Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında 30.12.2010 ve 9.1.2011 tarihli iki protokol imzalandığı, sonraki tarihli protokolde şirketin 31/12/2010 tarihine kadar olan vergi SSK bağkur borcunun devralan tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bu protokolün resmi sözleşmenin temelini oluşturduğu ve devrin de buna dayanarak noterde gerçekleştirildiği, davalıların protokoldeki imzaya yada içeriğine itirazının olmadığı, o halde protokol hükümlerinin taraflar bakımından geçerli hale geldiği, davacının ödemek zorunda kaldığı prim tutarının 8.101,07 TL olduğu gerekçesiyle davacı ... diğer davacıya vekaleten işlem yaptığından aktif husumet nedeni ile davasının reddine, davalı ...'nin protokol ile borç üstelenmediği ve pasif husumeti olmadığından davanın reddine, kalan taraflar bakıımından asıl alacak olan 8.101,07 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir....
Tarafların 23/11/2021 tarihinde kesinleşen kararla anlaşmalı olarak boşandıkları başlangıçtaki aylık 2.000 TL yoksulluk nafakasını protokol ile; başka bir anlatım ile "sözleşme" ile kararlaştırdıkları anlaşılmaktadır. Sözleşme hukukuna hakim olan asıl ilke sözleşmeye bağlılık ilkesidir. Nafaka hükümleri bakımından ise, sözleşme hukuku kural ve ilkeleri ile TMK'nın 176/4 hükmünün birlikte uygulanması gerekir. Türk Medeni Kanunu'nun 176/3.maddesinde; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla nafakanın kaldırılacağı; 176/4.maddesinde ise, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde irad biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın artırılması yada azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi - K A R A R - Uyuşmazlığın davacı ile davalı banka arasındaki protokol hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanmasına ve davacının tacir olmamasına göre dosyanın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın temyiz incelemesini yapmakla görevli Yüksek 13. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine, 26.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Dava; TMK'nun 166. maddesindeki koşullara uygun olarak yapılan ve boşanma davasına bakan mahkemece tasdik edilen protokol hükümlerinin uyarlanması istemine ilişkindir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 2. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine 28.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi....
Mahkemece; anlaşmalı boşanmanın tarafların her konuda anlaşmasıyla mümkün olduğunu, davacı ile davalının boşanma davasında her türlü konuda anlaştıkları ve herhangi bir taleplerinin olmayacağını beyanla protokol düzenledikleri, 4 yıl sonra bu protokole aykırı olarak yeni taleplerle dava açılmasının anlaşmalı boşanma kurumunun ruhuna aykırı olduğu ve protokole rıza gösterildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar TMK. nun 166/3 maddesi çerçevesinde “anlaşmalı olarak” boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları protokol, hukuki niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece kanunun, emredici nitelikte kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda taraflar serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların evliliklerinden müşterek iki çocuklarının olduğunu, tarafların boşanma ve fer'ileri konusunda anlaşıp protokol düzenlediklerini, bu protokol doğrultusunda tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Cevap dilekçesi: Cevap dilekçesi sunulmamıştır....
Bu durumda; tarafların gelir durumları, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu ve genel ihtiyaçları doğrultusunda, anlaşmalı boşanma davasında protokol ile belirlenen iştirak nafakasının indirilmesi hakkaniyete uygun bulunmamış, bu itibarla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulü ile iştirak nafakasının yazılı şekilde indirilmesine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu nedenle mahkemece, davacı hakkında açılmış ceza davası olup olmadığı, davacının davacı eczacının, kurumu zarara uğratmak kastıyla hareket edip etmediği, bir başka ifadeyle hakkında uygulanan cezai şartın unsurlarının oluşup oluşmadığı araştırılmalıdır. 2012 ve 2016 protokolünün 6.10 maddesi ile “Bu Protokolün yürürlük tarihinden önceki dönemlerde geçerli olan protokol hükümlerine göre Kuruma fatura edilen ve kontrolleri kurum tarafından bu protokol yürürlük tarihinden sonra yapılan reçeteler için ya da reçete kontrolleri yapılmış olmakla birlikte fesih ile ilgili işlemleri henüz tamamlanmadığı durumlarda tespit edilen fiil/fiiller için Kurumca ilgili protokol hükümleri uygulanır. Ancak eczacı tarafından Kurumdan yazılı olarak talep edilmesi halinde, bu protokol hükümleri uygulanır." düzenlemesi getirilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece hangi protokol hükümlerinin uygulanacağının kararda tartışılması gerekir....
Davalı duruşmada alınan beyanında özetle; davacı tarafça açılan davayı kabul ettiğini protokol altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, davacıya müşterek çocuk için aylık 2.000 TL iştirak nafakası ödeyeceğini belirterek protokol doğrultusunda boşanmalarını talep ettiği görülmüştür. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince; davacının açtığı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, anlaşma protokolünün onaylanmasına, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine, baba ile aralarında şahsi ilişki tesisine, müşterek çocuk lehine aylık 2.000 TL iştirak nafakasına, tarafların birbirlerinden tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat talepleri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüştür....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; tarafların TMK 166/3 maddesine göre boşanmalarına, çocuğun velayetinin anneye verilmesine, baba ile şahsi ilişki tesisine, anlaşmalı protokol doğrultusunda çocuk için aylık 1.500,00TL iştira nafakasına, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına, protokol uyarınca Konya ili, Derebucak ilçesi, yeni mahalle, 266 ada, 17 parsel sayılı taşınmaz ile 34 XX 442 plakalı aracın davacıda kalacağının tespitine, bu taşınmaz ve taşınır dışında kalan tarafların karşılıklı olarak katılma alacağı, katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı, yoksulluk nafakası, maddi-manevi tazminat, ziynet eşyası , mehir ve her ne ad altında olursa olsun hiçbir talepleri bulunmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına, 15/11/2022 tarihli protokolün tasdiki ile kararın eki sayılmasına karar verilmiştir....