Somut olayda taraflar, 15.02.2012 tarihli ilamla boşanmış ve davacı yararına aylık 2.000,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, eldeki artırım davası 09.04.2015 tarihinde, boşanmadan üç yıl sonra açılmıştır. Hal böyle olunca mahkemece; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, yoksulluk nafakasının TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu nafakanın az miktarda artırılması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasını dava ve talep etmiştir....
na göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, nafakaya dair taleplerin kabulünde, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere karar verilmesi gerekirken, kararda ... için takdir edilen nafakanın geçerlilik tarihinin gösterilmemesi usul ve yasaya uygun bulunmamış olsa da, belirtilen bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nun 438/VII.maddesi gereğince hükmün 1.fıkrasında yer alan "Müşterek çocuk ...için hükmolunan 250 iştirak nafakasının" sözcüklerinden sonra "dava tarihinden itibaren" ifadelerinin yazılmak suretiyle hükmen düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 25.01.2016 günü oybirliğiyle karar verildi....
Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Cari nafakanın belirlendiği davada dava tarihi ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 4 yıldan fazla süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır....
Hal böyle olunca mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal-ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, ihtiyaçları, davalı babanın geliri, ekonomik sosyal düzeyi, hali hazırda ödenen nafakanın belirlendiği tarihle eldeki davanın açıldığı tarih arasında geçen zaman, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında; çocuğun menfaati üstün tutularak, nafakanın artırılmasında bir isabetsizlik bulunmamış ise de, artış miktarının çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, tarafların ekonomik sosyal durumlarına göre fazla olduğu aylık 1.000,00 TL nafakanın çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, tarafların ekonomik sosyal durumlarına TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine ve ölçülülük ilkesine uygun olduğu kabul edilerek iştirak nafakası 1.000,00 TL olarak belirlenmesine, nafakanın her yıl üfe oranında arttırılmasına karar verilerek davalının istinafının kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Oysa, Hükümetçe alınan kararlarla zaman içerisinde enflasyon oranı düşmüş, 4721 sayılı Yasa ile (182/son madde) getirilen gelecek yıllar İçin nafaka arbş istemlerinde; Devlet İstatistik Enstitüsü'nce açıklanan Toptan Eşya Fiyat Endeksi artış oranında artırım yapılması Yargıtay'ca benimsenmiş bulunmaktadır. Mahkemece, nafakanın her yıl için %30 oranında artırılması şartının; davacı (nafaka yükümlüsü) için katlanılmaz bir yükümlülük olduğu gözetilerek, bu şartın her yıl açıklanacak ÜFE oranına indirilmesine karar verilmesi doğ-rudur....
Aile Mahkemesi'nin 17/02/2020 tarihinde kesinleşen ilamı ile boşandıklarını, velayeti annesine verilen 07/04/2016 doğumlu ortak çocuk Defne yararına aylık 1.500 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, aradan geçen sürede çocuğun ihtiyaçlarının arttığını, nafakanın yetersiz hale geldiğini belirterek aylık 5.000 TL iştirak nafakasına hükmedilmesine ve nafakanın her yıl Üfe-Tüfe oranında artırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın usulüne uygun vekaletname ile açılmadığını, çocuk adına içeren bir vekalet bulunmadığını, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarında ve tarafların ekonomik durumunda bir değişim olmadığını belirterek iştirak nafakasının artırım talebinin reddine, yıllık Üfe-Tüfe oranından artırım talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile boşanan müvekkiline aylık 400 TL yoksulluk nafakası bağlandığını, nafakanın bağlandığı tarihten dava tarihine kadar geçen sürede paranın alım gücünün düştüğünü nafakanın ihtiyaçları karşılamakdan uzak kaldığını belirterek 400 TL olan yoksulluk nafakasının 1500 TL’ye yükseltilmesine nafakaya yıllık ÜFE artışı oranında artırım uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Cevap dilekçesi: Davalı cevap dilekçesinde özetle; Açılan davayı kabul etmediğini, davacının babasından emekli maaşı aldığını, konu maaşın davacıya yoksulluk nafakası bağlandıktan sonra ortaya çıktığını, müşterek çocukların davacıya düzenli olarak para yardımında bulunduklarını, kendisinin emekli olduğunu, kredi borcunun bulunduğunu, davacının ekonomik durumunun kendisinden daha iyi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur....
Hal böyle olunca, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları ve Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alındığından davacı kadının yoksulluk nafakası artırım davasının reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 3-Yukarıda 2. bentte belirtilen ilkeler çerçevesinde, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre tarafların ortak çocukları 26.12.2003 doğumlu Aybüke yararına hükmolunan iştirak nafakasının artırım miktarı Türk Medeni Kanunun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alındığında fazla olduğu gibi, nafakanın her yıl artış talebi hakkında TÜİK’in yayımladığı ÜFE (TEFE) artış oranını nazara almak gerekirken, TÜFE onranında her yıl artırım yapılmasına karar verilmesi de doğra görülmemiş, hükmün bu yönden de bozulması gerekmiştir....
Somut olayda, tarafların yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında; davalının emekli olduğu,963TL emekli maaşı aldığı,davacının ise,ev hanımı olduğu,artırım davasının yaklaşık 4,5 yıl sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, hali hazırda ödenen nafakanın belirlendiği tarihle eldeki davanın açıldığı tarih arasındaki süre, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında; artırılan nafaka miktarı düşük olup, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....