Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Turizm'den çekmesi halinde .... arasında durak verileceğinin belirtildiğini, müvekkilinin yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen davalının protokol gereği durağı vermediğini ileri sürerek, ...arası durak bedeli alacağından şimdilik 10.000,00 TL'nin ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı ile müvekkili kooperatif arasında 28.03.2010 tarihinde protokol imzalandığını, protokol hükümlerinin davacı tarafça yerine getirilmediğini, zararın da belli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir....

    Yetkilisi olduğunu ve pandemi nedeniyle işlerinin kötü gitmesi nedeniyle iş yerinin faaliyeti ve idaresi için şirket adına yüksek meblağlı krediler çekmek zorunda kaldığını, çocukların özel okullarda okuduklarını ve aylık ödemelerinin olduğunu, aylık nafakayı ödeyemez duruma geldiğini, bu nedenle davalının icra takibi başlattığını, davalıya protokol ile intifa hakkı verilen taşınmazın kira getirisinin olduğunu, ayrıca şirkete ait aracın davalıya devredildiğini, ayrıca protokol de olmamasına rağmen ...' de bulunan bir taşınmazı da davalıya devrettiğini, davalının evinin kirasının davacı tarafından ödendiğini, protokol gereği davalıya bir ev alma borcunun bulunduğunu, boşanmadan sonra davalının zenginleştiğini ileri sürerek davasının kabulüne yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, mümkün olmaması halinde azaltılarak yıllık Üfe-Tüfe artış ortalaması kadar artış yapılarak ödenmeye devam edilmesi şeklindeki kararın kaldırılarak aylık 1.000,00 TL olarak belirlenmesine karar verilmesini talep...

      Davalı Göknur Dinçer, babasının vefatı halinde, yoksulluk nafakasından feragat edeceğini kabul ve taahhüt etmektedir." şeklinde olduğunu, T3 babasının 22.11.2021 tarihinde vefat ettiğini, protokolde kabul ve taahhüt edildiği üzere T3 babasının vefatından sonra yoksulluk nafakasından feragat etmesi gerektiğini, öyle ki, davalı yanın babasından ölüm aylığı almakta olup, yoksul statüsünde olmadığını, kaldı ki davalının babasının vefatı durumunda yoksulluk nafakası almayacağı özgür irade beyanıyla da ortada olduğunu, ancak, müvekkilce 22.11.2021 tarihinden sonra davalı yan ile iletişime geçildiğini ve nafakanın ödenmeyeceği bu hususta bir protokol düzenlenmesi gerektiği bildirildiğini, davalının nafakanın 2 ay daha ödenmesini, babasından alacağı ölüm aylığı bağlanınca kesilmesini rica ettiğini, müvekkil iyi niyet göstererek bu talebi kabul etmişse de, Ocak ayı itibariyle davalı yan protokol yapmaktan kaçındığını, gelinen noktada ise protokol imzalamayı kesin bir dille reddettiğini ve bu nafakanın...

      Tarafların 23/11/2021 tarihinde kesinleşen kararla anlaşmalı olarak boşandıkları başlangıçtaki aylık 2.000 TL yoksulluk nafakasını protokol ile; başka bir anlatım ile "sözleşme" ile kararlaştırdıkları anlaşılmaktadır. Sözleşme hukukuna hakim olan asıl ilke sözleşmeye bağlılık ilkesidir. Nafaka hükümleri bakımından ise, sözleşme hukuku kural ve ilkeleri ile TMK'nın 176/4 hükmünün birlikte uygulanması gerekir. Türk Medeni Kanunu'nun 176/3.maddesinde; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla nafakanın kaldırılacağı; 176/4.maddesinde ise, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde irad biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın artırılması yada azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir....

