WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İntifa hakkının kurulması ile mülkiyet hakkına konu olan mal üzerinde çıplak mülkiyet sahibinin yararlanma ve kullanma yetkisini kaldırır. İntifa hakkı, üzerine yüklendiği mülkiyet hakkını içi boşalmış bir hak durumuna sokar. İntifa hakkı varken bir mülkiyet hakkının sahibine verdiği mutat kullanma yetkilerinden mülkiyet hakkı sahibi mahrum kalmış olur. Kuru mülkiyet hakkı sahibinin sadece bu mülkiyet hakkını başkasına devretme yetkisi vardır. “Ayni haklar, kütüğe tescil ile doğar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır” (TMK m.1022/1). “Kurulması kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz” (TMK m. 1021/1). Değinilen yasa hükümlerinde öngörüldüğü üzere, hukukumuzda ayni hakkın doğumu veya ortadan kaldırılması tescil işleminin yapılmış olmasına bağlıdır. Başka bir deyişle bir hak tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini kazanamaz....

    Aile konutu olarak kullanılmakla birlikte, bağımsız olarak tapu sicilinde kayıtlı olmayan bir taşınmazın bir bölümü (aile konutu olarak kullanılan bölümü) üzerinde miras payına mahsuben mülkiyet hakkı tanınması suretiyle özgüleme yapılıp yapılamayacağı; yapılacaksa şekli konusunda öğretide görüş birliği mevcut değildir. Ancak, böyle bir durumda haklı sebebin bulunması koşuluyla, mülkiyet hakkı yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasının mümkün olduğu kabul edilmektedir. (Mustafa Duralı- Turgut Öz: Türk Özel Hukuku, Cilt IV, Miras Hukuku, İstanbul 2011, sh. 489). Buna karşılık, Kat Mülkiyeti Kurulmamış bir binanın bir katı aile konutu olarak kullanılıyor ise; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 5. maddesinden yararlanılarak, mümkünse Kat Mülkiyeti kurulmak suretiyle aile konutunun oluştuğu bağımsız bölüm üzerinde sağ kalan eşe mülkiyet hakkı tanınmasının mümkün olduğu da ileri sürülmektedir....

      İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katılma alacağına mahsuben aile konutu üzerinde mülkiyet hakkı tanınması isteğine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Aile konutu ve ev eşyası" başlıklı 240. maddesin de aynen; " Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir....

        Öncelikle belirtilmelidir ki mülkiyet, toplum yararı ile sınırlı, sahibine gerek yetki ve gerekse ödevler yükleyen kamu ve özel hukuk karakterli, kendine özgü bir haktır. 1982 Anayasası, mülkiyet hakkını 1961 Anayasası’na göre daha da güçlendirerek, temel hak ve ödevler kısmına almıştır. 1982 Anayasasının 35. maddesinde; “herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, mülkiyet hakkı ancak kamu yararı ve kamu düzeni amacı ile sınırlandırılabilecektir. Malik, mülkiyet hakkının sağladığı yetkileri, hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içinde dilediği gibi kullanabilir. Eşya üzerindeki egemenliğin 3. kişilere karşı korunması için malike verilen bu yetkilerin yaptırımı olan davalar, 4721 s. TMK’ nun 683. maddesinde belirlenmiştir....

        Anayasa Mahkemesi'nin bu tespiti karşısında; başvuru konusu olayın koşulları ve mülkiyet hakkının varlığı açısından Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunanlar ile bulunmayanlar benzer durumda olup, aralarında hakkın özü açısından bir farklılık bulunmamaktadır. Bireysel başvuruda bulunanlar da bulunmayanlar da, mülkiyet hakkının ihlâline neden olan Belediye Meclisi'nin ...tarih ve ...sayılı kararının tarafıdır. Anayasa Mahkemesi, Belediye Meclisi'nin bu kararının adına tahsis bulunan bu kişilerin özel durumlarından bağımsız olarak mülkiyet haklarının ihlâl edildiğine karar vermiştir. Dolayısıyla mülkiyet hakkı ihlâl edilenler yalnızca bireysel başvuruda bulunanlar değildir. Bireysel başvuruda bulunmamış olmakla birlikte dava konusu işlemin tarafı olan ve adına minibüs hattı tahsisi bulunan diğer kişiler de, Anayasa Mahkemesinin tespitleri ışığında mülkiyet hakkı ihlâl edilen durumundadır....

          Bununla birlikte itiraz konusu kuralda olduğu gibi mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın belirsiz veya uzun süreli olması durumunda da mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir....

            TMK'nın 652. maddesi gereğince, eşlerden birinin ölümü halinde, tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebepler varsa, sağ eşin veya murisin diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir. Kanun, aile konutu ve ev eşyası üzerinde, sağ eşe mülkiyet veya bunun yerine intifa ya da oturma hakkının, miras hakkına mahsuben tanınabileceğini hükme bağladığına göre özgüleme, ister mülkiyet hakkı, isterse bunun yerine intifa veya oturma hakkı tanınması şeklinde olsun, karşılıksız olmayıp "miras hakkına mahsuben" olacaktır. Bu şekilde özgüleme o malla ilgili paylaşmanın hukuki sonuçlarını hasıl eder ve paylaşma hükmündedir. Başka bir ifade ile özgülemeye karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesiyle o mal üzerindeki birlikte mülkiyet hali sona erer....

              Maddesinin 5. fıkrasında "Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sınai mülkiyet hak sahibinin Türkiyede yerleşim yeri bulunmaması hâlinde, dördüncü fıkra hükmü uygulanır." şeklinde düzenlenen hükme göre; sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak hükümsüzlük davalarında yetkili mahkemenin davalının ikametgahında bulunan mahkeme olduğu açık ve net olarak belirlenmiştir. Yine 6100 sayılı HMK.'nın 6.Maddesi uyarınca "genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi" olduğu gibi 4721 sayılı TMK....

                Bu haliyle tapu kayıtları paylı mülkiyet durumuna dönüşmüştür. Bundan böyle dava konusu taşınmazların taraflar adına iştirak (elbirliği) halinde mülkiyet hükümlerine tabi olmak üzere tapuya kayıt ve tesciline karar verilemez. Mahkemece verilen kararın 1 ve 2 numaralı bentlerinde geçen “…mirasta iştirak halinde mülkiyet hükümlerine göre…” tesciline sözlerinde isabet bulunmamaktadır. Ancak, kanuna uygun olmayan bu husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç yoktur....

                  Bunlardan ilki davalı tarafın davacıya ait 1031 parsele yaptığı el atma ileri sürülerek mülkiyet hakkına yapılan el atmanın önlenmesi; ikinci istem ise davacıların taşınmazını genel yola bağlayan ve davalıya ait taşınmazın doğu bitişiğinde yer alan çıkmaz yola ağaç dikmek suretiyle ileri sürülen müdahalenin men’ine ilişkindir. Her iki isteminde kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 683. maddesine göre, kural olarak bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şeyi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Ancak yasa komşu hakkını düzenleyen hükümleri ile bu arada özellikle 737. madde ile mülkiyet hakkının kullanılmasına kısıtlama getirilmiş, malike mülkiyet hakkını kullanırken, komşuya zarar verecek taşkınlıklardan kaçınma borcu yüklemiştir. Buradaki taşkınlıktan amaç, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve aile ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir....

                    UYAP Entegrasyonu