamu düzenini de ilgilendiren böyle bir davayı, kaydının iptali istenen kişinin açması gerekir. Saptanan bu durum karşısında –dava ekonomisi de gözönünde tutularak- mükerrer kaydının iptali istenilen kişinin,-davacının yanında- yöntemince davaya dahil edilip taraf teşkili sağlanmadan, uyuşmazlığa bakılıp hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 2-Esasla ilgili olarak kabule göre de; Dosyada toplanan belge ve bilgilerden, davacı ... 'ın ....'ın bildirimi üzerine düzenlenen doğum tutanağı ile 1.6.1987 doğumlu olarak 10.2.1988 tarihinde kaydedildiği ve 16.1.1989 doğumlu olarak da 14.2.1989 tarihinde bir kez daha kaydedildiği, böylece aynı kişinin nüfus kütüğüne mükerrer olarak tescil edildiği anlaşılmaktadır....