      Bu nedenle mahkemece, davacı hakkında açılmış ceza davası olup olmadığı, davacının davacı eczacının, kurumu zarara uğratmak kastıyla hareket edip etmediği, bir başka ifadeyle hakkında uygulanan cezai şartın unsurlarının oluşup oluşmadığı araştırılmalıdır. 2012 ve 2016 protokolünün 6.10 maddesi ile “Bu Protokolün yürürlük tarihinden önceki dönemlerde geçerli olan protokol hükümlerine göre Kuruma fatura edilen ve kontrolleri kurum tarafından bu protokol yürürlük tarihinden sonra yapılan reçeteler için ya da reçete kontrolleri yapılmış olmakla birlikte fesih ile ilgili işlemleri henüz tamamlanmadığı durumlarda tespit edilen fiil/fiiller için Kurumca ilgili protokol hükümleri uygulanır. Ancak eczacı tarafından Kurumdan yazılı olarak talep edilmesi halinde, bu protokol hükümleri uygulanır." düzenlemesi getirilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece hangi protokol hükümlerinin uygulanacağının kararda tartışılması gerekir....

        Soruşturma ise 08.04.2013 tarihinde başlamış 28.03.2014 de sona ermiştir. 01.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren 2012 protokolünün 6.10 maddesi ile “Bu Protokolün yürürlük tarihinden önceki dönemlerde geçerli olan protokol hükümlerine göre Kuruma fatura edilen ve kontrolleri kurum tarafından bu protokol yürürlük tarihinden sonra yapılan reçeteler için ya da reçete kontrolleri yapılmış olmakla birlikte fesih ile ilgili işlemleri henüz tamamlanmadığı durumlarda tespit edilen fiil/fiiller için Kurumca ilgili protokol hükümleri uygulanır. Ancak eczacı tarafından Kurumdan yazılı olarak talep edilmesi halinde, bu protokol hükümleri uygulanır." düzenlemesi getirilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece hangi protokol hükümlerinin uygulanacağının kararda tartışılması gerekir. Bu husus tartışılmaksızın hüküm kurulması eksik incelemeye dayalı olup, bozmayı gerektirir....

          Davacı vekili dava dilekçesinde 15.01.2006 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalıya kiralanan taşınmazın aralarında düzenlenen protokol ile 15.04.2008 tarihinde tahliye edildiğini, tahliye tarihinden önceki üç aylık kira parasının icra takibine rağmen ödenmediğini, takibe haksız olarak itirazda bulunulduğunu ileri sürererek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, dava konusu edilen kiralananın 15.04.2008 tarihinde davacı ile düzenledikleri protokol çerçevesinde tahliye edildiğini, erken tahliye nedeniyle zararlarının tazminine ilişkin olarak düzenlenen ve kiracılık ilişkisinden kaynaklanan tüm hak ve alacakları hüküm altına alan protokol hükümlerinin yerine getirilmesinden sonra geriye dönük olarak kira parası istenemeyeceğini, protokol tarihi itibariyle ibralaşıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur....

            Davalı vekili, protokol hükümlerine uyulmadığı iddiasının yersiz ve mesnetsiz olup, davaya konu senedin bu protokol hükümlerinin teminatı olmadığını, davacının senet bedelini haksız ve kötüniyetli şekilde ödemekten kaçındığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davacı tarafından dava dışı ... A.Ş'nin davalı ve temsil ettiği diğer ortaklara ait % 45,5'lik hissenin davalıdan 01.12.2014 tarihinde yapılan protokol kapsamında alındığı, protokelde devir öncesi oluşan şirketin vergi ve SSK gibi borçlarından davalının sorumlu olacağının kararlaştırıldığı, hisse devir bedelinin 1.200.000,00 TL.'...

              GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların evliliklerinden müşterek iki çocuklarının olduğunu, tarafların boşanma ve fer'ileri konusunda anlaşıp protokol düzenlediklerini, bu protokol doğrultusunda tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Cevap dilekçesi: Cevap dilekçesi sunulmamıştır....

              Bu durumda; tarafların gelir durumları, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu ve genel ihtiyaçları doğrultusunda, anlaşmalı boşanma davasında protokol ile belirlenen iştirak nafakasının indirilmesi hakkaniyete uygun bulunmamış, bu itibarla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulü ile iştirak nafakasının yazılı şekilde indirilmesine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu